İnsan hayata gelirken çoğu şeyi seçemiyor ama hayattayken mücadele etmeyi seçebilir. Benim öyküm de mücadelemi anlatıyor işte. Bu platformun kurulduğu dönemlerde sitede yayımlanan ilk mektuplardan biri de bana aitti. Kırılgan, kendi gücünün farkında olmayan ve etrafındakilerden çok korkan bir kız çocuğuydum beş yıl önce. Ailem Doğu Anadolu’dan batıya göç etmiş katı muhafazakar ve eğitimsizdi. İlk çocuk olduğum için de onların bütün acemeliklerinin ceremesini ben çektim. Dünyaya getirdiğim bir çocuğun eğitim hakkını türlü şiddet ve tehditlerle elinden almaya çalışmamın amacı ne olabilir? Çok sevdiği kıvırcık saçlarını neden görülmeyecek bir halde olması için yıllarca onun üstüne cani yollarla gitmeyi tercih edeyim?
Ben ailemi hiçbir zaman anlamadım ama onlardan uzaklaşabildim. Bunu başardım. Pandemiden beri 3 yıl evde geçen hapis hayatımla geleceğe dair umudum azalmışken yaklaşık 1 yıl önce alanımla ilgili bir iş bulup evden çıkma fırsatım oldu. Bazı şeyler vardır hayatta korkmana rağmen yapman gerektiğini bilirsin. O otobüs terminalinin tuvaletinde şalımı çıkardım ve dedim ki “Bunu kendime borçluyum.” Her şey bir anda kötüleşmez, bir anda da iyileşemezdi. Yavaş yavaş iyileştirmeye başladım kendimi. Kazandığım parayla seyahatler yaptım, yeni insanlarla tanıştım kısaca benden çalınan zamanlarda yapamadıklarımı yapmaya başladım.
Utanarak baktığım kimlik fotoğrafımda artık gerçek ben var; sosyal destek ve psikolojik güçlendirme konusunda ailenin önemini biliyorum ama tek kaynağımız o olmak zorunda değil. Çok hüzünlü olduğum bir günde bu mektubu yazmak istedim kendime. Bir hafta sonra benim doğum günüm ve her şeye rağmen kendime kendim olabildiğim bir hayatı inşa ederek 26. yaşıma girmek güzel tüm tatsızlıklara rağmen. Pes etmediğim ve hayal kurmaya devam ettiğim karanlık günlerime teşekkürler…