Bu yazımda biraz aileme söylemek istediklerimden, biraz da yaşadıklarımdan bahsedeceğim.
Daha 14 yaşındayken bana psikolojik baskı yaparak; “Zaten liseye geçince kapanacaksın, şimdi kapan, sana güzel kıyafetler alırız.” diyerek, sırf benim kapanmam için daha 11 yaşında olan kardeşimi kapatman ve sözünü tutmayıp doğru düzgün kıyafet almamanı, bunun yanında medreselere gönderip beynimi yıkatmanı yok sayıp, nasıl bana; “Kapanmayı sen kendin istedin” diyebilirsin anne? Daha çocuktum ya, çocuk! Senin yüzünden çocukluğumu, ergenliğimi yaşayamadım! Akranlarımın tek derdi kıyafet, makyaj, şu bu iken; ben oturup hayatı sorguluyordum, dini sorguluyordum. Tabii siz buna da karşı çıkıyordunuz, çünkü herkes sizin gibi düşünmeli, herkes sizin gibi yaşamalı; değil mi? Düşünmekten yoruldum, olmadığım gibi görünmekten yoruldum. Eğer kafama o örtüyü takıp beni kısıtlamasaydınız ben de kendimi bu kadar sıkmazdım, her şeyi yavaş yavaş öğrenip anlamaya çalışırdım ama siz her şeyi dayattığınız gibi bunu da dayattınız. Ben sizin yüzünüzden kaç yıldır ne yaşadığımı bilmiyorum. Bıktım artık, bunaldım. Beni bu kimlik karmaşasını yaşamaya mecbur bıraktığınız için sizi affetmeyeceğim. Hani sürekli; “Niye odandan çıkmıyorsun? Kaldır kafanı şu telefonun üzerinden.” deyip beni milletin içinde rezil ediyorsun ya, bu senin eserin aslında. Ben de normal bir ilişkimiz olsun isterdim, ben de sana sarılmak isterdim ama beni en son ne zaman severek ve isteyerek öptüğünü, bana sarıldığını bile hatırlamıyorum. Aslında bir yandan seni anlıyorum, belli ki sen de sevilmemişsin.
Sana gelince baba, şu an düşündüm de seninle ilgili pek anım yok sanırım. O kadar uzaksın ki bana. Tek tük mutlu anılarımız var tabii ama ben senin de bana ne zaman sarıldığını hatırlamıyorum. Burada yazmadığım ama içime oturmuş bir sürü anı var aklımda, gerçi yazmanın da bir manası yok, geçmişe gidip düzeltemezsiniz yaptıklarınızı ama beni biraz anlayıp sevseniz, en azından sevdiğinizi belli etseniz her şey düzelebilir. Birbirimize bu kadar yakınken aynı zamanda bu kadar uzak olmak beni çok yoruyor.
Gelelim açılmak istediğimi söylediğim güne, yani düne. Hemen pat diye söylemedim açılmak istediğimi, önceki günlerde biraz çıtlattım annem ve babama. Ve işte tam karar verdiğim gün gittim, normal tunik ve pantolonumu giydim, taktım çantayı koluma, çıktım annemin karşısına; “Anne ben kitap almaya gidiyorum.” dedim. Annem beni öyle görünce önce şaşırdı ve; “Böyle mi gideceksin?” dedi, ben de; “Evet niye şaşırıyorsun, zaten sana belli etmiştim kendimi.” dedim. Tabii bunları böyle rahat söylemiyorum, arada sesim titriyor ama annem de baya şaşkın. Neyse sonra döndüm arkamı, gidip ayakkabımı giydim, sonra annem hemen ablamı çağırdı ve kapıya geldiler. Ben bu arada bi’ kaç merdiven inmiştim ama o arada annemin bakışlarını görseniz, sanki ölüme gidiyorum gibi bakıyor bana, ablam; “İçeri gir, konuşalım” dedi, annem de; “Akşam babanla da konuş.” dedi. Ben de girdim içeri, iyi mi yaptım kötü yaptım bilmiyorum ama. Sonra akşam oldu, babam eve geldi, annem ona söylemiş ama babam tepki vermemiş (bunu bana ablam söylüyor sonradan). Ben de bu arada odada oturmuş babamın gelmesini bekliyorum, babam sinirli bir yüz ifadesiyle geldi ve bana; “Sen ne yapmaya çalışıyorsun?” dedi. Ben konuşmak istemiyorum çünkü konuşunca hemen ağlıyorum, böyle berbat bi’ huyum var, her neyse babam bi’ şeyler daha söyledi, sonra bana; “Bu evdeyken böyle bir şey yapamazsın, evlenince, kendi evine gidince ne halt yiyorsan ye.” dedi. Böyle saçma bi’ zihniyet olabilir mi ya? Zaten kendimi o evde yabancı gibi hissediyordum, artık tamamen soğudum. Sanki kendi evimde değilim.
Konuşmanın ortasında annem de içeri girdi, ben ağlıyorum tabii bu arada, oturdu, uzun uzun nasihat verdi. Benim bir kuzenim de açıldı ve kardeşi de hiç kapanmadığı için annem onları örnek gösterip; “Senin yüzünden kardeşin de açılacak.” dedi; “Ona kötü örnek oluyorsun.” dedi bana. Sonra nereden, nasıl açıldı bilmiyorum ama konu dershaneye geldi. Ben 12. sınıfım ve ailem doğru düzgün benimle ilgilenmiyor, en azından sınav senemde biraz beni önemsediklerini belli etselerdi ama yok. 5. sınıfa giden erkek kardeşime daha fazla önem veriyorlar, niye, çünkü erkek; onun okuması zorunlu ama biz kız olduğumuz için çok da önemli değil onlar için. Onlardan dershane istemedim, sadece onlara kırgın olduğumu anlasınlar diye tüm arkadaşlarım, kuzenlerim dershanelere gidiyorken onların beni dershaneye göndermeyi bırakın manevi olarak bile yanımda olmadıklarını belli etmek için trip atmıştım birkaç kere. Annem de buna içerlenmiş, gelmiş bana; “Biz senin biraz çabalamanı istedik, yoksa zaten seni gönderecektik.” diyor. Ne kadar komik. (Ablam 3 yıl sınava hazırlandı, dershaneye vs. göndermediler). Bu arada maddi durumumuz o kadar kötü değil, erkek kardeşim için şimdiden birikim yapmaya başlamışlar. Dediğim gibi beni üzen tek şey önemsenmemek, açık açık bu kadar değersiz hissettirilmek. Anlayacağınız, bizi ne kadar ihmal ettiğinin o da farkında, o yüzden bu konuyu açtı ne alakaysa. Neyse işte, konuştu konuştu ve ben de her seferinde iyi bir anne olmadığını söyledim ona, biliyorum belki çok kırıcı olabilir bu cümle ama inanın buraya yazmadığım ve beni o kadar derinden yaralayan şeyler yaşadım ki onları da yazmaya kalksam işin içinden çıkamam. Mesela yan odada oturduğumu bildiği halde nenem ve teyzemle yaptığı dedikodumu unutamıyorum. Kendimi o kadar kötü hissetmiştim ki anlatamam. Annem baya konuştu, o konuşurken ben ağlıyorum tabii, yılların gözyaşı birikmiş içimde, geceleri tek başıma ağlasam da bitmiyor işte. En sonunda o da ağlayıp çıktı odadan, ben kaldım öyle kafa karışıklığı içinde.
Evet, annem belki benim iyiliğimi istediği için başımı açmamı istemiyor olabilir ama siz benim sadece ahiretimi düşünüp bu dünyamı önemsemiyorsanız ben sizin istediğiniz gibi biri olamam. Sanırım artık üniversiteye gidince açılacağım, başka çarem yok çünkü. Ekonomik özgürlüğüm yok, 1 yıl daha katlanacağız mecbur. Bu arada yanlış anlaşılmasın, aileme tepki olsun diye değil, gerçekten istediğim için açılacağım. Yine de sizi seviyorum. Siz sevmeseniz de ben sizi seviyorum ama bana daha fazla zarar vermenize izin veremem. Daha 17 yaşındayım, bunları yaşamayı hak etmedim.
(Görsel: Heidi Hahn)