Çocukken çarşaflıydım.

Merhaba, ben 16 yaşında bir lise öğrencisiyim. Uzun zamandır yazılanları okuyup yazmakla yazmamak arasında kalıyordum. Bu gece anlatmak istedim. Öncelikle burada okuduklarıma göre farklı olduğumu söylemek istiyorum. Buradaki çoğu kişi bir zamanlar açık olduğunu söylüyor. Ama ben öyle değilim. Çocukluğumdan beri çarşaflıydım. Bebekken bana uzun elbise ya da çok kapalı şeyler giydirildi, başım kapalı bir şekilde. Çocukken çarşaflıydım.

İki abim, bir erkek kardeşim var. Her ne kadar çocukluğumdan beri kapalı hatta çarşaflı olsam da annemin ve babamın bana olmamı söylediği o utangaç, çekingen, güler yüzlü, ‘hanım hanımcık’ kız değilim ve olamıyorum. Ve ben bunu her söylediğimde ya “Fıtratın bozuk” ya da “Şeytan senin yerine konuşuyor, bu sen değilsin” lafını işitiyorum. Annem ve babam çok fazla korumacı insanlar. Benim bir telefonum yok mesela, çizim tabletimden yazıyorum şu an -ki o da annem ve babamın almasıyla değil, büyük abimin almasıyla elime geçen bir şey.

Bir erkekle konuşsam evde kıyamet kopuyor. Hiç unutmuyorum, bir keresinde biz köyde çalışırken başka bir yerde çalışan ustalar çaydanlığı unuttukları için bize “Bize çay demler misiniz” diye sormuşlardı. Ve bu esnada ben kapının ucundan çıkıp yaşlı adama cevap verdiğim için bana kızmışlardı. Devamında çayı vermek için dışarı çıkarken sanki ben çok acizmişim gibi ya da sanki korunmaya muhtaçmışım gibi erkek kardeşimi de yanıma vermişlerdi. Yaşlı adam çok mahcup olduğu için daha yanımıza gelmeden teşekkür etmeye başladı. Ben onun yerinde olsam bu kadar teşekküre karşılık gelmediği için üzülür, kendimi kötü hissederdim. Bu yüzden ben de “Rica ederim, ne demek, afiyet olsun” gibi şeyler söyledim, normalde sosyalleşmekten ölesiye korkan birisi olmama rağmen kendimi iyi hissetmiştim. Eve geldim, evde misafir vardı, annem misafirin yanında bana “Niye adamla konuşuyorsun” dedi. Ben de sinirlenip “Anne, insanlık bu, onu da mı yapmayayım” dedim. Annem sustu ama biliyordum bunun tekrardan konuşulacağını. Misafir gitti, annem hemen büyük abime anlatmaya başladı ama anlatma şekli, olayı ne kadar abarttığını da gösteriyordu. Sanki ben çok eğile eğile adamla konuşmuşum, adamın aklını çelmişim gibi anlatıyordu. Abim de “Adamın aklı başka yöne çalışmıştır, annem doğru söylüyor” dedi. Annem istediği cevabı alınca hemen sırıta sırıta çıktı odadan. Bu olay aklıma her geldiğinde ağlıyorum. Ben, normalde insanlardan korkmama rağmen bu sefer konuşabildim diye sevinirken; onlar konuyu evirdi çevirdi, yine kendi kârlarını buldular. Her mutluluğumun kabusu olmaktan asla vazgeçmediler. Neyse, konuyu çok dağıttım.

Ben hep kapalıydım, sadece ilkokulda açıldım. Açılmamın sebebi, okulun beni kapalı kabul etmemesiydi. Okul kapısına kadar kapalıydım, okulda ise açıktım. Ama hiç açık gibi değildim. Eteğim çok uzundu. Okulda sürekli dalga geçerlerdi ve ben de dalga geçilmesin diye değil, diğer kızların eteklerini çok sevdiğim için hep eteğimi katlayarak kısaltır, öyle kullanırdım. Ortaokulda İmam Hatip’e gittim, her korumacı ailenin klasiği… Sporda, özellikle voleybolda çok iyiydim. Derslerim zaten çok iyiydi, zekiydim, çalışmasam bile yıl sonu ortalamasını 95’ten aşağıya hiç indirmemiştim. Voleybolu çok iyi oynadığım için hoca bana “Takıma alalım seni, çok iyi olur” demişti ama ben bunu aileme sorduğumda aldığım ilk cevap “Onlar kısa şort giyiyor, asla olmaz” oldu.

İmam Hatip’te ilahi korosuna katılabiliyorduk, hocaların gözdesi olduğum için bana “Sen herkesten daha iyisin, hemen ailene sor, koroya alalım seni” dediler. Ailemden gelen cevap “Senin sesin haram, öyle bir şey olmasın, bir daha duymayalım” oldu. İmam Hatip’te kapalıydım, beden eğitimi dersinde bacak açma gibi hareketler çok olduğu için derste giymem için bana yürürken bile zorlandığım bol, uzun bir şey aldılar.

Daha sonra ben Mahmut Efendi’nin yaz kursuna gittim. Orada hafızlık yapan bir kız vardı, ona çok özendim, kursta kalmaya karar verdim. Okulu bırakmak zorunda kaldım. Hafızlık yaparken tekrar çarşaf giydim. Kurs hocamız değişince, kendisine özenerek kursa geldiğim kız çarşafı çıkardı ve kurstan ayrıldı. Ben hayata her seferinde pembe gözlüklerle bakmama rağmen gördüğüm tüm bu şeyler, bende gözlük bırakmamıştı. Ben onlara elimden geldiğince yardım etmeye, onları üzmemeye çalışırken; onlar ergenlikten dolayı değişen bedenime laf atıyorlardı. Bana “özürlü” ve “akne face” lakaplarını takmışlardı.

Arkadaşım da gittikten sonra kursta tamamen yalnız kalmıştım, bu yüzden oradaki büyük ablalar bana daha çok yükleniyorlardı. Su getirmeye bile ben gidiyordum. Zorbalık ve aşağılamanın haddi hesabı yoktu. Sürekli “Kilolusun, kilo ver” diyorlardı. Daha sonra bir hoca daha geldi. Zehir gibi bir zekaya sahip olmama ve istesem onu silip atabilecek biri olmama rağmen kendini benimle kıyasladıktan sonra kendisinin benden üstün olduğunu düşündüğü için, hakaretlerini katlayarak bana diğerlerinin yaptığı zorbalığı yaptı.

Neyse…

Ben 15 yaşında, sayamayacağım kadar iftirayı yedikten sonra annemi zorla ikna ederek kurstan ayrılıp okumaya başladım. Arada tekrar kurslara gidip denedim, sonrasında hafızlığı bıraktım. Zaten beni oyalayıp duruyorlardı, ben de en sonunda dayanamadım ve bıraktım. Çarşafı çıkardım. Yaşım ortaokul yaşını geçmişti, açıktan çok fazla çalışarak üç sınıfı bir senede bitirdim. Şimdi lise biri okuyorum, yakında sınava gireceğim. Neyse, konuyu yine çok dağıttım. Esas konuya geçiyorum. Tabii ki başımı açmak istediğimi aileme söyledim. Ailemin tepkisi “Başını kapatman sana bir zarar vermiyor, bak, biz diğer ailelerden daha iyiyiz, senin okumana karışmadık, neden açılıyorsun” oldu. Ailem çok korumacı insanlar olsalar da sorunları konuşarak çözerler, bu yüzden çok fazla konuştuk; annem çok fazla ağladı, büyük abim beni anlamaya çalıştı, erkek kardeşimin zaten hakkını ödeyemem, beni her seferinde dinledi, yadırgamadı ve arkamda durdu. Bu açılma meselesinin dışında hayallerimdeki birçok mesleği ve düşünceyi hep başıma yıkmışlardı. Ben artık onlar için kendi kızları olmayan çok değişmiş biriydim, bana güvenleri tam değildi ama güvensiz de değillerdi. Konuşmanın sonunda babam “Ben senin açılmanı istemiyorum, katiyen olmaz” dedi. Ve benim sinirlerim boşaldı. Abim konuşmaya çalışırken dayanamayacağımı anlayıp koşarak kazan dairesine indim. Duvarlara, yerlere vura vura hıçkırarak ağlamaya başladım ki bu şekilde ağlamalar hayatımda birkaç kez kriz anlarımda hatta intihar etmeyi düşündüğüm zamanlarda olur. Sonra abim geldi. Anlatmam için beni zorladı ama yanlış anlaşılmasın; benim güvenimi kazanmaya çalışarak, içimde beni neyin sıktığını, bu kararların, bu ağlamanın sebebini öğrenmek için uğraştı. En sonunda anlattım buraya yazdıklarımı ve daha da fazlasını. En sonunda abim de bana kendini anlattı. Her zaman arkamda duracağını ve artık istediklerimi yapmamda bana yardım edeceğini söyledi. O zamandan beridir abimle sürekli konuşuyoruz. Hala açılmakta kararlıyım. Kendini güvensiz, olduğu bedende-şekilde rahatsız hissetmenin ve daha nice duyguların hissettirdiklerini fazlasıyla acıyla birlikte tattım. Ve artık bunu çekmeye hiç niyetim yok.

Ben yapacağım ve yaptığımda buraya tekrar yazacağım, yazmasam bile yapmış olacağım. Benim bu yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Özellikle bize bu platformda yazabileceğimiz, yazdıklarımızı paylaşabileceğimiz ve birbirimize destek olabileceğimizi hatırlatan Yalnız Yürümeyeceksin’e çok teşekkür ederim. Bu yolun sonunda çokça nefrete maruz kalacağız ama sahip olduğumuz tek şey olan kendimiz, bizi sevecek; buna inanıyorum.

Sizleri çok seviyorum savaşçılar…

(Görsel: Pariplab Chakraborty)

“Çocukken çarşaflıydım.” için 8 yanıt

  1. Yardım etmemi istersen yanında olacağım istersen yazabilirsin bana nerden yazdığını tanıtman yeterli seni tanımam için instagram hesabım Ummu3037

  2. Gözlerim dolu dolu okudum, umarım en kısa zamanda başarırsın. Bize başarı hikayeni yazmayı unutma lütfen, yolun açık ve aydınlık olsun?

  3. Öncelikle merhaba, henüz 2 haftadır açılmış bir ablan olarak sana samimi itiraflarda bulunacağım: Ben de 3 yıldır açılmayı kafaya koymuş bir kızım. Hatta herkesin son yıllarda açılma isteğini feminizm hareketleri ve özgür yaşama isteğine bağlıyorum. Ben de aynı şekilde dinimizi sorguladım, tesettürün özellikle baş örtmenin saçma olduğunu hatta kültürel bir simge haline geldiğini düşünüyordum. Kendi ülkemizde ikinci sınıf insan muamelesi görmekten de bıkmıştım. Her yaz tatilinde açılma kararı verip ailemle yaşadığım ve sürekli onların yüzüne bakamama ihtimaline karşı vazgeçiyordum. Üniversite yaz tatiline 2 hafta kala bir sabah en sevdiğim grubun şarkısını dinlerken hüngür hüngür ağladım. Ben de şarkı söylemek eğlenmek hayatı yaşamak istiyordum! Artık yeter dedim ve anneme sadece açıldığımı, onu çok sevdiğimi ve kararıma saygı duyması gerektiğini söyleyip saçımı açarak okula gittim. Evet sonunda istediğim olmuştu. Ama hiç de tahmin ettiğim gibi bir tatminlik ve huzur hissetmiyordum. Nötrdü her şey. Eve geldiğimde teyzemin beni arayıp sonradan pişman olacağım kararlar vermemem gerektiğini söylemesi beni çok düşündürdü:
    Ben ergenlik çağından beri namaz kılan bir kızım ve açılsam da bu değişmeyecek. Hele ki açık kıyafetler giymeyi aklımın ucundan bile geçirmiyorum. Bana vücudunu teşhir ediyormuş gibi hissettiriyor. Peki şimdi tişört üzeri gömlek pantolonla bir şekilde idare ediyorum, ya sonra? Herhangi bir özel günde ne giyeceğim boydan elbise mi? Mecbur nefsimiz (veya diğer insanların beklentileri) açık kıyafet giymeyi isteyecek. Hani derler ya nefis doymak bilmez. Aldıkça daha fazlasını ister. Ya hiç onaylamadığım o insanlara benzersem? Şimdi diyeceksiniz iraden yok mu diye. İnanın çoğu hareketimiz toplumsal normlara göre şekilleniyor. Hatta toplumun dışındaki insanları gördüğümüzde deli, çılgın anormal diye yaftalıyoruz. Bunu ben hümanistim diyen bir insan bile yapıyor. Çünkü insan en neticesinde.
    Sonraki günler aldığım karardan pişman olmuştum. Çünkü tesettürlü olup da en güzel şekilde hayatı yaşayan insanlar vardı. Bense yarıyolda bırakmayı seçmiştim. Saçımı açınca benim Hristiyan, yahudi veya ateist birinden ne farkım kalacaktı? Tamam dünyada iki tip insan vardır iyiler ve kötüler. Allah’ta onlara göre değerlendirecektir. Fakat bizim yaptığımız özgürlük adı altında Allah’a isyan değil midir?
    Gelgelelim son cümlelerime kardeşim. Eğer Allah inancın varsa, namaz kılıyorsan, sadece başını açmayı düşünüyorsan naçizane fikrim açılmaman. Zeruj diye biri var instagramda. Şahsını pek sevmem ama bir gün söylediği bir cümle hala aklımda : İman ve inançsızlığı siyah ve beyaz diye ayırırsak; Bir Müslümanın hedefi beyaz olmalıdır. Fakat herkesin içinde bir nefs vardır. Ve biz beyazdan siyaha doğru grinin her tonunda geziniriz. Önemli olan siyaha varmamaktır. Grinin binbir tonu aslında bizi biz yapar. Farklılıklarımızla güzelizdir. Çarşaf giymek istemiyorsan renkli giyin. Tunik giy veya modaya uyan başka bir şey. Her ne kadar moda insanı yansıtmaz derlerse de inanma onlara 🙂 Dışarda gördüğün old Fashion biriyle mi konuşmak istersin veya son derece zarif biriyle mi 🙂 Tabii ki ötekileştirmiyorum ama durum bu.
    Eğer gerçekten son raddede açılmak istiyorum diyorsan. Açıl. Fakat sana önerim akrabalarına veya komşulara gözükmeden yap bunu. Çünkü eğer kararından vazgeçersen ucu ailene ve seni yargılamaya kadar gider. Ne yazık ki okumamış cahil insanların tek bildiği dedikodu yapmak 🙁 Okulda ve evden uzakta açılmanı önerebilirim. Birkaç hafta deneme süresi ver kendine. Açıkken vicdanını, hislerini analiz et. Eğer pişman olursan da kapanmaktan asla çekinme. Çünkü arkadaşların anlayışla karşılayacaktır. Şu dönem herkesin içinde olan sıkıntılar bunlar.

    • Üniversiteye gidince açılacağım. 18 e gireceğim yakında. Aile içinde bu durum sadece huzursuzluk yapar biliyorum. Ailelerimiz açık fikirli değil onları da böyle kabul edip ona göre yolumuza karar vermemiz gerek diye düşünüyorum.
      Yalnız olmaktan korkmadım hiç, bundan dolayı sadece kot t-shirt olmaz ne yapacağım falan diye düşünmedim ne beni rahat hissettirirse onu giyer kimsenin lafına bakmam. Şimdi hâlâ kapalıyım aile evindeyim hâlâ ve kapalıyken bile kendimi hiç kasmam, kasmadım da zaten. Çuval gibi giyinip iyi hissettiğim de oldu üstüme tam olan kıyafet giyipte iyi hissettiğim de oldu. Ben ne istiyorsam o. Annem de artık alıştı bu tavrıma. Kimseyle tartışmıyorum artık. Kimsenin fikri değişmiyor çünkü. İnsanın kendi yoluna bakması gerekiyor. İnsanların dilinden çok çektim zamanında. Dillerine düşmemek için çabalamıyorum artık. Her türlü konuşacaklar ağzı olan konuşuyor zaten. Duymuyorum yoluma devam ediyorum. Aileme de anlayışlı davranıyor ve onları dinleyip sakin şekilde tartışıyorum eğer tartışılacaksa da. Eğer duygularınızı ortaya döker kontrollü davranmazsanız suçlu veya haksız durumuna düşüyorsunuz olmadığınız halde.
      Bu zamana kadar anladığım şeyler bunlar ve anladıklarımı uyguluyorum. Umarım gelişir, kendimi gittikçe tanır ve daha çok şey anlarım.

      Küçük küçük yazdıklarınıza cevap vermek isterim.
      Özgürlük adına değil Allah’ın emirlerini baskıyla yapmanın nefreti var içimde. İnanın inandığım şeye nefret duymak inanıp yaşamamaktan daha acı. Şuursuz şekilde inanıp inanmadığımı bilmeden ailem başıma başörtü taktı diye yıllarca takıp, bıktığım noktada bile ailem ben istemiyorum açma başını dedi. Sizce ben yıllarca Allah emretti diye mi ailem istedi diye mi baskıladım bu durumda kendimi? Bence tartışılmalı.
      Son yıllarda değil yıllardır içimde olan bir şeydi açılmak. Çocukluğumda çarşaflı halimleyken bir de, dışarıya bakar açık ablaları görüp içten içe bende büyüyünce böyle olmak istiyorum derdim. Güzel gelmiştir her zaman. Yine de dediğim gibi görünüş veya heves için değil nefretimden dolayı bu isteğim.

      Sizin yaşadıklarınıza saygım sonsuz lakin naçizane söylemek istediğim şey şu, kendinizle yolculuğa çıkmanız gerek gibi geliyor kendinizi anlamaya çalışın. Hiçbir şey hep aynı kalmaz değişir tabi, yine de vakit kaybı olmaması için kendinizi tanıyıp ona göre hareket etmeniz zaman kazandırır şu arkasından yetişemediğimiz hayatta. Kendim için de tavsiyem bu her zaman. Kapanmayı doğru bulduğunuz için değil kendinizi tanımadan açıldığınız, pişman olduğunuz ve etrafınızı önemseyen birisi olarak kötü hissetmiş olduğunuz için diyorum bunu. Yanlış ifade etmek istemem kendimi.

      Yazım yanlışlarım, karışık yazdığım yerler varsa istemeden gönlünüzü kırdıysam özür dilerim kusuruma bakmayın.
      Bu kız niye bu kadar yazdı derseniz de bu yazıyı yıllar önce ağlayarak gecenin bir saati yazan o küçük kızım. Düşünüp dikkate alıp yazdığınız ve tavsiyeler verip yardımcı olmaya çalıştığınız için teşekkür eder her daim mutlu ve huzurlu hayat dilerim.

  4. O kadar güzel anlatmışsınki ayakta alkışlıyorum seni,ben senin annen yaşındayım 38 yaşındym benim hikayemde sizinkilerinkinden farklı degil 21 yaşında evlendim eşimin baskısıyla kapandım.Belki kendi halime bırakılsaydım ilerde yapardım bunu ögretmen bi ailenin kızıydım bende anaokulu ögretmeniyim ama çalışmıyorum.çok modern ve saygı duyularak büyütüldüm aile konusunda çok şanslıyım ama eş konusunda pekte öyle olmadı çok geri kafalı görümcemin etkisinde kalarak kapattı eşim beni evet sözde inançlıdır hacca bile gitti ama namaz yok,bekarken tesbihlerimi namazımı kılan ben zorla başımı kapatmalarından sonra onlardanda sogudum.eşim bagıran çok kalp kıran biriydi hergün kahveye gider evet gerekli sorumluluklarını yerine getirirdi yigenleri düğünlerde şıkır şıkır ben anne gibi döpüyes giyerdim eşim yakışıklı kendine bakin biri etrafta güzel birini görse bakar ve kadınlarla sohbete bayılıyor.10 yıl önce tlf Facebook ta birine sürekli bana birini bul bana birini bul yazmış sonra bi kadın işte iyi kötü evlendin çocukların oldu gel dersen gelirim seni seviyorum falan yazmış.Tabiki kabul etmedi bana yalnış yazmışlar işte o birini bulda Facebook arkadaşım yazmıştır falan diyerek bagararak kavga çıkararak beni sindirdi neyse üstünü örttüm örtmek zorunda kaldım tabiki bu arada kapalıyım sıkıntı yok mutluyum gecen senenin mart ayında 12 yaşındaki oglum babasının dükkanına gitti ben yeni dogum yapmışım bebegim 4 aylık bana soguk ilgisiz hissediyorum ama ben kendi kendine mutlu olan biri oldugum için çok takılmadım oglum babasının bilgisayarına oturuyor ve bi kadınla 4 aydır açık secik cinsel içerikli konuşmaları okuyor eşim bilgisayarı kapatmadan gitmiş rabbim büyük tabi,beni aradı alel acele gittim dükkana açıklamanı bekliyorum dedim agladı zırladı evet bana bas bas bagıran o dev adam gözümde sinek kadar oldu beni affet boşluktaydım falan filan…velhasıl boşayamadım şuan çok iyi korkuyor benden çünkü gözüm döndü artık şimdi ben onun için kapanan ben artık takmak istemiyorum fena şekilde zordayım bone takmaya başladım 1 yıldır bu Allahın emirlerini tek ben mi yapmalıyım zina günah degil mi yani o yüzden açılmak üzereyim bana karışan bagıran adam saygı duyuyorum demeye başladı.kendimi enayi gibi hissediyorum ama koydum kafama açılıcam sadece etraftan çekiniyorm ama böylede mutlu degilim beni bu duruma soktugu için hakkımı helal etmiyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir