Tüm bunlar sonucu bulimia nervoza oldum, ilgi için kustuğumu söylediler.

10 yaşımdaydım, 4. sınıfa gidiyordum. Küçüklüğümden itibaren dini eğitim görüyordum. Bir gün arkadaşlarım oyun olsun diye başlarını örtmüştü. O gün oyunbozanlık yapmamak için ben de örtündüm. Onlar ertesi gün açıldı. Ben devam ettim. Okulda, çevremde herkes çok güzel olduğumu söyledi. Çok mutluydum. 5. sınıfta açılmak istedim, anneme söyledim, “Açıl” dedi ama açılacağım zaman izin vermedi.

6. sınıf, bu sefer kararlıydım. 12 yaşımdayken bir gün hazırlandım; açık bir şekilde dışarı çıkacaktım. Annem görünce çok sinirlendi ve bağırmaya başladı; dövdü, izin vermedi. Daha 12 yaşımdaydım. O günü asla unutamıyorum. Keşke ne kadar baskı yapmış olsa da o gün açılsaydım.

8. sınıfa geçtik. 2. dönem karantinaya girdiğimizde ben açılmak istediğime tekrar karar verdim. Bunu anneme anlattım fakat her zaman ki gibi ‘sözde’ “Açılabilirsin” dedi.

Bu sefer babama da anlatacaktım. Küçükken bize şiddet uygulardı. Söylediğimde “Eğer açılırsan seni bu eve sokmam” dedi. Aslında bu bile ne kadar rezil bir durum olduğunu gösteriyor. Babam “Senin sorumluluğun bende, evlenene kadar kapalı ol, evlendikten sonra ne yaparsan yap, sonuçta artık mesuliyet benden çıkıp kocana gidiyor” dedi. Sanki ben onların günah taşıma makineleriyim!  Sanki ben bir eşyayım. Çok üzgünüm. Bunu duyunca epey şaşıracaksın babacığım ama benim günahlarım bana yazılır, kocama değil. Çünkü ben bir insanım. Gerçekten utanıyorum. Neyse. Babam birkaç gün surat yaptı, annem de aynı şekilde.

Şu anda 9. sınıftayım. Mart ayının sonlarında yine açılmaya karar verdim ama bu sefer emindim.

Annem “O***lar gibi mi olacaksın?”, “Senin ailen hafız, namazlı niyazlı. Nasıl açık olursun, vicdanın yok mu senin?”, “İnsanlar ne der, senin haya damarın çatlamış, o okuduğun kitaplar seni böyle yaptı”, “Ben sana süt değil zehir vermişim”, “İnternet almasaydık böyle olmazdın”, “Beni bu yaşımda mezara sokunca rahat edeceksin değil mi?” gibi onlarca iğrenç ve ağır sözle beni psikolojik şiddete maruz bıraktı.

Tüm bunlar sonucu bulimia nervoza oldum. Beni psikoloğa götürmemekte direttiler. İlgi için kustuğumu söylediler ama hiçbir şeyden haberleri yoktu. Beni bu hale getirdikten sonra kustuğumu gördüklerinde babam bana şiddet uyguladı, “Bir daha kusarsan ağzını burnunu kırarım” dedi. Ama hâlâ kusuyorum babacığım.

Mart ayının son haftası, o bir hafta boyunca her gün saatlerce ağladım ve izbarço bağının nasıl atıldığını öğrendim. Annem hayata dair umudumu tüketti. Umut, bir insanın yaşama sebebidir ama benimki, kendi annemin elleri tarafından söndürülmüştü. Bana sütünü haram etmişti ve şu meşhur “Cennet annelerin ayakları altındadır” sözü yüzünden ahiret için bir beklentiye girmemem gerektiğini ve dünya hayatımın da ettiği diğer beddualar yüzünden sıkıntılarla dolu olacağını düşünmüştüm. Kısacası boşluktaydım. İşte tam da bu noktada izbarço bağını öğrendim. Fakat ipin altına girdiğimde her şey gözüme bambaşka göründü. Yaşamak istiyordum. Yüzyüzeyken Konuşuruz’un konserine gitmeden ölmek istemiyordum. O ipin altından bambaşka biri olarak çıktım.

 1 Nisan tarihinde açıldım. Annemle aramı düzelttim. Hâlâ arada sırada krizlere giriyor. “Ah! Boynunu gösteriyorsun, günahkâr seni” diye diye… Umurumda değil. Babam ise tavır yaptı ama 15-20 gün sonra alıştı. Alışmasa çok kalbim kırılırdı. Onlar neler hissediyor, bilmiyorum ama ben, bana yaptığınız hiçbir şeyi unutmadım anneciğim ve babacığım. 4. sınıfta oyunbozanlık yapmayayım diye girdiğim yol hayatımın ortasına s*çmış olsa da şu an olduğum halden memnunum. Zamanında Müslüman kadınları zorla başlarını açmaya nasıl mecbur etmişlerse şu an aynı zulmü ‘Müslüman’lar diğerlerine yapıyor. Lütfen artık durun ve mutlu olmaya çalışın çünkü böyle zorlamalarla hayatı hem çocuklarınıza hem de kendinize zindan ediyorsunuz.

(Görsel: Amedeo)

Comment (1)

  1. Anonimbiri

    Tepkilerden korkuyorum ben de. Fiziksel şiddet asla uygulamazlar ama psikolojik şiddet… Kaldırabilir miyim bilmiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir