Tabii ki İlahiyata gönderildim

Bu yolda yalnız olduğumuzu, başardığım zaman anladım. Herkesin kendini düşündüğünü, bir yerlere mecburen bağlı olsak da o bağın bir gün kopmak zorunda kalacağını o gün anladım.

Çocukluktan itibaren bir hoca torunu, hoca kızı, hoca yeğeni olarak baskılarla büyüdüm. Maddi olarak her zaman yanımda olan ancak mevzu kendi istediğim gibi yaşamak olunca kıyametleri koparan bir aile içinde büyüdüm. Yediğim önümde yemediğim arkamda, istediğim zaman istediğim kıyafeti alabilecek bir kızdım. İstediğim sene kadar okuyabilir, istersem hiç çalışmayabilirdim. ”ancak” ailemin izin verdiği şeylerden yiyip içebilirdim, ailemin izin verdiği kıyafetleri alıp giyebilirdim. 11 yaşında kapanmıştım; dar, açık, kısa, ince, göze batacak renkler satın alamazdım.

Evet okuyabilirdim ama şehir dışına gitmek ve hatta İlahiyat, Din Kültürü Öğretmenliği dışında bir şey okumak benim aklımı bozacağı için (!) okumak sakıncalıydı. Evet çalışmak zorunda değildim ancak bu evin çatısı altında yaşadığım sürece kendi hayatım yoktu. Bir hocanın kızı olarak büyümek zorundaydım. Hep imam-hatip’lerde okudum, dersleri okulda dinlemeden, ödev yapmadan hep kendim çalışırdım ve bu sayede birincilikle bitirirdim.

Üniversite puanım çok iyiydi, tabii ki İlahiyat’a gönderildim. Evlenip evden defolup gidersem istediğimi okuyup istediğimi giyebilirmişim, öyle dedi babam. Ben de evde olduğum müddetçe üniversitemi yarıda bıraktım, evden de asla çıkmadım. O kıyafetleri giymek istemedim. Onlarla aynı masaya bile oturmadım.

Tabii dargınlıklar, kavgalar oldu, tüm suç bendeymiş gibi. Okumuyordum bile, dışarı da çıkmıyordum artık. 19 yaşındaydım, bir iki kız arkadaşım dışında hiçbir şeyim yoktu, ne yapacaklardı benimle? Halbuki o süreçte kendimi dine vermiştim, tarihe, felsefeye vermiştim. Okullarda öğretilmeyen, sebebi sorgulanmadan inanılan şeyleri, kaynakları araştırdım.

O süreçte zaten agnostik olmuştum ancak kimseye söyleme girişiminde tabii ki bulunmadım. Aile evinde, o çatıda yaşamayla eğitimim, gençliğim bir yere varmayacaktı. Her şeyimi alıp gittim. Başka bir şehre, ev tuttum, iş buldum. Ayaklarım üstünde durdum. Hiçbir akrabam benden bunları beklemiyordu. “Eve döner, o hiç sosyal değil, o hiç atılgan değil ki, nasıl yapsın oralarda? Döner.” dediler.

Tehdit ettiler, dinlemedim, yoluma devam ettim. Güzellikle fikirlerimi dürüstçe söylediğimde yanımda olmayan insanlar, zoru başarıp tek başıma yola girdiğimde de sırf başka seçenekleri kalmadı diye yanımdaymış rolü yapmalarına gerek yok.

6-7 ay oldu, 20 yaşındayım. Akrabalarım, ailem herkes nerede olduğumu, ne yaptığımı bile biliyorlar ama kendi kendime ayakta durabildiğim için ellerinden hiç bir şey gelmiyor, işin sonunda pişman olan onlar oldu.

İnsan bazen ailesiz olduğunu düşününce üzülüyor, ”Peşimden koşuyorlar, ya bir gün tamamen kaybedip pişman olursam?” diye aklımdan geçmiyor değil. Ancak onlar senelerce intiharın eşiğinde olduğumu bile bile her şeyi zorlayarak, isimleri kirlenmesin, hocalıklarına laf gelmesin diye benim hayatımı kendi hayatları gibi kullanarak bunu göze aldılar.

Onlar göze alıyorsa, ben de alırım. Affedemediğim şeyler var. ”Bu evden gidersin, ben de böyle bir kızım yok derim.” şeklindeki boş tehditleri bende o kadar derin yaralar açtı ki, senelerce…

Ailesiz olmaya kendimi hazırlamıştım aslında bir nevi. Onlar fark etmedi ama, kendi kendilerine dışladılar zaten beni. Ben sadece bunu fiziksel olarak gerçekleştirmiş kişi oldum. Ve ne yalan söyleyeyim, tekrar aynı şeyler yaşansa yine aynılarını yapardım. Tek başıma yaşamayı öğrendim. Bu hayatta ailemle bunları yaşadığımdan, başkalarına asla ama asla tamamen güvenmemeyi öğrendim.

Ne olursa olsun mutlaka dimdik yürüyebileceğimi öğrendim. Sabırla her şeyi başarabileceğimi öğrendim. Şimdi kendi hayatımı yaşıyorum, kendi çevrem var. Ve hiç de aşırı açık giyinen, makyaj yapan, bara, club’a giden bir kız değilmişim. Gece hayatına, hatta konserlere merakı olan bir kız değilmişim. Ben yine aynı şekilde evimde sessizce kitap okuyan, kız arkadaşlarıyla kahve içmeye giden aynı kızım.

Aradaki fark özgür olmam. Kafamın içinde sesler olmadan, günümü kendim planlayarak, kendi paramı kazanarak zevkle geçiriyorum zamanımı. Bütün yol arkadaşlarıma tavsiyemdir. Herkesin ailesiyle bağı aynı olmayabilir, ancak bu aile sizin hayatınızı istemediğiniz yönlere götürüyorsa, unutmayın ki en kötü 30 yaşınızda olsanız bile bir gün yanınızda olmayacaklar.

Ve o gün geldiğinde diyeceksiniz ki, ”İyi de bu benim hayatım değil, o yokken böyle yaşamamın ne anlamı var?” yine özünüz neyse ona döneceksiniz. Bu yüzden en azından zorlamadan, en erken vakitte insanların size karışamayacağı bir sınır çizmeye bakın. Bu hayatı siz yaşayacaksınız, başkaları değil. Yolunuzu kendiniz çizin, gerçek özünüzü tanıyın.

“Tabii ki İlahiyata gönderildim” için 4 yanıt

  1. Merhaba,
    Ben yüksek lisans öğrencisiyim. Tezimde dini şüphe yaşadığı hâlde başörtüsünü takmaya devam eden kadınların deneyimlerini araştırıyorum.
    Bu konuda, gönüllü olarak deneyimlerini paylaşmak isteyen kadınlarla mülakat yapmam gerekiyor. Konunun oldukça özel ve kişisel olduğunun farkındayım; bu nedenle tüm görüşmeler gizlilik esasına göre yürütülecek ve katılımcıların kimlik bilgileri kesinlikle paylaşılmayacaktır.
    Araştırmama katkı sunmak isterseniz, e-posta yoluyla benimle iletişime geçebilirsiniz. Mülakat sorularını ve detaylı bilgileri size e-posta aracılığıyla iletebilirim.
    e-posta adresim: [email protected]
    Katkı ve desteğiniz için şimdiden teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir