Merhaba kız kardeşlerim,
bu mektubu yazmayı çok uzun zamandır erteliyorum ama size bunu borçlu olduğumu biliyordum. Zaman aralığı her biriniz için değişse de size geleceğinizden haberler getirdim. Bundan aşağı yukarı 4 yıl önce inançsızlığım ve başımdaki örtüyle, bir cemaat evine sıkışmış vaziyetteyken yalnız yürümeyeceksinle tanıştım. Neredeyse o zamandan beridir de tüm mektupları okuyor, hepinizin sancılarını paylaşıyorum.
Türkiyenin en muhafazakar taşra şehirlerinden birinde, dünyası köyünden ibaret olan, yoksul ama çok çocuklu bir ailede, sağı solu dinle ve gelenekle kuşatılmış bir kız çocuğu olarak dünyaya geldim. Seküler yaşamı, kadın erkek eşitliğini, feminizmi, cinsel özgürlüğü, eğlenceyi yalnızca televizyonda gördüm. Bana hiçbir zaman gerçek insanlar gibi gelmezdi o insanlar. Ortaokulda kitap okumayı sevmemle hayatım değişmeye başladı. Ergenlikte hepimize gelen “ben diğerlerinden farklıyım” düşüncesi bana da gelmişti. Derslerimde çok başarılıydım ama en sevdiğim ders din kültürüydü. Ama o kadar farklıydım ki ben, sınıfta din konusunda en bilgili insanken din kültürü dersinde en sevdiğim konu islamiyet dışındaki dinlerdi (evet bir zamanlar din kültürü kitapları üstünkörü de olsa diğer dinlerden bahsederdi).
Sonrasında araştırmalar başladı doğal olarak. Dinimi sorgulamanın iyi bir şey olduğunu okudum bir yerlerde ve sorgulamaya başladım, zaten allah da öyle demiyor muydu? Ben akıl etmeyenlerden olmamak için çeşitli cemaatlerle ilişkilendim. Tabii ki bu ilişkiler yoksul bir ailenin okumak isteyen kızı olmamla ve cemaatlerin benim yoksulluğumun istismara ne kadar açık olduğunu bilmesiyle de hızlandı ve yoğunlaştı. Yaşadığım şehirde çok aktif olan, türkiye genelinde de oldukça güçlü olan üç cemaatin lise, yurt ve dershanelerinden teklifler alıyordum devamlı. Kimisine gittim kimisine gitmedim, ebeveynlerimin bilgisizliği kararı tamamen bana bırakıyordu, rehbersizce birinden diğerine koştum. Bu sırada, 14 yaşında başımı da örttüm tabii.
Bir gün çıkışta sohbete gideceğim için dershaneye örtülü gittim. 4-5 yaşımdan beri her dini etkinlikte yaptığım şeyi yapmıştım aslında sadece, etkinlik süresince örtünecek sonrasında açılacaktım yine. Ama işler planladığım gibi gitmedi ve örtü başıma yapıştı. İnancımla ilgili sorunum da yoktu aslında o zaman ama planlamamıştım örtünmeyi, o yüzden zor gelmişti. Çevreden gelen tebrikeler ve zorbalıklar birlikte giderken ben ne düşündüğümü anlamakta zorlandım. En iyi hatırladığım düşünce allahın bana erkek kullarından fazla yük yüklemesini kabullenememekti.
Sonrasında başörtüsünü sadece bir sinyal olarak kullanmaya başladım. Müslüman olduğumu sinyallemekten başka bir anlamı kalmamıştı benim için. O haliyle örtüyü seviyordum da. sonrasında inançla ilgili gelgitlerim bir yerde çözüldü ve ben islama olan inancımı tamamen kaybettim. bunun ardından gelen 4-5 ay cehennem gibiydi. müslüman olduğumu göstermek için taktığıma kendimi ikna ettiğim örtüyü çıkarmak bir mesele haline gelmişti. Sanki çok büyük bi meseleymiş gibi, örtüyü çıkarırsam tekrar takamam ya yeniden inanırsam diye aylarca bekledim. Sonrasında emin oldum ve annemin ve babamın yanında örtüyü çıkardım. Bu konu ailemizde hiç konuşulmadı, onların oy verdiği partiye oy vermeyeceğim için kıyametler kopan evde, örtüm hiç dert olmadı.
Şimdi o günden 4 yıl ilerisindeyim. üniversiteden mezun oldum, başka bir şehre taşındım. Her türlü zorluğuna rağmen özgür bir hayatım var. Beni önemseyen seven ve kabul eden feminist kadınlarla birlikteyim. Cemaatlerde bulamadığım kapsanmayı kadınlar arasında buldum. Bu arada tanıştığım onlarca kadın başını açtı, boşandı, okula başladı, mezun oldu… hepimiz için farklı seviyelerde zorlukları olduğunu, bazılarınızın hayatının dahi tehlikede olduğunu biliyorum ve bu canımı çok yakıyor ama inanın kız kardeşlerim özgürlük bizim için var ve biliyor musunuz, en çok da bize yakışıyor.