Dindar bir ailenin evlenmemeyi seçen uyumsuz kızıyım.

Selam kelimesini kullanıyorum, yalnızca ‘selam’. Buraya yazıyorum çünkü belki yenik düşmek üzere olan kız kardeşlerime güç verebilirim ya da özgürlük yoluna çıkmaya cesareti olmayan kız kardeşlerime bir cesaret örneği olabilirim.

Ben şimdilerde orta yaş denilecek yaşlara yakınım. Ama eskilerde çok kırıldı kanatlarım. Babam imam olduğu için dindar bir ailede büyüdüm. Hep korkularla büyüdüm. Hatırlıyorum da yaramazlık yaptığım zaman iç sesim ‘Babam bana bağıracak’ derdi. Üstelik hiç fiziki şiddet de görmemiştim. Nasıl bir baskıysa beni içten içe çürüttü, şimdi anlıyorum. Bizimkiler ‘adet gördüğüm’ ilk gün bana tokat bile atmışlardı.

Erkek kardeşlerim kadar sevilmek niyetiyle kendimi kandırdığım yılları anlatacağım şimdi… Bir gün babam ‘adet gördüğümü’ duymuştu. “Beni seviyorsan kapan” dedi, “el âlem arkamdan güler, ben imamım. Başımı önüme eğdirme” dedi. Elime ilk kez babamın beni erkek kardeşlerim kadar seveceği bir fırsat geçince durur muyum, hemen kapandım. Sonra liseye kayıt zamanı geldi. Ben çok zeki bir genç kadındım. Yüksek puanla alan liselerin hepsini kazandım. Ama babam, o liselerde başımı açacağım diye beni zorla İmam Hatip’e yazdırdı. Hatırlıyorum da kimliğimi çekmeceden alıp kayda yalnız kendisi gitmişti. Sonra müdür, “Öğrenci de olmalı” deyince bu kez beni de götürmüştü. Ben de uzun uzun ağlamıştım, “Beni bu okula kayıt yaptırmayın” diye. Müdür gülmüştü. Zaten evlenecekmişim, iyi bir dini eğitim almak benim için iyi olurmuş…

Okul formasını aldık. Yerlere kadar uzun etek, lacivert başörtüsü. Henüz 14 yaşımda aynadaki halimden nefret ederek okulun ilk gününe başladım. Okulda bir erkekle bir kızın yan yana gelmesi yasaktı. Yasaktı ya, o yüzden çekiciydi. Ne aşklar geçirdik her birimiz. Biz âşık olunca okula adımızı *r*sp* diye yaydılar. Her birimiz iffetsiz kadınlar olduk. Lise dönemimde 2 kez intihar girişimim oldu ve bundan ailemin haberi olmadı. Yani öyle zannediyorum. Hayatımın en yalnız ve en yanlış 4 yılı bitince okuldan okulun tek üniversite kazanan öğrencisi olarak ayrıldım.

Peki bu geçen yıllar namaz ve başörtüsü baskısı beni nasıl bir genç kadın yaptı? Hemen anlatayım… Üniversitenin ilk yıllarında örtünme şeklimi değiştirmeye çalıştım. Pantolon giymeye, tuniklerin boyunu kısaltmaya, şal bağlamaya başladım… O zamanlar fark edememişim başörtüsünü istemediğimi… Üniversite yıllarında bolca kandırıldım hatta bir tecavüz girişiminden başarıyla kurtuldum. O gün hakkında en keskin anım “Baba neredesin, babam duysa beni öldürür” olmuştu. Kimseye anlatamadım. Böylelikle üniversitenin son 2 senesini yalnız ve depresif geçirdim. Öte yandan, ders notlarım hâlâ nasıl iyi, anlatamam…

Sonra üniversite eğitimim bitti ve ben aile evine geri geldim. Ve o gün anladım. Bütün baskılar bizler aileden uzakta kalınca ve bir etiket sahibi olunca geçiyordu. Ailemin yanında mesleğimle ilgili çok iyi bir konumda olan bir işe girdim. 1 sene böyle çalıştım. Etrafımdaki insanları gördükçe, yaşadıklarımın tekrarını gördükçe… Yırttım o depresyon ve korku çarşafını. Kendim için bir adım attım. İşten istifa ettim, büyük bir şehre taşındım ve okumaya devam ettim. İlk kez evim oldu, arkadaşlarım, erkek arkadaşlarım… En önemlisi de başörtüsünü çıkardım. Rüzgârda sallanan saçlarım oldu. Bunu yaparken kimseden izin almadım. Zaten okurken çalışıyordum. Bizimkiler beni evlatlıktan reddeder diye kenarda param vardı.

Bir gün saçlarım açık eve geldim. Önce kızdılar, sonra ikna etmeye çalıştılar ve sonra saygı duydular. Zor bir süreçti. Dediğim gibi, ben hiç ailem tarafından fiziki şiddete maruz kalmadım. Yine kalmadım. Ama bu baskılar psikolojik şiddetlere gebeydi. Kimliğimi oluşturmaya ve hayatı yaşamaya engeldi. Ben bugün istediğimi yapabilme ve istemediğimi yapmama özgürlüğüne sahibim. Bu süreçlerin sonunda belki biraz yalnız ve az insanlıyım ama kaliteli bir yaşamı seçince zaten seçici oluyorsunuz. En iyi arkadaşınız da kendiniz oluyor. Sözün kısası, ben köyden şehre yerleşen bir kadınım. Dindar bir ailenin evlenmemeyi seçen uyumsuz kızıyım. Yolumuzu her zaman biz çizebiliriz. Bu başlarda o kadar kolay gelmeyebilir. Fakat para kazanırsanız kendi hayatınızı yaşamaya fırsatınız olur. Unutmayın ki bizleri zorbalığa uğratan şeylerin başında ekonomik bağlılıklarımız yer alıyor.

Ben şimdilerde iyiyim kız kardeşim, umarım sen de hayatında en iyi olduğun günlerine kavuşursun. Öpücükler…

(Görsel: Paula Rego)

Comments (3)

  1. Sizi tebrik ederim. Akıl ve vicdan özgürlüğünüz için verdiğiniz çaba gerçekten övgüye şayan.

  2. Umarım benim de hikayem mutlu bir şekilde devam eder ama son zamanlarda cesaretimin kırıldığını hissediyorum, hep kendinden cesaret alamıyor insan, çevresinde birileri olsun onu anlasın istiyor, benimse maalesef şuan yok

  3. Tıp etiği çalışıyorum.

    Hekimlerin mevcut durumda yaşadığı zorluklara dair hocama sorduğum bir soruya cevap olarak söyledikleri içinde geçen bir konuyu hatırladım. Evlenmek istemeyip hekimden ailesine kısır olduğuna dair yalan söylemesini isteyen kız evlat vakası…

    Tıbba yüklenen sosyal problemlerden çoğu doğurganlık ile ilgili, bazı bağlamlarda kadını doğurma özelliğine, hormonlarına vs indirgeyen biyolojik bakış açısına sahip sosyal bilimler formasyonundan uzak tıbbiyeliler de ne yazık ki kadınları övdüklerini zannederken korkunç bir cinsiyetçiliğin içinde olduklarının farkında değiller…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir