“Müslüman mahallesinde salyangoz satamazsın, bu okuldan git.”

Buradaki mektupları zaman zaman okur ve benzer hayatlara sahip kadınları gördükçe yalnız olmadığımı hissederdim. Fakat artık kendi hayatımı da paylaşacak kadar dayanamaz halde hissediyorum.

Ben küçüklüğümden beri Kur’an kurslarına giderim, kendimi bildim bileli. 5 yaşımda Latin alfabesinden önce Arap alfabesini öğrendim. Ailem, beni dinden uzak tutacak her şeyi hayatımdan çıkarırdı. Bu herhangi bir arkadaş ya da bir oyun bile olabilir. Onlara göre hayatım evde namaz kılıp ders çalışarak, boyumdan uzun eteğimle okula gidip gelerek geçmeliydi. Bunun dışında her şeyi gereksiz görürlerdi. Liseye kadar çok ama çok iyi voleybol oynardım. Voleybol maçlarını sık takip ederdim. Bir gün kabul edilmeyeceğini bile bile aileme bir spor kulübüne gitmek istediğimi söyledim. Voleybolcuların kısa şortlar giydiğini öğrenmişler, isteğim büyük bir netlikle reddedildi. O reddedişten sonra ne voleybol oynadım ne de voleybol maçı izledim. Keman çalmayı öğrenmek istedim; her şeye vakit ve para ayıran babam, beni ortalama bir kursa göndermeyi reddetti. Gereksiz gördüğü için böyle yaptığına eminim.

Lisede her muhafazakâr ailenin yaptığı gibi beni de bir İmam Hatip lisesine gönderdiler. Gittiğim lise nezih bir yer gibi görünse de haksızlıklar yuvasıydı. Lisede içinde bulunduğum dini araştırmaya başladım. Araştırdıkça uzaklaştım ve ne olacağını bilmeden bunu çevremle paylaşmış bulundum. Okuldaki arkadaşlarım beni ailelerine anlatmışlar, herkes okuldan atılmam için müdürü aramış. Müdür beni odasına çağırdı ve bana “Müslüman mahallesinde salyangoz satamazsın, bu okuldan git” dedi. Ben okulda kalmak istediğimi söyledim. Herkese karşı inat ettim ve okulda kaldım fakat sorunlar çözülmedi. Sınıftan bir ajan seçmişler ve o kişi benim hakkımdaki her şeyi müdüre anlatıyordu. Instagram’a okul kıyafetiyle bir fotoğraf yüklemiştim, eteğimi yukarı çekerek. Onu da şikâyet ettiler ve müdür sonunda beni disiplin suçuyla suçlayabileceği bir koz yakaladı. Okulda bana üzerinde “Daha fazla konuşmayacağım” yazılı bir kâğıt imzalattırdılar. Bunlar gerçek. Ben okulda yaşadıklarımı aileme asla anlatamadım. Çünkü müdürün bana yaptıklarından daha kötüsü başıma gelirdi. O senenin sonunda cildimde sedef rahatsızlığı çıktı. Doktor stresten olduğunu söyledi. Başka ne olacaktı sanki! Hâlâ sedef hastalığından çekiyorum. Ayrıca ben genetik olarak bipolar bozukluğa sahibim. Yani bunlar, psikolojik bir rahatsızlığa sahip olan insana yaşatılacak şeyler değil. Cehennem azabı gibiydi.

Okuduğum kitaplar ve o sene bana destek olan psikoloğum hayatımı değiştirdi. Psikoloğuma bunların hepsini anlatırdım. Şu an ne yapıyorum, ben de bilmiyorum. Derslerinde çok başarılı biriydim fakat hiç üzerime düşmediler. Ben aileme rağmen utangaç ve içine kapanık bir insan olmadım. Her zaman sorunlarımı çözmeyi, iletişimi doğru kurmayı, doğruyu seçmeyi ilke edindim. Aileme rağmen akıl sağlığımı korudum. Şu an öğretmen olmak için okuyorum ve üniversitedeyim. Ailem başka şehre göndermedi, onlarla kalıyorum ama çok zorlanıyorum. Her gece ağlayarak uyuyorum. Ailemden hiç sevgi görmedim. Bunu kendime sarılarak kapatmaya çalışıyorum, manevi anlamda. Kendimi sevmeyi öğrenirsem her şey hafifleyecek gibi hissediyorum. Buradaki tüm kadınları çok seviyorum. Bizim her günümüz direniş!

(Görsel: Henri Laurens)

Comment (1)

  1. Anonimbiri

    Ne güzel direnmişsin! Umarım her şey istediğin gibi olur. <3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir