Merhaba. Ben ilk mektubumu 2019’da, ikinciyi 2021’de yazmıştım. İlki “Saçlarımı kestirdim, kısacık yaptım. Sırf açılmamak için.” İkincisi ise “Benim çevremde açılan kimse yoktu, bir ilk ve skandal oldum” idi. İlk mektubumu 2019’da yazmıştım. O zamandan bu zamana çok şey değişti ve daha ilk başta konuşabileceğim hiç kimse yokken bile bana destek ve sırdaş olan sizlere 23 yaşında bir genç kadın olarak ara ara halen yazmak ve teşekkür etmek istiyorum. Ben artık hayatının iplerini eline almış özgür bir kızım.
İlk yazdığımda lise sondaydım. 2020 ocak ayında üniversite 1. sınıftayken açıldım. En büyük güç kaynağım bu sitede benimle aynı şeyleri yaşayan ve başaran kız kardeşlerimdi. Hepimiz gibi benim de ailem aşırı baskıcı ve muhafazakardı ama galiba oldukça şanslıydım ki bu süreçte “en azından” dayak yemedim ve hakaret işitmedim. Kabullenmeleri kolay olmadı tabii, o ayrı.
Açılma kararını verdikten sonra yaklaşık 2 sene boyunca kıyafet konusunda ailemle çatıştım. Kabullenmek istemediler. Çok uç isteklerim de yoktu aslında ama hiçbir yeri açık olmayan diz altı elbisemi giyip en yakın arkadaşımın doğum gününe giderken bile babamdan gizlice evden çıkmak zorunda kalmıştım. Alışveriş yapmak hala bir cehennemdi çünkü kıyafetlerimin annemin onayından geçmesi gerekirdi ve genelde geçemezlerdi çünkü dekoltesi gözükmeyecek kadar küçük v yakalar bile sorun sebebiydi. Hoş, üniversite mezuniyetimde dahi “açık olmayan” bir elbise giymek durumunda kaldım ama şikayetçi olmayacağım artık çünkü biliyorum ki bu bile bir yerlerde bir kız kardeşimin belki de hayalini kurduğu ve elde etmek için mücadele verdiği bir durum. Maalesef.
Okulda ailemden uzaktayken bile kolsuz veya diz üstü şeyler giyemedim, suçluluk hissinden. Sanki yanlış bir şey yapıyormuşum, kendimi “objeleştiriyormuşum gibi. Kadınlığımla barışamadım uzun süre. Çevremdeki kız arkadaşlarımdan hep biraz daha erkeksi, oğlan çocuğu gibi giyinmek beni rahat hissettiriyordu. Yavaş yavaş alıştırdım kendimi bedenimden utanmamaya. Şimdi hala çok feminen şeyler giydiğimde üzerimde eğreti duruyor gibi geliyor ama belki benim tarzım da böyledir, ya da terapi falan almam lazımdır belki.
Eski fotoğraflarıma bakınca içimde garip, buruk bir his uyanıyor. Üniversitenin başı özellikle, kapalı olduğum zamanlar. Yeni tanıştığım insanların ve arkadaşlarımın beni olduğumdan farklı biri gibi görmesi ve tanıması canımı o kadar yakardı ki. Sınıftaki askılı/şort giyen kızları garipserdim. Yargılamazdım ama aynı ülkede yaşadığım insanların benden çok farklı şartlarda yaşayabiliyor olmalarına inanamamıştım. Ailesi muhafazakar olmayan insanlar varmış. Kol, bacak gibi oldukça sıradan olan uzuvlarının görünmesinin kriz sebebi olmadığı aileler varmış, inanamadım. İçten içe nasıl imrenirdim onlara… Öyle nefret ediyordum ki kafamda çıkan ve zaten kimsenin görmediği aptal saç tellerinden, yıllarca erkek tıraşı kullandım saçımı. Sonra yavaştan çene hizasına getirdim. Şimdilerde ilk defa uzatıyorum saçımı. Sırtıma gelmeye başladı yeni yeni.
Üniversiteyi bitirdim, şimdi yüksek lisans yapıyorum. Kendi evim var artık orada yaşıyorum. Ailemle de anlaşıyoruz artık. Kabullendiler artık benim de bir birey olduğumu ve kendi bedenim ve hayatım hakkındaki kararları ancak kendim verebileceğimi. Özgürüm demek istiyorum ama hala benim 4 sene önce çektiğim acıların aynısını şu an çeken kız kardeşlerim olduğu sürece hiçbir zaman özgür değilim.