Her seferinde kendimden vazgeçen ben oluyorum

Böyle gecenin bir vakti içimden geçenleri yazmak istedim. Yalnızım, sessizim ama içimde büyük bir gürültü var. Taşıyamadığım şeyleri bir yerlere bırakmak istiyorum. Ben Muhafazakâr bir ailede büyüdüm. Kendi isteğimle yatılı Kur’an kursuna gitmiş bir kızım.

Ailem küçük yaştan itibaren pantolona, dar kıyafetlere hep karşıydı. Annem de babam da hacı, hoca insanlar. Zamanla bu hassasiyetleri daha da katılaştı. Evde ortalıkla pantolon bırakırsam çöpe atılır. Kapalı olmam bile yetmez, uzun giymem, düzgün örtünmem gerekir. Evde bile etek giymek zorundayız. Ben tüm bunlara rağmen Allah inancımı yitirmedim ama çok soğudum. Şunu biliyorum ki, bunu bize zorbalık olsun diye yapmadılar. Gerçekten inandıkları için, bizi korumak istedikleri için yaptılar. Onların gözünde biz cehenneme gitmeyelim diye uğraştılar.

Benim içimde ise büyük bir çatışma var. Ne kadar yorulmuş olsam da, annemi ve babamı çok seviyorum. Onlar üzülmesin diye, içimde büyüyen açılma isteğini bastırmaya çalışıyorum. Ama bu his bir kere gelince gitmiyor. Dua bile ediyorum, “Allah’ım, kapalılığı geri sevdir bana.” diye. Üniversiteyle de birlikte kendimi başörtüye çok da bağlı olmadığımı fark ettim. Bir gece ansızın hep içimde bekleyen bir şeyi yaptım. Kız kıza dışarı çıktık, hem de süslenip sarhoş olduk, dans ettik, eğlendik. O kadar iyi hissettim ki. Ama sabah yine kapanıp derse gittim. Bunu bile bile yaptım. O kadar imkansız ki gerçek olması, bunun bir gecelik olduğundan emindim. Ama o gece içimde bir şey değişti. Sonra bu his sıklaştı.

Tanınmadığım yerlerde açık olmak, süslenmek, ilgi görmek bana nefes gibi geldi. Tanınmamak, görülmemek, aptal saptal dans etmek, yine de kendimi sevmek…

Sonrasında her seferinde vicdan azabı yaşadım. Her defasında içim daraldı. Eşarbımı artık sadece bir aksesuar gibi takıyorum. Bazen o kadar boğuyor ki otobüste ağlıyorum, sonra susuyorum. Asla böyle olsun istememiştim. Çünkü ailemin bunu asla kabul etmeyeceğini biliyorum. En çok da babamdan korkuyorum. Hem korkuyor hem üzülüyorum çünkü her sabah beni üşenmeden sakince bıkmadan namaza kaldırdığı anlar ve o çabası. Beni çok üzüyor işte.

Anneme söyledim. Tartıştık, ağladı. Bana babamın duyarsa çok üzüleceğini, hasta bile olabileceğini söyledi. Bu sözler içimi parçalıyor.

Bazen düşünüyorum, ya onlar üzülecek ya ben. Ama her seferinde kendimden vazgeçen ben oluyorum. Onlar üzülmesin diye, kendi içimde kayboluyorum. Ama yalnız kaldığımda yine açılmak istiyorum. Bu his geri geliyor. Sonra kendimden soğuyorum, hatta nefret ettiğim anlar oluyor. Allah’ı çok seviyorum. Ama içimde kırgınlık var. Beni böyle bir sınavla imtihan ettiği için çok kırgınım. Ne kendimi inandığım yerde hissedebiliyorum ne de ailemin benden beklediği yerde.

İki tarafa da ait değilim. Bu his beni çok yıpratıyor. Hatta artık hiçbir şey istemiyorum. Ne açılmak istiyorum ne kapanmak. Sadece özgür olmak istiyorum. Sadece kendim olmak. Ama bu ailede bunun bir çözümü yok. Öyle bir çevre, öyle bir sülale içindeyim ki, başka bir yolu yokmuş gibi hissediyorum. İmkansız.

Ve en kötüsü, resti çekip gidemiyorum. Çünkü onları seviyorum. Annemi, babamı, ailemi çok seviyorum. Cesaretsizim belki de, bilemem. Kimse üzülsün istemiyorum.

Ama içimde büyük bir sitem var. Çünkü din bizim aramıza girdi. Açılamasam bile affedemiyorum. Beni olduğum halimle sevmedikleri, kabul etmedikleri, sırf bu yüzden sevgilerini ve şefkatlerini benden esirgedikleri için affedemiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir