Kendime sahte isimler taktım, sahte fotoğraflar kullandım.

Hepinize merhaba, bu site bugün ilk kez şans eseri karşıma çıktı ve bir nebze de olsa rahatlamak adına kendimi anlatma ihtiyacı hissettim.

Henüz 18 yaşına girmemiş bir lise öğrencisiyim fakat artık yaşadıklarımı kaldıramadığımı hissediyorum. Kim olduğumu, ne olmak istediğimi, ne hissettiğimi artık seçemiyorum. Uzun zamandır hiçbir şeyin gözümde anlam ifade etmediğini biliyorum. İlkokul yıllarımda ‘Bıyıkları var, kezban bu kız’’ diye benimle dalga geçtiklerini ya da okul çıkışlarında arkamdan ‘bıyıklı, kezban, rezil’ diye bağırdıklarını hatırlıyorum. Ortaokulda da her zaman bir çevreye sahip olmak isteyip dış görünüşü yüzünden dışlanan bir insandım, bu süre benim sosyal medyaya başladığım süreydi.

Sosyal medyayı kullandığım ilk yıllar çok küçük bir çocukken yaklaşık 40 yaşlarında bir adam tarafından kandırılmıştım. “Bacaklarını aç, 1 dakika öyle dur” demişti, yapmazsam aileme ulaşacağını söylemişti, çocukluk aklı işte, korktum tabii… Daha üstünden saatler geçmeden görüntüleri Youtube’da paylaşmıştı, bunu daha önce kimseye anlatmamıştım, hala kendimden utanırım.

Bu olay sırasında sosyal medyada aktif olmaya devam etmiş fakat o sırada büyümüştüm de. Orada arkadaş çevrem vardı fakat gerçek hayatımda yüzümü gören kimse beni sevmiyordu, kendime sahte isimler taktım, sahte fotoğraflar kullandım ve tabii kendimi büyük göstermeye çalıştım ki beni sevsinler. Dış dünyadan koptum, kendimi ve kim olduğumu bulmam gerektiği yıllarda, insanlar beni sevsin diye şekil değiştirip duruyordum ama yalnızdım…

Ve asıl olayların yaşandığı yer lise… Hiç başlamamış olmayı dilerdim bazen. Arkadaş grubum vardı ve beni artık nasıl seveceklerini bulmuştum, konuştuğum çoğu erkeğe açık fotoğraf atıyordum, bundan hoşlanmıyordum ama yalnız değildim ya… Bu böyle devam etti, ta ki fotoğraflarım yayılana ve en yakın arkadaşlarımın arkamdan vurduğunu öğrenene kadar. Hakkımda yalan yanlış şeyler yayıldı ve adım artık bütün okulda ‘orospu’ diye konuşuluyordu, olaylar lastik gibi uzamaya devam etti ve ardı arkası gelmedi.

Bütün bu olan olayların ortasında ben kendimi 2 kere öldürmeye çalıştım. Üstünden 1 yıl geçti, bulaşmasınlar diye okulumu değiştirdim. 1 saat yol gidip geliyorum her gün, gerçi okulumu seviyorum orası ayrı konu. Ama ben kaybolmuş gibiyim, ben bunu kimseye anlatamıyorum ve ben anlaşılacağıma dair inancımı kaybettim. Ben bittim ve etrafımdaki kimse bunu görmek istemiyor. İçimdeki her şey öldü. Sabah uyanmak için, birisiyle konuşmak için veya insanların gözlerine bakmak için bile çaba sarf etmem gerekiyor, güçlü durmak için ve ben yoruluyorum. Her geçen saniye, her geçen dakika daha da yoruluyorum. Ve kendimi anlattıkça bir şeylerin eksik kaldığını hissediyorum. Kendimi anlatmaya çalışıyorum ama bu hissin tarifi nasıl olur, bilmiyorum. Olan olaylarda kendimi suçlu hissetmekten alıkoyamıyorum kendimi, ya sorun bensem?

Kendi kafamın içinde derin bir döngüdeyim uzun zamandır, kurtarılacağıma dair umudum yok. Ben, benden kurtulamam. Eskisi gibi kendime zarar vermiyorum ya da bazı sorunları aştığımı düşünüyordum ama aslında daha büyük sorunların içindeymişim. Kendime zarar vermiyorum çünkü artık insanlara acı çektiğimi göstermeye çalışmaktan yorulmuşum ve anlasınlar diye kendimi hırpalamamın bir çözüm olmadığını anlamışım. Hastanede yattığım süre boyunca ziyaretime gelen kimse yoktu, intihara teşebbüs ettiğimi duyunca “Benim öyle bir kızım yok artık” diye sinirden bağıran annem ve kolumdaki damar yoluyla hayati tehlikem olmasına rağmen beni eve götürmeye çalışan babam dışında.

Artık ölümün de yaşamak kadar anlamsız olduğunun bilincinde hareket ediyorum.

(Görsel: Milton Avery)

Comments (4)

  1. 17 yaşımda ailem beni anlasın diye tartışma esnasında odadaki makasla yüzümü kestim, 2 kere intihara kalkıştım ama anlamadılar, onların kendi doğruları vardı herzaman. ben de onlara yaranmayı laf anlatmayı bıraktım ,sadece onlara değil insanlara yaranmaktan da vazgeçtim. ben de dışlandım arkadaş ortamlarında, istemediğim örtüyü taktığım için,sahte fotolar kullandım, hep arafta kaldım, kendimi bir yere ait hissedemedim asla. seni anlıyorum, fakat şunu bilmen gerekiyor ki o çukurdan bizi kimse kurtarmayacak biz kendimiz çıkacağız. şu an 20 yaşındayım, kendimle barışmayı kendimi sevmeyi öğrendim, en zoruydu belkide. etrafımdaki insanlara aldırmayıp kendimin en iyisi olmaya uğraşıyorum.sürekli kendimi geliştirmenin yollarını öğreniyorum ve bunun getirdiği özgüven hayata daha farklı bakmamı sağlıyor. umarım sen de bu zorlu yolları bir an önce geçip kendinle mutlu olmayı öğrenirsin,kendine çok iyi bak. hayat güzel ve güzel günler bekliyor seni

    • Gezgin proton

      Eğer konuşmak, dertleşmek isterseniz ikinizde bana buradan ulaşabilirsiniz belki fiziki olarak yardım edemem ama bazen konuşmak bile insana iyi gelir [email protected]

  2. Yaşadıklarından dolayı kendini suçlu hissetmeni anlıyorum, benzer şeyler yaşadım. Şimdi düşündüğümde lisede yaşadıklarımın akran zorbalığı olduğunu anlıyorum. Bilmiyorum daha önce denedin mi ama psikolog desteği çok iyi geliyor, eğer ailem destek olmaz ya da maddi durumumuz elvermiyor diyorsan ücretsiz seans alabileceğin hastane ya da belediye kurumları oluyor, lütfen araştır. Kendini olduğun gibi kabullenip yine kendini severek başlamalısın bu yola. İnsan önce kendini affetmezse kimseyle barışamıyor maalesef. Geçmişte yaşadıklarından ders al ama pişman olma. Eğer onlar yaşanmasaydı şu anki sen olamazdın bunu unutma, yaşadıkların seni bugüne getiriyor seni sen kılıyor. Hepsi çok kıymetli anılar, kendine dikkat et.

  3. Fatma Firdes

    “gerçek hayatımda yüzümü gören kimse beni sevmiyordu” lafın içime oturdu. Sahte hesaplardan daha güzelsin eminim. Bende arkadaşlarım olsun beni görsünler diye ilkokulda bilerek merdivenden yuvarladım kendimi. Sırf ilk yardım kolundakiler acıyıp yaralarımı temizlesinler diye. Yani demek istediğim arkadaşlık için neredeyse her şeyi yapıyoruz. eğer konuşmak istersen [email protected] mail adresime yazabilirsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir