Uzun zamandır bu platforma gönderilen yazıları okuyorum. Her gün farklı 3-5 kişiden bunları duymak hem yalnız olmadığımı hissettirdi hem de beni çok üzdü. Dünya üzerinde kimsenin yaşadıklarıma benzer şeyler yaşamasını istemezdim.
5. sınıfta İmam Hatip’e gönderildim. İmam Hatip’teyken bile kapanmak istemiyordum. Tersti kimliğime, bunu hep hissetmiştim. Öğretmenlerim azarlar, suratıma bakmaz, kapanmadığım için beni rezil ederdi. Okul için fotoğraf çekilirken zorla kapatmışlardı. Annem kimliğime de bu fotoğrafı koydurmuştu. Kimliğimi birilerine utanarak verirdim.
7. sınıfta taşındık ve düz bir ortaokula başladım. Babam bir anda “Seni okuldan alacağım, kapanmıyorsun, bu devirde kız çocuğu okutmak boş, kızını dövmeyen dizini döver” gibi şeyler söylemeye başladı. 7. ve 8. sınıf hayatımın en zor seneleriydi. Onlarla defalarca kavga ettim. Bir keresinde bana pantolon almaya gidiyoruz diye babam arabada “Bir bitmedi bunun pantolon giymesi” demişti ve eve geldiğimizde annem üzerime bıçakla yürümüştü, pantolon giyiyorum diye. Daha 12 yaşındaydım, annem “Bana çay koy” dediğinde gücümü tüpün düğmesine vereyim diye eğilirken saçımı yakmıştım. Başka çocuklar olsa anneleri onlara sarılırdı, “Bir şey oldu mu?” derdi. Annem, “Keşke tamamı yansaydı saçlarının, kapatmak zorunda kalırdın” demişti. 2 sene boyunca böyle bir savaş geçirdim.
8. sınıfın yazında yenildim. Annem de babam da suratıma bakarken bilerek yüzünü ekşitiyordu. Sonra bir gün babaannem, annem, babam, yengelerim, kuzenlerim; hepsi bana bağırıp beni azarlıyorken başımı kapattım. 13 yaşında bir çocuğun dayanabileceği son nokta oydu. Köyde kapatıyorum ama şehirde asla yapmam sanıyordum. Köyde işlerimiz bitince bir yere gezmeye gitmeye karar verdiler. Ben anneme “Kapanmayacağım” dedim. Annem de ben odadayken bunu babama söyledi. Babamın yüz ifadesi gözümün önünden gitmez. Yatağa oturdu ve bana beni öldürecek gibi baktı. O gün ağlayarak kapandım. Liseye başladım ve yine her gün ağlayarak kapandım. Özgüvenim kalmadı. Konuşamaz, gülemez oldum. Aptal olduğumu, çirkin gözüktüğümü, güçsüz olduğumu düşündüm. Üstelik bu sırada da ailemin akrabalarımıza yaptığı “Kendi isteğiyle kapandı” şovunu izliyordum. “Hayır” diyemedim, “kendi isteğimle değil” diyemedim.
Üzerinden 4 sene geçti. Lise bitti. 4 sene boyunca daima 18 yaşına gireyim de bu evden kaçayım tutkusuyla bekledim. Üniversite sınavına hazırlanamadım. Çünkü kendimi sevmiyordum ve bunalımdaydım. Âşık olmuştum ama onunla doğru düzgün konuşamadım. Çünkü kendime güvenmiyordum. Beni reddedeceğinden emindim. Bu duygusal acılar içinde üniversite sınavına girdim. Yapabileceğimden 3 kat kötü bir sıralama yaptım ama umurumda olmadı. Tercih yaptım ve başka şehre geldim.
İstediğim her şeyi yapmışken hâlâ açılamıyorum. Sanırım yurduma ilk kez kapalı girdiğim için açık çıkmaktan çekiniyorum. Ailemin kulağına gider diye de çekiniyorum. Yapabilir miyim, kestiremiyorum. Ailemle ilişkimi tamamen kesmek istiyorum ama arkamdan neler olacak, bilmiyorum. Babama “Kızını şehir dışına gönderme” diyen akrabaları haklı çıkarmış mı olacağım, diye sorguluyorum. Babam, ben kaçtım diye arkamdan anneme neler yapar, tahmin bile edemiyorum. Karar veremiyorum. Kimseye anlatamıyorum. Geceleri kabuslarla uyanıp ağlıyorum.
25 Kasım’da şehrimizdeki ‘Kadına yönelik şiddete hayır’ yürüyüşüne gideceğim. Oradaki kadın dayanışmaları platformlarının birinin sorumlusuyla konuşmak istiyorum. Dışarıdan bakan biri ne yapardı; duymak istiyorum, akıl almak istiyorum çünkü duygusal açıdan o kadar sömürüldüm ki kendim için bir şey yapsam herkese zarar verecek gibi hissediyorum.
Umarım hepimiz kurtuluruz. Hepinize çiçekli yollar diliyorum kız kardeşlerim.
(Görsel: Edouard Vuillard)