Benden başka herkesin bedenim üzerinde söz hakkına sahip olması ağırıma gidiyordu.

Muhafazakâr bir dünyaya doğdum. Annem de babam da gençliklerini yaşamış ve 30’larından sonra muhafazakâr bir hayata dönmüş insanlardı fakat yine de içi boş bir din anlayışına sahiplerdi. Çocukluğumda namaz ve örtünme üzerine doğrudan bir baskı görmesem de annemin dini korkuları daima bana da yansıyordu. Dini bilgiler anneme hep baskı ve korku yoluyla öğretilmişti, bize de öyle öğretildi. Maneviyatı hissedemiyordum, seküler tarafta olmak hep daha çok içime siniyordu. Lise dönemimde açık olmama rağmen istediğim kıyafetleri giyemiyordum, bir kıyafetin üzerime yakışması ailem için kötü bir şeydi fakat aynı zamanda benden derli toplu ve muhafazakâr ölçülerde güzel olmam da bekleniyordu. İki uçlu çıkmazların içinde gidip geliyordum. Bir yerlerde bir yanlış olduğu belliydi fakat o zamanlar bulmaya gücüm yetmedi. Ben derslerine yoğunlaşan, ailesini memnun etmeye çalışan bir kız çocuğuydum.

Üniversiteye başka bir şehirde başladım. Dini bir ortamda kalmam istendi, kabul ettim. Sanki baskıyla yaşamak benim kaderim olmuştu. Artık kendimle ilgili kararları bir başkasının benim için alması kolayıma geliyordu. Diğer taraftan da içim hep huzursuzdu, bunun böyle gitmeyeceğini biliyordum. Erteledim, kendimi yanlışa ikna olmaya zorladım, sonunda hırpalandım ve derin arayışlara girdim.

Üniversite hayatım bitti. Mezun olmama az bir zaman kala kendime güvenim yerine gelmeye başlamıştı. Kendi hayatımı kurmak istiyordum. Dini normlar altında zekâma, kişiliğime hakaret etmeyi artık istemiyordum. Ciddi ciddi cesaretimi topladım ve anneme açılmak istediğimi söyledim. Zaten annem olaylara bakış açım dolayısıyla benim onlarla aynı anlayışta olmadığımı biliyordu. Namazlarımı kılmıyordum ama açılmak istediğimi duyunca annem çok şaşırdı. Direk “Cehennemde yanacaksın, Allah’tan korkmuyor musun?” dedi. Devam ettirmek istemiyordum, kadın olmayı ben seçmedim ve benden başka herkesin bedenim üzerinde söz hakkına sahip olması ağırıma gidiyordu. Konu sürekli insanlardan utanmaya ve edepli olmanın önemine geliyordu. Açıkçası ben utanmanın hiçbir faydasını görmedim. İnsan ilişkileri böyle ilerlemiyor, yine iki taraflı bir gelgitin içine düşürülmeye çalışıyordum. Ben neden kapalıyım; Allah için mi, yoksa insanlar için mi? Bu tarz düşünceler beni yoruyordu, hiçbir faydası da yoktu. Kendimi geliştirecek ve belki de daha iyi bir insan olmanın yollarını arayacakken şekilcilikte takılıp kalıyordum.

Şimdi 25 yaşındayım. Yaklaşık bir yıldır açılmayı çok ciddi bir şekilde kafama taktım. Fakat şu an için açılınca alacağım tepkilerle uğraşacak gücüm yok. Ben güçlü bir kadın olacağım; aileme ekonomik olarak bir bağım kalmayacak, kendim olacağım ve o zaman özgürleşeceğim. Dinim, benimle Allah arasında kalacak. Kimsenin aklına ihtiyacım yok.

(Görsel: Hollis Sigler)

Comments (2)

  1. Alacağın tepkiler uğraşacağın kadar kötü olmayacak, çoğu kişi yüzüne konuşmaya cesaret bile edemeyecek. Aileni arkana almaya çalış, gerisi çorap söküğü gibi gelecek. En kısa zamanda hallet, istemediğin bir bedende olmak kendine eziyetten fazlası değil. Şans seninle olsun!

  2. İnsanlar için yaşamıyorsun, kendin için yaşa.. onlar zaten bok atacak bir sürü şey buluyorlar ister kapalı ol ister açık insanlar her türlü konuşur.. şuan kendine zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsun..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir