Su getirmeme, kumandayı vermeme gibi şeyler yüzünden dayak yerdim.

Biraz umut vaat eden hikayeler olsun diye ben de yazmak istedim. Benim çocukluktan beri kapalılık ve açıklıkla ilgili bir sorunum olmadı. Annem, babam; ne giyeceğime, eve kaçta geleceğime de karışmadı. Sadece neyin iyi, neyin kötü olduğunu anlatıp güvendiler. Zaten ikisi de çalışıyordu. Ben de güvenlerini boşa çıkartmamak için hep dikkat ediyordum.

Liseye geçtiğimde abim felaket gibi çöktü üstüme, “Okuldan sonra hemen eve gel, biri görür başka şeyler uydurur. Arkadaşında kalamazsın, babası dayısı nasıl bilemeyiz” vs. vs. Kişi kendinden bilir işi. Arkadaşlarımla dışarı çıkmak istediğimde, abimle giderdim. Sanki abimle çok iyi anlaşıyormuşuz, arkadaşmışız gibi davranırdım. Nerede ne konuşacağını bilmez, hep utandırırdı, nefret ederdim. Okuldaki herkes de abimi tanırdı, erkekler ya yanaşmazdı ya da bir şey olduğunda “Abisine güveniyor” derlerdi. Mahalle abiciliği sebebiyle, bir yere gitsem hemen ona haber uçardı. Sevgilim olsa, onu hastanelik eder; beni de, gururumu incitecek sözler söyleyerek döverdi. Gerekli gereksiz -su getirmeme, kumandayı vermeme gibi şeyler yüzünden- dayak yerdim.

16 yaşından beri, her yaz çalışıp kendi bayram kıyafetlerimi, okul ihtiyacımı hep kendim karşılardım. 6. sınıftan sonra da, 3 ayda bir gelen bursum vardı. Büyük bir şeye ihtiyacım olduğunda yine kendi paramla alırdım. Annemden, babamdan hiç para istemedim hayatım boyunca. Günlük okul harçlığımı zaten kendileri veriyordu, unutsalar yine istemezdim. Üniversiteye Ankara’da başladığımda, abim komple değişti. Uzaktan karışamayacağı, artık etrafta tanıdık olmayacağı ve laf gelmeyeceği için takmadı beni. Hatta bir gün gece 11’de markete giderken aramıştı. Önce bir “Ne işin var bu saatte” dedi, sonra “Aman, ne halt yersen ye, Ankara’da ye, buraya gelince evde oturursun” dedi. Üniversitede, haftada 4 gün boştum. Vize, final zamanları hariç; part-time çalışıp yine bursumla beraber kendim geçindim. Tam 4 yıl boyunca, ailemin bir kuruşu geçmedi elime. Ekonomik olarak bağımlı kalmadığınız zaman, size karışmaya cesaretleri de olmuyor.

Ne yaparsanız yapın; sıkı bir aileniz ya da benim gibi bir abiniz varsa, başka şehirde okuyun. Burs veren bir sürü kurum var, devletten çıkmadıysa internetten hepsine başvurun, çalışmak için mezun olmayı beklemeyin. Ailenizden ne kadar maddi destek beklerseniz, o kadar da sözlerini dinletmeye çalışırlar. Saçımı süpürge ettim yemedim yedirdim dedirtmeyin. Ama yok, ben en iyi özel yurtlarda kalıp, ailemden de para beklerim derseniz; hayatınızda bir değişim olmasını da beklemeyin.

Şu anda İngiltere’de özel öğretmenlik yapıyorum. Borçla geldim, kendime güvendim aileme değil. Yeri geldi bulaşık yıkadım, yeri geldi garsonluk yaptım. Ama bugünlere kendi alın terimle geldim. Kendi paranızı kazanmadan, hayatın gerçekleriyle; faturayla, kirayla uğraşmadan özgürlük de beklemeyin.

(Görsel: Filip Kalkowsk)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir