Nasıl başlanır bilmiyorum. Kim olduğumu bilmiyorum.
Tek istediğim bu yazımın instagram üzerinden paylaşılması çünkü okuyan gözlere, duyan kulaklara ihtiyacım var. Düşünsene günlerdir, yıllardır boğulduğun siyahlığı anlatmaya çalışıyorsun ve birileri ışık yakar gibi kafasını uzatıyor. Buradayım der gibi bir çift göz dolanıyor yazdığın her harfte. Bu eminim muazzam bir his olurdu.
Karanlığıma gelecek olursak;
Şu hayatta herkes illa kendini kaybeder yaşadıkça veya yaşayamadıkça fakat kabul edelim ki, bazen bazıları daha fazla kaybeder. Saçlarıyla savaşan kadınlar, kendiyle çelişen insanlar gibi. 20 yaşında ve beş yıldır kapalı biriyim ruhsal ve fiziksel yaşadığım zorlukları buraya yazsam sığmaz. Bu zorlukları hissetmemi sağlayan şey örtüm değil, kendi düşüncelerim.
İki tane ben var hatta gelin sizi tanıştırayım… İkisini de çok seviyorum kendi yolunda yürümeye çalışan, açık ve kapalı. Market reyonunda servis edilen ürün tanıtımı gibi oldu :d Açık daha cesurdur sürekli tek kaşı havada çok bilmiş gibi konuşur ağzından gülüş eksilmez. Kapalı ise, sizin beni yerleştirdiğiniz yargıların hiçbiri değilim der hiç ama hiç siyah giyinmez. Siyahı sevmez. Hatta ikisinin en ortak özellikleri bu; renkli, canlı, enerjik! Ben ikisini de seviyorum ama bazen yolunda gitmeyen şeyler oluyor.
Kapalı olduğum halde uzun süredir konuştuğum bir arkadaşıma kendimi açık biri olarak tanıttım ve ona yalan söylediğim için kendimi iğrenç hissediyorum ama sonra diyorum ki o aslında benim. Aksine ona yanlış, ayıp, günahtan öte bir yer sundum; ona sadece kendimi gösterdim! O ruhen yalın beni gördü fakat bunu bilmiyor bile…
Utanıyorum böyle bir durumun içinde olduğum için. Bütün bunlar olmasına rağmen bir tarafta aile baskısı ve alışılmış düzeni bozmak istemeyen, korkak bir kız çocuğu var. Korkak dediğime bakmayın aşırı cesur bir yüreği var bir insan düştüğü yeri bile sevebilir mi? O seviyor. Kapalı olmak istemiyorum ama “bu” kendimi de sertçe uçurumdan atmak istemiyorum. Açık olmak istiyorum ama korkuyorum. Bazen başıma kötü bir şey gelince bile acaba açık olsam daha az mı üzülürdüm diyorum.
Ailem ile asla uyuşmayan dünya görüşlerimiz var bazen içimdeki her şeyi söylesem dogmatik düşünce ayaklarını arkasına vura vura kaçar diye düşünüyorum. Bunları yazıyorum çünkü benim gibi hisseden hemcinslerim var, onların yalnız yürümediğini görmeye ihtiyaçları var. Tek söylemek istediğim bir şey var; bu konular asla kolay olmuyor… Kabullendiğin bir şeyi değiştirme isteği bile böyleyse kabullendiğin bir şeyi değiştirmek kim bilir ne kadar zor. Benim saçlarım çok kalın sanki iplerini güçlendiren bir rapunzel gibi hayal ediyorum kendimi. Bir gün onları aşağı sarkıtacağım ve kendimi kurtaracağım. Hem ne demiş Didem Madak?
“Çok şarkıya ihtiyacım var.
Tutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar.
Saçlarımla ne yapacağını bilemeyenler,
Bir gün onları kaybederler.
Böyle bir şey yani ahbap,
Çok acıyor, saçlar zaman zaman.”
Bütün acılarınızdan öpüyorum, elinde ışık tutan gözlerinize de selam olsun. Karanlıklar biter, insan ikiye böldüğü/bölündüğü o kısımları tek tek yaşar ve en sonunda bulur birini.
Bulur değil mi?