Kendimi densiz ve ikiyüzlü olarak tanımlıyordum.

Ben, 10 yaşında kapandım. Kendim karar verdim sanıyordum ama 10 yaşında ne kadar doğru bir karar verebilirdim ki? Hatta karar bile veremezdim. 15 yıldır kapalı kalan ve açılmak isteyen biriyle tanıştım, bu kadar uzun süre nasıl dayandığını anlamıyorum çünkü ben buna dayanamıyorum. Bu siteyi, aileme açılmak istediğimi nasıl söyleyeceğimi Google’da aratırken bulmuştum ve yalnız olmadığımı, yalnız yürümediğimi anladım. Bu bana inanılmaz bir mutluluk verdi çünkü iki yıl boyunca kendimi densiz ve ikiyüzlü olarak tanımlıyordum. Ama bu sene, bu siteye rastladım; peçe takarken açılanından, ateist olup kapalı kalmaya zorlananına kadar bir sürü insanın yazısını okudum.

Ben sadece 13 yaşındayım, belki aptal bir ergenlik merakı ya da belki benim kendimi bulma serüvenim, bilmiyorum ama son zamanlarda biraz açık giyinmeye başladım. Tayt gibi dar pantolonlar giyiyorum, balkona saçım açık çıkıyorum ve bunları yapınca ne istediğimi anlıyorum; ben açık olmak istiyorum. Tek istediğim mutlu olmak; çok şey mi istiyorum, anlamıyorum ki. Ben sadece ben olmak istiyorum.

Metal, rock veya rap dinlemem; birçok insana gariplik, aptallık ve saygısızlık gibi gelebilir ama ben kafamdaki bez parçası için yargılanıyorsam… Bilmiyorum… Yani insanlar hep böyle miydi? Daha çok küçük olduğumu düşünüyorum ve bu düşünce; bana en güzel geçireceğim bu zamanları, kafamda bezle birlikte geçirmek istemediğimi hissettiriyor.

Kapandığım yıl, İmam Hatip ortaokuluna, ne istediğim sorulmadan yazılmıştım ve yine o yıl, hafızlığa yazıldım ve yine bana hiçbir şey sorulmadı. 5. sınıftakiler için hafız-proje sınıfı vardı, ben o sınıfa yazıldım ve yine ne düşündüğüm kimsenin umurunda değildi. 5. sınıfta 9 saat Kuran dersi görüyordum; resim, müzik ve beden dersleri almıyorduk. Onların yerine Kur’an, Kur’an, Kur’an… Aman ne güzel, değil mi?

6. sınıfta okula gitmedim, Ş.Ö.K. ile geçtim sınıfı, ortalamam 47 civarıydı, yani berbat… Oysaki ben hep takdir getirmiştim. İşte o zaman ne büyük bir hata yaptığımı anladım. Bilmediğim bir dilde, bana aptalca gelen bir şeyi yapıyordum. Aman tanrım! 47, benim karnelerim 90’ın altına düşmezdi ve bu seneki ortalamam; 47!

Bu sene hafızlığı bıraktım ve eve takdirle geldim ama yine de 88 civarı bir ortalama ile, bu ortalama benim için çok kötüydü. Halbuki bu sene 90’larda bir ortalama getireceğime o kadar emindim ki…

4. sınıfta sınıf birincisiydim, ortaokulda da okul üçüncüsü olmuştum ve şimdi sınıf sıralamasında bile yokum. Şimdi bana “Bunlar gayet iyi notlar” diyebilirsiniz ama ben hiç böyle bir not almamıştım. Sayısala yatkınım, matematik sınavlarından bu sene de 100 aldım. Fen dersinden de 98 ve 96. Ama İngilizce ve sözel beni daraltıyordu. Babam beni inadına İngilizce kursuna gönderdi. Ben anlamıyorum.

Kurstan sonra da İngilizcem değişmedi ama eğer beni Fen kursuna gönderseydi fen ders notumu da 100 yapıp daha yüksek bir ortalama yapabilirdim. Neden, hep eksik tamamlamaya çalışıyoruz? Neden, iyi yönlerimizi göstermek yerine kusur örtmeye çalışıyoruz? Ben liseye kadar açılabileceğime inanıyorum ve eğer açılırsam yine size yazmayı düşünüyorum. Hislerimi, sürecimi, hepsini sizinle paylaşmak istiyorum. Bunu yapacağım.

(Görsel: Helene Schjerfbeck)

Comment (1)

  1. merhaba, en güzel yaşlarını kafandaki istemedğin bez parçasıyla harcamak istememe fikriyle kalbime dokundun. çünkü ben de tam olarak böyle düşünüyordum. yaşın hala küçük, umarım küçük olduğun için üstüne çok gitmeyip istediğin gibi olmana izin verirler. dersler konusuna gelince de, kendine çok yüklenme ama bildiğin yoldan da şaşma. başarı hakkında çok iyi bilinç sahibisin ki böyle olman beni çok mutlu etti çünkü ileride de olur da ailenle sıkıntılar yaşarsan kurtulmanın tek yolu ekonomik özgürlüğünün olması, bu da akademik başarıdan geçiyor. ve lütfen ingilizce konusuna böyle yaklaşma. artık dünya hızla globalleşiyor, ingilizce bilmezsen bir yere kadar yükselebilirsin. genç yaşından itibaren bu konuya eğilirsen emin ol ileride çok rahat edersin. belki görmüşsündür benim de bir yazım yayımlandı bu sitede. ispanya’ya gittiğimden bahsetmiştim yazımda. o kadar farklı bir dünyayla karşılaştım ki orada. sen de istemez miydin böyle bir fırsat? eminim isterdin. ve ben bunu tamamen ingilizce öğrenmiş olmama borçluyum. ne uçak ne yiyecek ne kalacak yer parası ödemeden gidip bir avrupa ülkesi gördüm ve bunu ingilizceme borçluyumç işte bu yüzden lütfen baban yüzünden ingilizceye küsme. sevgiler <3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir