Tesettür bir seçim olabilmeliydi.

Burada, birçok kişinin benim hayatıma benzeyen hayatlarını okuduktan sonra, yazma vaktimin geldiğini düşündüm. Kendime ve benimkine benzer hayatları olanlara gerçekten çok acıyorum. Tesettür bir seçim olabilmeliydi; seçilmediği zaman dinsiz veya ahlaksız olarak görülmemeliydi kişi. Kapalılık, bu kadar önemli bir durum olsaydı Kur’an’da tek bir ayette geçmezdi. Her neyse.

Benim hikâyem, muhafazakâr ailede doğmamla beraber başladı. Ortaokuldan itibaren kapanmam yönünde uzun konuşmalara maruz kaldım. Ortaokulda bindiğim bisiklet, oynadığım voleybol bile özellikle annemin beni sürekli eleştirmesine sebep oluyordu. Biraz büyüyünce, önceden dışarıda yapabildiğim hiçbir şeyi yapamaz hale gelmiştim. Bana devamlı bir ayıplanma korkusu aşılanmaya çalışıldı. Oysa ben ayıp bir şey yaptığımı düşünmüyordum ve değişmeye de niyetim yoktu.

Liseye gitme vaktim geldi, bana ‘Örtülü okuman gerek, İmam Hatip okuyacaksın’ denildi. Hatta ailem, beni cemaat ablası yapmak için yaşadığımız şehre 7 saat uzaklıktaki bir doğu iline gönderdi. Oraya dair hiçbir şey bilmiyordum. Orada üniversiteli cemaat ablalarıyla kalıp benim de dindar olacağımı, kapalı bir kız olmayı içime daha çok sindireceğimi düşünüyorlardı. Oysa ben kendimi hiçbir zaman kapalı bir insan olarak görmedim. Lise çağındayken İmam Hatip okumaya uzak bir doğu iline gönderildim ve tabii ki başım artık kapalıydı.

Bir yandan, içimde duyduğum hisleri kısaca tarif edeyim. Annem ve babamın sevgisini kaybetmemek için onların istediği çocuk olayım, onlar da daha fazla ısrar edip kendilerini yormasınlar, diyordum. Sonra, benim cehennemlik olmamdan korkuyorlar, belki de haklılar, dedim ve o şehre örtünerek gittim. Yaşanan sıkıntılardan 1 ay sonra oradan döndüm ve ailemin yanında İmam Hatip okumaya başladım. Annem benim kapanmak istemediğimi, bunu çok da isteyerek yapmadığımı biliyordu ama yine de kıyafetlerimi sürekli yönlendirmeye çalışıyordu. Uzun ferace, uzun tunik gibi şeyler… Eğer size o zamanki resimlerimi bulup göstersem, orta yaş grubundaki bir teyze gibi giyindiğimi düşünürsünüz. O resimlere baktığımda hala ağlayasım geliyor.

İmam Hatip’i birincilikle bitirdim. Namazım ve diğer ibadetlerim dört dörtlüktü. Üniversite çağına geldim. Annemle babam beni üniversiteye göndermek istemiyordu. Sınava gideceğimiz esnada annem arabada bağırarak, ‘Bu kız okumayacak Hasan! Bu kız gidip g*tünü başını açar!’ dedi ve kendini arabadan atmaya kalktı. Araba çok hızlıydı üstelik. Annemin bu hareketinin hemen ardından sınava girdim. Üniversiteye gidebilmek için ‘Babaannemde kalacağım, daha güvenli olur’ dedim ve aslında bana hiç de uygun olmayan bir ortama okumaya gitmek için babamları ikna etmeye çalıştım. Babamın cemaat abileri ‘Üniversiteye gönderme, yoldan çıkıyorlar’ diyormuş. Çok tehlikeli. Annem de, eğer üniversiteye gidersem bir yolunu bulup hızlıca açılacağımı düşünüyordu. Bu yüzden, şiddetli baskılara ve ağır hakaretlere maruz kalıyordum.

Bu arada ailemden de bahsedeyim. Ailem yıllardır birbirleriyle kavga eder; annem dininde bir insan, namazı da tesettürü de dört dörtlük, babam da öyle. Asla anlaşamazlar, onlar nedeniyle yaşadığım sıkıntıların üzerine bu durum da cabası. Annemin bana örtümle, muhafazakârlıkla ya da dinle ilgili yaptığı baskılar, istediği tepkileri alamayınca ettiği hakaretler… Asla unutulacak gibi değiller. Babamın gelip ‘Annenle ben baş edemiyorum, onun istediklerini yap, sonra benim başımın etini yiyor, ben zaten yorulmuşum, bir de siz beni yormayın’ lafları… O zaman evlat edinmeyecektiniz. Madem uyumsuzdunuz, doğurmayacaktınız. Ben sizin pisliğinizi, psikolojik anormalliklerinizi çekmek zorunda mıydım? Annemin o saydığı laflar yüzünden kaç yıldır depresyondayım. Normal insanlar gibi yaşayamıyorum, hayata karşı ne bir isteğim kaldı ne de bir hevesim. Hiçbir şeye elimi atasım gelmiyor.

Neyse, hikâyeme devam edeceğim… Üniversite çağına geldim, üniversite okumak için gittiğim şehirde hala kapalı olmama rağmen kıyafetlerim nispeten daha serbest olmaya başladı. Kendi seçtiğim kıyafetleri giyiniyordum ama açılmak istemeye başladım. Okuduğum bölüm din kültürü öğretmenliğiydi ve ben açılmak istiyordum. Bölümden açılanlar da oldu kapananlar da. İyi kötü herkesin çevresindeydim ve örtüyle ilgili hikâyelerini dinliyordum, böylece kendi içsel yolculuğumu yapıyordum. Üniversitede dine karşı olumsuz düşünceler beslemeye başladım; dine kinlendim, ateist olmayı bile istedim. Kimse bana ‘Üniversitedeki ortamdan etkilendin’ demesin. Benim kendi aklım var, düşünebilen bir bireyim ve yaşam biçimimi seçip -yanlış veya doğru- seçimlerimin sonucunu yaşamak isterim. Dinin girdiği her ortamda kaos ve tartışma vardı. Başta kendi ailem, sonra da cemaatçi çevreden tanıdığım aileler; hayatları o kadar saçmaydı ki! Özeneceğim, benimseyeceğim bir aile düzenleri yoktu. Dindarlığı, kendi dünyalarını karartmak ve zorlaştırmak için seçtiklerine yemin edebilirdim. Attıkları her adımda günah/yanlış hesabı yapmaktan hayatını yaşayamayan bir insanlardı bunlar. Her şeyi isteyen ama yapamayan, yutkunan, yapabilenler ile de dışlayıcı ve aşağılayıcı şekillerde konuşan, insan olmanın özündeki farklılıklara saygısızlaşan insanlar… Anlayacağınız nefret ediyordum. Başta kendi ana babam kendi çocuğunu reddediyor, aşağılayabiliyordu. Hakaretler yağdırabiliyordu bir din için ki annemin hakaretlerinin ne olduğunu söylemek bile istemiyorum. Çevremde de dindar görünenler; birbirini en çok eleştiren, en dedikoducu ve en boş insanlardı. Tesettüre giren ama beyni boş olan çok insan gördüm.

Neyse, bu satırları yazmaya mecbur bırakıldığım için çok öfkeliyim şu an. Sonra evlendim. Kâbusum hala devam ediyor. Eşimin ailesi daha baskıcı çıktı. Uzun elbiseler, hiç tarzım olmayan kıyafetler giyiyorum. Ayağıma nefret ettiğim o tül çoraplardan giyiyorum. Eşim de hayatı burnumdan getiriyor. Her şeyde benim için seçtiği ölçüler var ve benim o ölçülere göre giyinmem gerekiyor. Niye evlendim, bilmiyorum. Atanmak için çabalamadım da. Din kültürcü, tesettürden nefret eden bir kadın! Kocasının isteklerine başkaldırıp onu zorda bırakan bir kadın! Ailesini zorda bırakan, muhafazakâr olmadığı için aşağılanan, hatta hocaya bile götürülen, ‘okutulan’ bir kadın! Zekâsız bir ruh hastası yerine konuldum sürekli.

Üniversite mezunuyum, kendilerinden daha akıllı ve daha bilgiliyim ama yaşamıma o zekâlarıyla onlar karar veriyor. Sanki dindarlıkla birlikte mükemmel bir şekilde yaşıyorlarmış gibi beni de kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. Neyse, mesele çok basit. Ailem çevresine karşı ‘Ben kızımı örttüm, bakın, o dindar yaşıyor’ diye içi rahat geziyor. Önemli olan da bu, eğil mi? İyi evlat olmuşum, değil mi? Uzun uzun yazmak istiyorum. Belki yine yazarım. Çok zor bir hayatım vardı. Hala da öyle, yazmak ve düşünmek beni daha çok öfkelendiriyor.

(Görsel: Francis Picabia)

Comments (5)

  1. sümeyra

    merhaba, maalesef ki aileler için önemli olan şey bizim hayatta olmamız, iyi bir eğitim almamız ve onları ‘utandıracak’ bir şey yapmayacak olmamız. gerisi umurlarında bile değil. biz kendi içimizde neler yaşıyoruz, neyle mücadele ediyoruz, gerçekten bilmiyorlar. yaşadıkların için gerçekten çok üzgünüm. zor olduğunu biliyorum ama kendi ayakların üzerinde durabilecek kadar güçlü olduğunu da biliyorum. kendi özgürlüğünü kazanıp sana dayatılanlardan kaçabilirsin, kendi hayatını yaşayabilirsin. bunu unutma sakın. evrenin tüm iyi niyetleri senle birlikte olsun! <3

  2. Merhaba ben de bir kaç cümle yazmak istedim gecenin bu vaktini beni bu konuya yönelten içimdeki huzursuzluk… seni çok iyi anlıyorum, ben de hayatımın yarısından fazlasını kapalı olarak geçirdim ve hatta artık bu zaruri kapalılığımın daha da günah olduğunu düşünmeye başladım. Kapalılıkla bitmiyor maalesef her şey, keşke herkes iyi insan olabilse, evli de olsan yl mezunu da olsan kendi kararlarını veremiyorsun bu çok incitici. Aile baskısı evlense de değişmiyor anlayacağın. Kolaylıklar ve daha kendinden emin emin bir hayat diliyorum.

  3. Bir is bulup o adamdan ve cevreden ayril istedigin hayati yaşa bence.Yoksa icine attigin bu duygular ve bastirilma ileride hastaliga donusecektir.Bir an önce o adamdan kurtulup kendi yolunu ciz zor oldugunu biliyorum ama inan sonra seni cok guzel bir hayat bekliyor.Gokkusagini gormek icin once yagmuru yasamamiz lazim ?

  4. Yazmak istersen eğer semi dinlemek isterim. Twitter kullanıcı adım kutsalnurr

  5. Boşanmak çok da zor değil lütfen kendini güçsüz hissetme. Okuduğun bölümden de memnun değilsen sınava tekrar hazırlanır yeni bir bölüm okursun bu kez olmak istediğin şekilde görünerek. Umarım şans seninle olur, bize tekrar yaz. Güneşli günlere..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir