O kadar çok yazıp siliyorum ki, sizi sıkmadan nasıl özet geçebilirim? Nasıl yardım isteyebilirim? O kadar bilmiyorum ki. Düşüncelerim o kadar karışık ki, kafamdaki sesler o kadar susmuyor ki, nefes alırken bile acı çektiğini hisseder mi insan?
Özetle; gönderildiğim Kuran kursları sonrası liseye geçtiğim dönemde artık “kursa kapalı git, gelince açıl, düzgün giyin, pantolon giyme, etek giy, saçını salık bırakma.” laflarına o kadar katlanamamıştım ki, kapandım! Keşke diyorum, keşke direnseydim… Gözüm hep dışarıdaki kızların kıyafetinde ve saçlarındaydı. Lise sonrası şehirdışına tatile gittim ve açıldım, o kadar özgür hissetmiştim ki, diğer insanlardan farkım yokmuş gibiydi… Ailem öğrendi ve annem “benim evimde benim kurallarım geçer, kocanın evinde istediğini yaparsın.” demişti. Neydi bu koca?Beni doğuran annenin lafı üstüne laf söyleyebilecek aileden daha çok söz sahibi olacak olan bu “koca” neydi sahiden?
Soğumuştum. Erkeklerden öyle çok soğumuştum ki, yönelimimi dahi değiştirmiştim. Evet, kızlardan hoşlanıyordum ve ailem öğrendi, zaten ne yapsam telefonu elinden alınan, şiddet gören, baskı altında olan anne babadan çok dört abisinin lafı geçen bir kız çocuğuydum. Psikologlar, ilaçlar, hastasın, fahişesin, orospusun lafları artık ninni gibi geliyordu. Psikoloğum sayesinde öğrendim ki, ben aslında kızlardan hoşlanmıyormuşum. Normal arkadaş olan bir erkeğin dahi yasaklanması, kuzen tarafından tacize sessiz kalınılması, dört abimin oluşu vesaire sadece kızlarla iletişim (ona da karışırlardı) istesem de erkeklerden hoşlanamazmışım. Yasak olan bir şeyden nasıl hoşlanır ki insan?
Şimdilerde kendimi bir kalıba sokmuyorum. Kalbim kimi severse, her neyse… Kaç kere üniversite kazansam da saçma sebeplerden gönderilmedim ve gittikçe sınavla ilgili bilgilerim de yok oluyordu, çünkü evin annesi sanki bendim, temizlik, yemek vesaire… Psikoloğum ve bir hasta sayesinde üniversiteyi aileme kabul ettik ve orada da açıldım. Annem şüpheleniyordu, çünkü okulda dışarıda görüntülü aramasına bakmazdım. Gerçekten de backstabber olan arkadaşım biz küsünce anneme anlatmış, işte üniversitede açık olduğumu. Eve dönünce, bi olaydan dolayı, zaten her şeyin farkında olan annem, abim de evdeyken anlattı her şeyi. Hele o yalandan ağlamaları yok mu… Teşekkürler anne, abime sesini duyurma çabalarını, tabii ki, görmezden geleceğim. Abime anlattım, dedim istemiyorum kapanmak, Allah için değil, sizin zorunuzla kapanıyorum diye. Abim anlayış gösterdi, babam… Babam biraz pasiftir, ona dokunmayan yılan bin yaşasınlık bir baba işte. Annemle konuşacağım dedi, diğer abinle de konuşacağım dedi (diğer iki abimle yıllardır görüşmüyorum, biri tacizime sessiz kaldı, diğeri karısı uğruna sildi) dedim tamam ama o kadar inanmıyorum ki… Zaten beklediğim gibi de oldu. Muhtemelen konuştu da annem kabullenmedi.
Gel zaman git zaman, annemle barıştık, olay unutuldu falan. Şimdi çalışıyorum, kendi paramı kazanıyorum, belli bir miktar biriktirip bu konuyu tekrar açmak istiyorum. Çünkü defalarca kez evimden kovuldum, şiddet gördüm, telefonum alındı, iğrenç laflar işittim, eve kapatıldım, aç susuz bırakıldım, sırf kaçıp gidecek param olmadığı için. Fakat eğer açılmama izin verseler, bunu yapmam, çünkü ailemle sıkıntım yok. Yani, 22 yılımı şuraya döküp, tabii ki, anlatamam, ama artık saldım. Affetmedim, içim de soğumadı, ama sadece acılarımı özgür bıraktım, diyelim. Sadece kulaklığımı örtümün altına değil, saçlarımın altına rahatça takmak istiyorum. Öyle çok şarkı dinleyen biri de değilim ama anlıyorsunuz, değil mi? Konudan konuya atladım ama zaten hayat hikayemi anlatmaya değil, fikir almaya geldim. Nasıl yapabilirim? Aileyi karşına alıp konuşmak denilen şey tam olarak nedir? Ben hiç yapamadım da… Bu arada panik atağım var. Aklımda milyonlar varken konu ben olunca dilim lâl oluyor, kafamdaki sesler konuşuyor ama ağzım sessizliğini koruyor, içimde çığlıklar kopuyor da sanki dilimdeki kelimeler şarkı dinliyor gibi…
Belli bir birikim yaptıktan sonra ya bazı şeyleri kabullendireceğim ya da kendi hayatımı başka bir şehirde kuracağım. Çok fazla şey yaşadım, iğrenç şeyler beni yıllardır rahatlamamı sağlayan göz yaşlarımdan dahi mahrum bırakacak her olaya karşı duygusuz bırakacak kadar iğrenç şeyler yaşadım. Namazını kılıp ağzında dedikodu, küfür, yalan olan bir anneyi nasıl ikna edeceğim? Aileme karşı gram sevgim yok, nefretim yok, nötr de değilim, sadece öfke. Ben özgürce nefes alabilmek için ne yapabilirim? Eğer olur da ikna edemezsem, daha önce deneyip parasızlıktan başarısız olduğum kendi hayat kurma olayını daha cesur nasıl gerçekleştirebilirim? Göz yaşlarınıza sahip çıkın dostlarım, çünkü ben yıllardır içime ağlıyorum ve inanın ne yaşarsan yaşa ağlayamamak o kadar kötü ki… Sanki boğazın düğümlenmiş de ucu gözyaşlarında gibi. Bu ağlayamıyorum ve canım çok acıyor. Bu yazıyı bile o kadar duygusuz yazıyorum ki… Anlıyorsunuz, değil mi? Aslında fikire değil de anlaşılmaya ihtiyacım var gibi hissediyorum…
Ben sadece açılmak istiyorum. Dinime bağlıyım ve hayır, anne orospu değilim, sadece dökülmeye başlayan saçlarım için üzülen ve tişört giymeyi seven kızım. Allah şahidim, özgürlüğüm ve ailemin beni olduğum gibi kabullenmesi arasında çok savaşıyorum. Umarım isteklerime ulaşınca buraya gelip başardım diyebilirim. Tanımıyorum ama sizleri çok seviyorum ve ben kendim de dahil hepimize çok inanıyorum. Yazının uzunluğu için kusura bakmayın, sağlıcakla kalın.
Yasak mı bilmiyorum ama konudan alakasız size sevdiğim bir filmi bırakmak istiyorum: “Napola”