Çevremdeki her insan bedenim hakkında söz sahibi

Merhabalar. Burayı iki yıl önce keşfettim ve bana gerçekten çok iyi geldi. Bu harekete katkısı olan ve hikayesini paylaşma cesareti gösteren herkese çok teşekkür ederim. Çünkü ben o cesarete ancak şimdi sahip olabildim. Kendi açılma hikayemi anlatacağım. Okula bir sene erken yazıldığım için ortaokula 9 yaşında başladım ben. İmam-Hatip Ortaokuluna gidiyordum. Öğretmenler diğer imam hatiplerin aksine kimseyi kapanmaya zorlamıyordu ama başörtülü öğrencilere diğer öğrencilerden farklı davrandıkları ve kızları örtünmeye teşvik ettikleri aşikardı.

Ortaokula başlamamla birlikte tesettüre girdim. Başta gerçekten benim isteğimdi. 9 yaşında bir çocuk dinine ne kadar bağlı olabilirse ben de o kadar bağlıydım. Ailem beni zorlamamıştı. Hatta bıraksalar ilkokula giderken örtünecektim. Herhalde bu kadarı onlara bile ekstrem geldi. Ya da illegal olmamak için. Gerçi 4 ve 5. sınıf arasında ne fark var orası da ayrı bir konu. Büyüklerin beni takdir etmesini istiyordum. Çevremde gördüğüm büyük ablalar gibi olduğumu düşünmek istiyordum aslında. Benim çevremde tesettürlü olmayan kadın sayısı bir elin parmağından azdı. Bana başka bir hayatın mümkün olabileceğini göstermediler. Ben de başörtü takmadığım bir büyük ablalık hayatı göremedim önümde.

Bunu benim kararım gibi göstermek, bu kız niye kapalı diye soranlara kendi istedi biz zorlamadık, alışsın diye taktırıyoruz demek işlerine geldi. 9 yaşında küçük bir kız çocuğu olarak hayatımla ilgili hiçbir şeye karar verme hakkım yoktu, dinen bile hükümlü değildim ama onlar kapanabileceğime karar verdiler. Sanki adet olduğumda ya da liseye başladığımda kapansaydım alışamayacaktım, sanki bu o kadar zor o kadar iğrenç bir şeymiş de ben buna hiçbir zaman alışamayacakmışım gibi. Çocukluğum elimden alındı sanki. Sokağa çıkıp oyun oynayamazdım, erkeklerle konuşamazdım. Yaşıtlarımla oynayacağım hiçbir oyuna katılamazdım. Bir kenarda oturup onları izleyebilirdim sadece. Zaten içe dönük ve çekingen bir çocuktum, iyice içime kapandım. Ortaokul hayatım boyunca hiçbir arkadaşlığımı sürdüremedim. Başörtü içinde kendimi o kadar rahatsız hissediyordum ki elimle sürekli düzeltmeye çalışıyordum artık tik olmuştu.

Birinci sınıfa başladığım yaz tesettürden çıktım. Yıllar sonra kulaklarımın üşüyebildiğini hissetmek, saçlarımın rüzgarların arasında dalgalandığını görmek bambaşka bir deneyimdi. Ama anneme öyle gelmemiş. 8. sınıfın ilk günü, ilk kez okula başörtü takmadan gidecektim. Sabah bağır çağır beni örtünmeye zorladı. Tehdit etti. Kapının önünde ayakkabımı giyinirken “Allah belanı versin. Ne halin varsa gör allahın cezası!” diyerek sırtıma vurdu. Sırtıma inen o tokat hiç acıtmadı canımı ama o sözlerinin izi kaldı. Kendi öz annemdi bana bunları söyleyen. Sadece istediği gibi biri olmadım diye. O zamana kadarki bütün hayatımı ona göre yaşamıştım. Diğer iki oğlundan göremediği başarıyı ilk kez bende görmüştü. Okul birincisiydim. Bütün derslerim çok iyiydi. Hep uslu bir çocuktum. Bebekken bile onu hiç yormaz kendi kendime uyurdum, ağlamazdım bile. Ama o şimdi onun kızı değilmişim gibi davranıyor.

Babamınsa 8 yaşımı doldurduğum günden beri umrunda değilim. Artık beni tatlı şirin kız evladı olarak göremiyordu belki de. Tesettüre girdiğimde de çıktığımda da çok umrunda olmadım. Depresyon ve anksiyete problemleri yaşadığımda da, fen lisesi kazandığımda da. O bizi terk edip gideli çok oldu sanki. Evde hala gölgesi geziyor. Birinci sınıfta dinden tamamen çıktım ve agnostik oldum. Bugün 11. sınıfım, 16 yaşındayım. Üzerinden yıllar geçti. Neredeyse üniversiteye başlayacağım ama hala üstümdeki baskı devam ediyor. “Ne güzel başını kapatmıştın niye açtın?” “Sen iyice yoldan çıktın.” “Başörtülü daha güzeldin.” “Kapanırsan sana iphone alırım.” “Kapanırsan sana istediğin bütün kitapları alırım.” ve bilimum duygu sömürüleri… Bunları sadece ailem değil, yakın çevremdeki alakalı alakasız her insan söylüyor. Çevremdeki her insan bedenim hakkında söz sahibi. Ben hariç.

Üniversitede ne yapacağım, beni rahat bırakırlar mı bilmiyorum. Tek dileğim ben ve benim gibi tüm kız kardeşlerim için özgürlük. Altın kapta size sunulan özgürlük özgürlük değildir. O dikenli yolları geçin, bırakın ayaklarınız çamura batsın biraz. Kaybolun yüz bin kere. Yüz bin kere engeller çıksın önünüze. Varsın set çeksinler hayallerinize. Varsın kimse gelmesin mezarınıza. Siz kanatlanıp uçun güneşe doğru. İcarus gibi kanatlarınız erise bile. Sağlıcakla kalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir