Ben daha 16 yaşındayım. Geçirdiğim son 5 senede mutlu geçirdiğim gün sayısı da en fazla 5. Bu senelerin geri gelmeyeceğini bilerek istemediğin bir şekilde yaşamak cidden insanı çok üzüyor.
Bu benim buraya kaçıncı yazışım, gerçekten bilmiyorum; 3 veya 4 olabilir hatta 5 bile olabilir. Değişmeyen tek şey, hâlâ başörtü takıyor olmam. Babama bunu anlatmaya karar vereli çok ama çok uzun süre geçti fakat tepkisi hakkında o kadar korkuyorum ve o kadar endişeleniyorum ki hâlâ konuşamadım. Birkaç kez onlara haber vermeden açılayım dedim ama yapamıyorum. Yarın yine deneyeceğim ama yapabilir miyim, bilmiyorum. Tek bildiğim şey, artık içimde başörtüye karşı bir nefret oluştuğu… Kendi babamdan nefret edemiyorum hatta seneler boyunca hem fiziksel hem mental açıdan bana zarar bırakmış olsa da babamı çok seviyorum ve en küçük bir bağırmasında saatlerce ağlıyorum. Zaten babamla konuşamamamın tek sebebi de bu. Eğer babam bana kötü şeyler söylerse ben kaldıramam, bu sefer gerçekten kendimi öldürürüm. Defalarca kendime zarar verdim ve vermeye de devam ediyorum ama içimde tükenmek bilmeyen o umut kendimi öldürmeme izin vermiyordu. Eğer babam bana kötü davranmaya başlarsa bir daha kendime gelebileceğimi sanmıyorum.
Ben de diğer gençler gibi olabilmek isterdim, başörtü kullanmaya zorlanmayan gençler. Başörtüyü ilk taktığım zamanlarda bunun bir seçim olduğunu bilmiyordum, herkes kapanır sanıyordum. Ne de körmüşüm. Az biraz daha sevgi görebilmek için neler de yapmışım. Keşke yapmasaydım.
Bazen çok kolay geliyor; kimseye haber vermeden okula açık saçlarınla git, diyorum ama anksiyetem gün içinde beni öldürür gibi hissediyorum. O stresi üstümde taşıyamam, eve döndüğümde bir kavganın olacağı düşüncesi bile beni delirtmeye yeter. İnsanın kendinden nefret etmesi çok kötü. Yemek yiyemiyorum, konuşmak istemiyorum; bildiğin yaşayamıyorum. O kadar yorucu ki…
Biliyorum, telefon elimden alınacak, para verilmeyecek. Aylarca hakaretler, dayaklar, kötü sözler… Hiçbiri benim bir saç telim kadar önemli değil, biliyorum ama psikolojim bunu kaldırabilecek gibi değil.
Beni anladığınızı biliyorum, ben de sizi anlıyorum. Bence bize gereken tek şey, yüklü miktarda cesaret. Şu an için bende o cesaret yok ama ileride bir gün olacak, biliyorum. O günü bekliyorum. Yakında gelmesini diliyorum. Hepimiz başaracağız. Hepinizi seviyorum ve sarılmak istiyorum. Çünkü bazen insanın tek istediği bir sıcak sarılma oluyor.
(Görsel: Odilon Redon)