Merhaba. Umarım hepiniz iyisinizdir. Ben buraya mektup yazan 2. Azerbaycanlıyım. Benden önce buraya yazan Azerbaycanlı kız bana cesaret verdi. Benim hikâyem diğer arkadaşlardan çok farklı. Hatta belki size baskı gibi gelmeyebilir.
Ben 18 yaşlı bir Azerbaycanlı kızım. Son 2 yıldır ağır stres ve depresyondan eziyet çekiyorum. Benim hikâyem aslında çocukluğumda başladı ama son 2 yılda olan olaylar beni çok yıprattı. 2 yıl önce benim annem çok kötü hastalandı, aylarca hasta yattı. Bizim ailemize aile demek bin şahit ister ama annemin hasta olması hepimizi çok gerdi. Bu arada benim ailem dindar bir aile değil, yaşam tarzımız da İslami değil. Ama ailem çok muhafazakâr ve baskıcıdır. Annemin hastalığı babamı germişti, sürekli kavga çıkartırdı. Bana hiç suçum olmadığı halde bağırır, psikolojik şiddet yapardı. Çok sıkılmıştım ama gidecek yerim yoktu, sabretmek zorundaydım. En kötüsü de o zamanlar bunları paylaşacak arkadaşım yoktu. Okulda, evde hep yalnızdım. Çocukken de yalnız birisiydim. Arkadaşım yoktu. Öğretmenlere ve diğer çocuklara yakın hissetmezdim. Zamanımı kitap okuyarak geçirirdim. Problemim olursa da kimseye söylemezdim. Aileme hiç söylemezdim, çünkü onlar zaten beni anlamıyorlardı. Anneme sorunlarımı anlattığımda çok sert konuşuyordu. Babama anlattığımda ise bana sinirlenir, “Sizi terk edip başkasıyla evleneceğim” derdi. Babam bu sözü o kadar fazla demişti ki korkuyordum artık. Kalbim hızlıca çarpıyordu ve ben öleceğimi sanıyordum. Bu yüzden hep içime atmaya başladım. Kendi kendime konuşarak rahatlardım. Böylece okul hayatım bir sürü iyi ve kötü olaylarla geçti. Maalesef iyileri hatırlamıyorum.
Bu yaz sokakta gezerken yaşlı bir amcanın tacizine maruz kaldığımı aileme anlatmadım, çünkü beni suçlarlar diye düşündüm. Çocukken de 2 kez tacize maruz kaldığımı bilmiyor ailem, asla bana inanmazlar. Uydurduğumu sanırlar diye düşündüm. Bu çocukken taciz olmalarımı sonraları hatırladım, unuttuğumu sanmıştım ama her şey bilinçaltındaymış. İçimde yaşadığım hiçbir şeyimi onlarla paylaşmıyorum. Çocukken bir kez kitabımı kardeşimle paylaşmadığım için babam beni çok kötü dövmüştü. Kitaplarımı da çöpe atmıştı. Sabahı çöplerden kitap topladığımı hatırlıyorum, çok travmatik bir olaydı benim için. Bir kez annemle babamın kavga ettiğini hatırlıyorum, boşanma kararı almışlardı. Ne kadar ağlamıştım, çok küçüktüm. Tabii sonra barıştılar, boşanmadılar ama biz yine de mutlu değildik.
Ailemizde hep bir gerginlik var. Mutlu olursak şüpheye düşmeye başlıyorum, “Bitecek mutluluk” diyorum. Babam işte sinirlenip sonra sinirini bizden çıkartır. Annem de hasta olmadan önce bana bağırırdı. Eskiden notlarım yüzünden annemin bana şiddet yaptığı da oldu. Tabii şimdi annem hastalıktan sonra bir şey yapamıyor, eskisi gibi kuvvetli değil. Aslında babamı çok seviyordum ama son olaylara kadar… Ben bir kez şort giymiştim ama erkek kardeşim kavga edip şort giymemi engelledi, yetmedi, kıyafetimi çöpe attı. Ben babamdan kardeşimi azarlamasını istedim ama o bunu yapmadı, tam tersine beni azarladı ve şort giydiğim için bana sinirlendi. O gün çok ağır gündü. Annem ve babam, bir tanıdık kız yırtık pantolon giydiği için gıybet ettiler. Onlara yaptıklarının kötü davranış olduğunu, kıyafete göre insanları yargılamanın kötü olduğunu söylediğimde babam bomba gibi patladı, bana etmediği hakaret kalmadı. O zamandan konuşmuyorum babamla. Onun bu kadar baskıcı ve kötü biri olduğunu bilmiyordum ama o olayla iç yüzünü öğrenmiştim. Erkek kardeşim de beni birçok kez dövmüştü. En basit şeylerden bile birçok kez kardeşimden dayak yedim. Beni dövdüğü için ailem ona hiç ceza vermedi. O erkek ya… Azerbaycan’da kızlar her zaman suçlu ya… Kızlara baba-erkek kardeş, eğer varsa kocası nezaret etmeli ya… Kadın insan gibi görülmüyor bu ülkede. Farklı düşündüğüm, farklı olduğum için neden baskılanıyorum ki?
Pandemi beni çok yıprattı. Korona olmuştum ve gücüm yetmiyordu. Derslerimi okuyamıyordum ve notlarım daha da kötüye gidiyordu. Eskiden yaşadıklarımın üstüne bir de hasta olmam geldi. Aklıma kaç kez intihar etmek geldi ama yapamıyordum. Okul da anlamıyordu durumumu, bir sürü ödev veriyorlardı. Ben online olarak bile katılamıyordum, durumum o kadar kötüydü. Benim çok sevdiğim 2 yeni dostum vardı; biri kız biri erkek. Onları düşündüm. Diğer bir neden de yaşadığım ülkenin insanları; onlar intihar eden kızlar hakkında iftiralar eder, “Acaba ne yanlışı vardı?” diye düşünen cahil bir topluluktur. Bu ihtimalleri de düşündüm ve yapmadım. Evet, acı çekiyorum ama sabrediyorum. Mezuna kaldım. Pandemiden dolayı iyi okuyamamıştım, notlarım çok kötüydü. O berbat psikolojiyle zor da olsa okulu bitirmiştim. 1 yıl içinde sınava çalışarak başka ülkede eğitim almaya karar vermiştim. Ailem buna çok sinirlendi. Beni anlamıyorlardı, nasıl bu psikolojiyle bu yıl üniversiteye başlayabilirdim ki? Ben gelecek yıllarda lisans eğitimini Türkiye’de almak istiyorum ve daha sonra başka ülkelere gideceğim. Hem bu baskıcı toplumdan uzaklaşmak istiyordum hem de kaliteli eğitim almak istiyordum. Tabii ben kız olduğum için ailem beni göndermek istemiyordu. Bakü’de okumamı istediler. Önce karşı geldiler ama inatçı olduğumu görüp izin verdiler. Ne kadar komik, öyle değil mi? Eğitim için olsa bile gitmek zor ve rıza alman lazım…
O kadar sıkıldım ki bu ülkenin insanlarından… Ben büyüdükçe düşüncelerim toplumun düşüncelerine uymuyordu. Beni kadın olduğum için insan gibi görmeyenlerin içinde gelecek kuramazdım. Ülkemi çok seviyorum ama yozlaşan ve Taliban’dan farklı beyin taşımayan bu toplum içinde ne yapabilirim? Ben birim, onlar ise milyonlarca. Zaten eskiden bir arkadaş da buraya nasıl bu toplumda yaşadığımızı ve neler çektiğimizi anlatmış, o yüzden fazla yazmıyorum. Çok ağır cümle olacak ama Azerbaycan, batı makyajı yapmış Afganistan’dır. Bazı insanları istisna ediyorum ama toplumun en az %90 oranı biatçı, sorgulamayan, bilim okumayan kısımdan oluşuyor. “Azad olmaq”, yani “özgür olmak” lafı bile burada kötü anlamda, hakaret olarak kullanılır. Bu kadar servet içinde yüzen ülkeden mini Norveç yaratılabilirdi ama bu ülkenin insanları bilerek ve kasten yozlaştırıldı, yoksullaştırıldı. İslam tarihinde ilk kez cumhuriyet kuran, kadınlara ilk kez seçme-seçilme hakkı veren ülkemin bu durumu beni mahvediyor. Bu yakınlarda bir blogger, Instagram’da video paylaşarak açık tabir ettikleri kadınları hedef haline getirerek onlara tecavüz etmek hakları olduğunu demişti. Binlerle insan da -çoğu erkek- o blogger’ı savunmuş, açık giyen kadınları tehdit etmişlerdi. Başka bir blogger de trans insanları hedef haline getirmiş, hatta bazılarının ölümüne neden olmuştu.
Buraya yazan diğer dostumuzun mektubuna gelen yorumları okumuştum. Çoğu Azerbaycanlı, Türklerden ve yabancı milletlerden ırkçılık görmemek için bu durumları inkâr ediyorlar ama maalesef bunlar acı gerçek, madalyonun diğer yüzünde bu durumlar var. İstedikleri kadar yok saysınlar, sorunları böyle çözemezler. Aksine problemlerimiz konuşarak, dünyaya yayarak, birlikte bir dikkat oluşturarak ve çalışarak çözülmeli. Maalesef burada kadınlarımız haklarını bilmiyor. Kadınlarımız erkek egemenliğinden korkuyor. Kadınlarımız sesini çıkartamıyor, çünkü Türkiye’deki kadınlar gibi organize değiller, güçleri yok, protesto yapamıyorlar. Kadınlarımız bu tür konularda eğitimsiz. Bu konularda ülke olarak Türkiye’nin en az 50-60 yıl gerisinden geliyoruz; demokrasi, insan hakları, kadın ve LGBTİ+ hakları, hayvan hakları konusunda çağımızın hatta Türkiye’nin de bayağı gerisindeyiz. Erkeklerimizin neredeyse hepsi -genci de yaşlısı da- kadın haklarını savunmuyor, kadınların güçlenmesine karşılar, kadın katledildiğinde katili savunurlar, çoğu Taliban zihnindedir. Burada kız doğurduğu için dışlanan hatta öldürülen kadınlar var. Kocası, kaynanası, akrabaları tarafından zorla kürtaj yaptırılan kadınlar var. Yani burası o kadar kadın düşmanı bir toplum ki kız çocuklarının doğmasını istemiyorlar. Azerbaycan’da her yıl binlerle kızın hayatına kürtajla son veriliyor ve sonuçta 100 kıza 113 erkek düşüyor. Bu rakamlarda ülkemiz Hindistan’ı bile geride koyarak dünyada 2. sıraya (Çin 1. sırada) yükselmiş. Benim doğduğum yılda yani 2003’te bu oran 100 kıza 118 erkekmiş. Yasalarımıza göre cinsiyetçi kürtajlar suç ve cinayettir ama ülkemizde yolsuzluk ve rüşvet o kadar fazla ki yasalara uyulmuyor. Kız bebek katliamı komşu Ermenistan (100 kıza 110 erkek) ve Gürcistan’da da (100 kıza 108 erkek) yaygın. 1990’lı yıllardan bu zamana kadar yani son 30 yılda her üç güney Kafkas ülkesinin birinde (Azerbaycan-Ermenistan-Gürcistan) on binlerle kızın hayatına sadece kız oldukları için ve saçma gelenekler, kadın düşmanı töreler, hatta namus-bekaret konuları yüzünden kürtajla son verilmiş. Benim yaşıtım olacak çok kız bu hayatta bile değil artık. Çünkü doğmadılar zaten. Ama ben hayattayım. Mücadele ediyorum.
Evet, çok zor; biliyorum. Çok şeyi de yazamadım çünkü o kadar uzun ki… Eskiden ölmek istiyordum, kendime sürekli ölüm diliyordum ama şimdi öyle değil. Kendime çok inanıyorum. Ailemle soğukluk olsa da beni seven 2-3 dostum var. Biri Azerbaycanlı, biri Türk, biri de İranlı. Onları çok seviyorum ve bana o kadar destekler ki… Ailemden almadığım sıcaklığı onlardan görüyorum. Onlara çok minnettarım. Üçü de birbirinden güzel ve kıymetli insanlar. Hem ailevi sorunlar hem de yaşadığım toplumun sorunları beni çok yıprattı. Üniversite kazandıktan sonra mutlaka psikolojik tedavi alacağım, yaşadığım bu kadar zorluklardan sonra iyileşmek istiyorum. Daha güzel hayat bekliyor beni…
Buraya mektup yazan ve yazacak bütün kız kardeşlerim; hepinizi seviyorum. Bana cesaret veren ve benden önce buraya ilk kez mektup yazan Azerbaycanlı kız; seni de çok seviyorum, keşke seni tanısam. Bu platformu kuran arkadaşlara da minnettarım, sayesinde birlik olabiliyoruz. Maalesef bizim ülkemizde böyle projeler yok. Umarım güzel eğitim alır ve hayalim olan üniversitede tarih profesörü mesleğini edinirim. Sonuçta Azerbaycan’ın eğitimli, laik, çağdaş insanlara ihtiyacı var. Ben de ülkem için böyle eğitimli vatandaş, güçlü kadın olacağım.
(Görsel: Sarah Maple)
“Benim yaşıtım olacak çok kız artık bu hayatta bile değil çünkü doğmadılar.” için bir yanıt
merhaba mektubunu yeni gördüm üzgünüm. inan bizim ülkemizde de durum farklı değil ama protestolarla çeşitli yürüyüş ve platformlarla bunu değiştirmeye çalışan çok güçlü kadınlarımız var. eminim ki siz kardeş ülkemiz Azerbaycan’da da vardır mutlaka. umarım kendilerini daha çok gösterebilirler. yaşadıklarına gelirsek gerçekten çok üzüldüm. biliyorum ki güçlü bir insansın ve hak ettiğin hayatı yaşayacaksın. seninle gurur duyuyorum. asla yalnız yürümeyeceğiz.