Kendimi, içimde hapsetmiş bir şekilde 6 yıl geçirdim. Çocukken bize sıkça söylenen ve mutlaka gerçekleşecek bir şey olarak anlatıldı başörtüsü, bunu çok sonradan anladım. Annem katı bir kadındı ve kendine hep duvarlar örerdi, ben büyüdükçe duvarlar da büyüdü. Ben bu duvarlara kapılar açmaya çalışırken kendimi kapalı buldum. 3 yıl büyük bir hevesle yerine getirmeye çalıştım ancak hep bir dışlanma hissi vardı üzerimde. 9. sınıfta artık düşünmeye başladım. Her şeyi idrak etmeye çalışıyordum.
O zamanlar görüştüğüm biri vardı ve annem bunu öğrenmişti. Ben 1 sene sonra artık annemin karşısına geçip açılacağımı söylediğimde; bunu aslında görüştüğüm kişinin istediğini söyleyerek beni bir şekilde ikna etti. Ancak sonrasında hem bu konu sebebi ile hem de en küçük sorunlardan dolayı ailem benimle sürekli tartışmaya başladı, iletişimimiz koptu. Anneme yaklaşmak için ne yaptıysam, beni kendinden uzaklaştırdı. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Zaman geçtikçe başörtüm de bozulmaya başladı. Pantolon giymeyi seviyordum ve artık pek de umursamıyordum. Böylece ailemden daha da uzaklaştım, ters düştüm ve kendimi yalnız hissettim.
Çok fazla düşündüm, aklıma diğer insanlar geldi, sonra da verecekleri tepkiler… Bunları ilk önce kendi kafamda bitirmeye çalıştım. Buradaki kadınlar da bana ilham oldu, bir aidiyet hissettim. Açıkçası kararımın çok duygusal veya fevri olmasını istemiyorum, bu yüzden bu konuyu hala düşünüyorum, kafamda tartıyorum.
Üniversitede açılmayı düşünüyorum ve ailemden uzaklaşmayı ki zaten onlar benden uzaklaşacaklar. Bu hayat benim ve bunun gayet farkındayım. Kararımın sonucunda; dinin vermiş olduğu bu özgürlüğün, beni dinime ailemin kısıtlamalarından daha çok yaklaştıracağını umuyorum.
Ben sadece annemin beni sevdiğini söyleyip bana sarılmasını istemiştim.
(Görsel: Madeleine Hand)