Sırf bu konudan dolayı aileme sırt çevirip onlardan uzaklaşmak istemiyorum

11 yaşımda regl oldum, o zamandan itibaren kollarımın görünmesinin artık günah olacağı gerekçesiyle bir daha tişört giyemedim. Aynı yılın sonunda o zamanlar bunun bir gün mutlaka yapılması gerektiğini düşündüğüm için öylesine kapandım. Okula da şalla değil her günkü halimle gitmeye devam ettim. Sınıftakiler beni dışarıda görünce anneme kendi isteğimle mi kapandığımı soruyorlardı, ben de öyle olduğunu söylüyordum. Halbuki bunu isteyebilecek bir idrak durumunda değildim. Bir kere boşu boşuna yapmıştım ve öyle devam etmişti. İlk seneden sonra bile mutlaka bone bağlamak zorunda olmaktan, saçlarımı sokuşturmam gerektiğinden bıktığımı fark etmiştim. Kendimden çok büyük erkek kuzenlerim bile yoktu ve hepsi benimle aynı yaşta ya da benden küçük oldukları halde onların yanında şalla oturmak zorunda olmak çok gereksiz geliyordu.

Liseye geçerken okulda başımı açmak durumunda kalmayayım diye bütün yüksek puanlı okulları alt sıralara yazdım, yani mutlaka İmam-Hatibe gitmeliydim yoksa başka türlüsünün beni bozma tehlikesi vardı. Okulum az sayıdaki kaliteli İmam-Hatip lisesinden biri olduğu için ve hocalarım da çok insancıl oldukları için dört yıl boyunca durumumu dert etmedim ve üzerine hiç kafa yormadım. Halimden memnun olduğum için namazlarımı da aksatmıyordum. Fakat gözüme hoş gelen, saçlarımın hoşuma gittiği fotoğraflar çektiğimde başka insanlar gibi onları rahatça kullanamamaktan içten içe kıskançlık duyuyordum. Lise dönemim süresince makul düzeydeki dindar insanlardan daha tutucu insanlara fark ettirmeden gülüyordum. Aslında halimden memnun olduğum ölçüde bir bakıma insanları tanıya tanıya eleştirel bir dini görüşe de sahip olmuştum. Bana gerçekdışı ve abartılı gelen şeyleri reddedebiliyordum.

Üniversiteye başladığımda hala namazlarımı aksatmıyordum. Fakat artık İmam-Hatip ortamında olmadığım için ailem fazla üzerime düşmeye, uyarmaya başlamıştı ve kıyafetlerime dikkat etmem için sürekli karışıyorlardı. Sınıfta namaz kılan ve oruç tutanlar olup olmadığını, öyle insanlarla arkadaşlık edip etmediğimi soruyorlardı. Aynı zamanda benim de dış görünüşüm itibariyle dahil olduğumun düşünüleceği dindar gençlere hiç benzemediğimi fark ettim. Bir başkasının beni o tür insanlarla aynı kategoride görmesinden rahatsız oluyordum. Hazırlık yılım biterken kapalı olmaktan vazgeçmek istediğimi kendime tam olarak itiraf edemesem de başörtü örtme biçimimi oldukça serbestleştirmiş ve iyice bıkmıştım. Fiziksel olarak ağır geldiğini artık hissediyordum.

Bölüme başlarken artık kendi istediğim dersleri göreceğim ve hayatın çok güzel olacağı yanılgısıyla aileme bunun zor geldiğini söyleyerek bir anda açıldım. Gerçi böyle yapmasam başka türlü nasıl yapabileceğimi hâlâ bilmiyorum. Bunu yaptıktan sonra annem aylarca benimle konuşmayı kesti, okuldan eve geldiğimde masamın üstünde eskisi gibi olmamı istediğini anlatan ve ayetler yazan bir sürü mektup bırakmış oluyordu. Hala giymeye devam ettiğim kıyafetlerimi benden habersiz dolabımdan çıkarıp saklıyor, ne istersem onu giymemi söylüyordu. Geri almak için kavga etmek durumunda kaldığım zamanda ise kudurmuş gibi olduğumu söylüyordu. Aylarca burun çekme ve ağlama sesi dinledikten sonra şimdi bile hastalıktan da olsa burun çekme sesi duymaktan nefret ediyorum. Aynı sıralarda babaannem ameliyat olacaktı, eğer ameliyat iyi geçmezse ve “masada kalırsa” açılıp onu üzdüğüme pişman olup olmayacağımı sormuştu. Çok şükür ki hala hayatta.

İlk yıl gördüğüm baskıdan dolayı yaz gelmek üzere olduğu halde hala atkı ve bereyle geziyordum. İstediğim gibi giyinmeye dair hiçbir isteğim kalmamıştı ve hayata karşı da genel bir isteksizlik hissediyordum. Daha fazla tepki görmemek için iranlı devrimci kadınların örtmek zorunda olduğuna benzer şekilde örtmeye ve bunaltıcı sıcaklarda bile kapüşonlu ince mont giymeye başladım. Kapüşonum başımdayken bana gayet iyi davranırlarken rüzgar esip de açıldığında kötü kötü bakıyorlardı. Daha sonra saçı tamamen örten bandana kullanmaya başladım. Halen yanlarındayken böyle devam ediyor.

İlk bahsettiğim açılma sürecimin üstünden neredeyse 6 yıl geçti. Bu süreci yaşayan birçok kişinin dediğinin aksine benim ailem kararlı olduğum halde hiçbir şekilde alışmadı ve kendimi olmak istediğim gibi kabul etmedi. Ben sırf bu konudan dolayı aileme sırt çevirip onlardan uzaklaşmak istemiyorum. Sadece açıldığımı öğrendiği için bana eskisinden daha yakın davranan birçok sahte insan da tanıdım. “Saçlarına rüzgar değsin.” gibi moral ifadelerini de ülke insanının gerçekliğinden çok habersiz buluyorum. Ailenin tamamen reddedilemeyeceği gerçeğinin farkındayım. Keşke onların bu düşünce yapısına sahip olmasına neden olan şey her ne ise hiç var olmasaydı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir