Allah’ın istediği gerçekten bu muydu?

Bu buraya 3. Veya 4. yazışım olacak. En son kapanmadığım için vicdan azabı çektiğimi, kendimden nefret ettiğimi ve açık kalmanın mutluluğunu yaşayamadığımı yazmıştım. Bu sefer ise kapanacağım gibi görünüyor. Yaklaşık iki yıldır içinde olduğum bu süreç ne yazık ki başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Yani yapamadım, her şey daha kötü oldu. Tam bir fiyaskoya döndü.

Bu sabah kalktığımda babam yine ablamı benim kapanmamış olmamdan sorumlu tutuyor, ona bağırıyordu. Ablam ise “Benim bir suçum yok, o böyle istedi.” diyordu. Biraz vakit geçti, babamın yanına mutfağa gittim ve “Ben yapmak istemiyorum,” falan dedim. Ama dinlemedi, yine aynı tehditlerle (dayak, okuldan alma ve dahası) bundan kaçışım olmadığını anlattı. Özellikle konu okulum olduğu zaman kilitleniyor, ne söyleniyorsa yapacak kıvam alıyordum çünkü eğitim tek çıkış yolu ve bunu heba edemezdim. Amcam da babamı doldurmuş, beni bir sağlam dövmesini babamın kafasına sokuşturuvermişti.

Uzun süredir kafamın içinde devam eden okuluma, bulunduğum şehre, babama ve amcama, en çok da kendime olan nefretim iyice körüklendi. Hiçbir yere sığamadığımı, her yere fazlalık olduğumu çok derin bir şekilde hissediyordum ve uzun süredir kendimden inanılmaz nefret ediyordum. Keşke hiç doğmasaydım ya da erkek olarak doğsaydım da ailenin kız çocuğu olarak doğmasaydım.

Babam artık ablamın üzerine çok gitmeye başlamıştı çünkü içimde kapanmaya dair hiç istek olmamasını yediremiyor, suçlayacak birilerini arıyordu. Ablama bunu yapmaya hakkım yoktu, o bunları hak etmemişti. Özellikle benim gibi bir fazlalık yüzünden suçlanması saçmaydı. Bunlar da kapanmamın her şeyi çözeceğini düşündürmüş, beni bu mecburiyet psikolojisine itmişti. Artık kapanacaktım ve kimseye yük olmayacaktım. Hiç kimse benim yüzümden suçlanmayacaktı. Lakin arada durup kafamda hiç belli bir mantığa tam olarak oturtamadığım kapanma ve saçları kapatma işi her zamanki gibi kafamda bir soru işareti olarak kaldı.

Neden tanınmamam gerekiyordu? Neden saçlarım veya kollarım gibi sıradan bölümlerim birer tahrik unsuruydu? Neden kapanması gereken bir varlık özgür olmak ve güzel görünmek gibi dürtülere sahip bir biçimde yaratılmıştı? İşte bunları asla bir mantığa oturtamıyordum. Ya da işin ucunda cennet ve cehennem olmasaydı babam yine bu kadar dindar olur muydu? Ya da Allah’ın istediği gerçekten bu muydu? Çünkü evde muazzam derecede huzursuz bir hava hakim ve saçlarımı istediğim gibi salabilmek için o kadar mücadele etmiş, o kadar ağlamıştım ki artık yapacak pek bir şeyim kalmamıştı.

Babamın son çaresi beni bir güzel (gerçekten sağlam) bir şekilde döverek adam etmesiydi ve bunu istemezdim. Başörtüsü dediğimiz şeyi hiçbir zaman sevmedim ve istemedim. İçimde biraz bile istek yok. İleride de olacağını sanmıyorum ama yapıyorum işte.

Allah bunu emretti diye düşünmeden, kitaptaki bu emri bir anlama bağlayamamış ve hala sorgular bir biçimde yapıyorum ama bunu yaparken Allah’ı hiç düşünmüyorum. Sadece babam beni okuldan alır mı? En yakın ne zaman açılır, istediğimi yaparım veya babamın olmadığı yerlerde açabilir miyim diye düşünüyorum sadece. Ki bu şirk koşmak olur galiba ama Allah beni görüyorsa evde olan her şeyden ve maruz bırakıldıklarımdan haberdardır ve merhamet edecektir. En azından öyle olmasını umuyorum. Sonuç olarak benim gibi olan diğer insanlara başarılar diliyor ve tez zamanda dinlediklerini almalarını umuyorum. Zira ben alamadım sizi seviyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir