Şu anda 15 yaşındayım. 2019 senesinde babam öldü. Üzülemedim. Babamı sevmediğimden değil, ben babamı çok severdim. Hatta kız çocukları babaya daha düşkün derler ya, ben tam olarak babama çok düşkündüm. Bunda hasta olması da bir etkendi muhtemelen. Ben kendimi bildim bileli kanserdi babam ve yine ben kendimi bildim bileli ölmekten bahsederdi. Tam bilmiyorum ama muhtemelen ortaokul birinci sınıfken kafama yerleşmişti babam sayesinde ölme fikri. Ortaokul hayatım boyunca ölmek istedim. Babam öldüğünde bu kafama daha da yerleşti. Artık çok kötüydüm ama bırak başkasını, ben bile farkında değildim kötü olduğumun. Sonradan fark ettim; ne zaman boş kalsam, tek başıma yürüsem kafamda intihar mektubu yazıyormuşum. Bunu fark ettiğimde iyileşmek istemedim bir süre. Çünkü babamın ölümünden ben suçluydum.
Babam Eylül ayının Çarşamba günü önemsiz bir ameliyat olacaktı ve ben o gün okula giderken önüme ölü bir kuş düştü. Hissettim, hatta bildim babamın öleceğini, ama küçüktüm, korktum, bir şey diyemedim. Kafamın içindeki iğrenç düşünceleri durduramadım. Ben çocukluğumdan beri babamın ölmesini istedim. Çünkü çok kötüydüm, babam evde sürekli ölmekten, ölmesinden bahsederdi. Çok yorulmuş ve çok korkmuştum artık. Her sabah erken uyanıp, babamın ölüp ölmediğini kontrol etmekten çok yorulmuştum. Babamı her şeyden çok seviyordum, ama anlıyor musunuz? Çok bıkmıştım. Bitmesini istedim. Babam öldüğünde de üzülemedim. Ağladım, ama sadece ağlamam gerektiği için ağladım. Sonra uzun süre kendimi affedemedim. Belki 1-1.5 yıl mezarına gidemedim babamın. Cezalandırmak istedim kendimi. Zaten yemek yemeyi seven bir insan değildim, iyice soğudum yemeklerden. Geleceğe dair bir amacım kalmadı. Müslümandım, ondan da vazgeçtim, çünkü her şeyin en kötüsünü hak ediyorum. Cehennemse cehennem, berbat bir hayatsa berbat bir hayat. Hâlâ da toplayamadım kendimi. Bazen içimden, toparlanmalıyım bu hayata bir kez geliyorum, desem de vicdan azabım beni hiç bırakmadı ve toplanmayı da hiç beceremedim. Derslerimi de saldım. Artık hayattan hiçbir beklentim, hiçbir amacım yok. Bunu da herhangi bir yardım için değil, sadece içimi dökmek için yazıyorum.
(Görsel: Charles Clos Olsommer)
“Her sabah erken uyanıp, babamın ölüp ölmediğini kontrol etmekten çok yorulmuştum.” için bir yanıt
Emin ol ki, sen babanın öldüğüne üzülmüşsün veya üzülmemişsin ama ben babamın ölmesine o kadar sevinirdim ki, bilemezsin. Babamın öldüğü gün -ne zaman ölürse artık- benim zaferim olacak. O öldüğünde ben özgür olacağım, ben de şuan 15 yaşındayım ve bir kızım. Ama asla ne anneme ne de babama düşkün oldum, çünkü ikisinden de her türlü siddeti gördüm. Ve ikisinden de gerçekten nefret ediyorum, hani olur ya kürt kafalı yobazlar, benimkiler de işte tam da böyle. Sadece fazla dindarlar, ve bu dindarlıkları yüzünden resmen hayatım elimden alınıyor, keşke diyorum, keşke ben de bir yurt çocuğu olarak doğsaymışım, keşke ben de yetim ve öksüz olsaymışım. Belki o zaman daha da az acı çekerdim. Benim hikayem de böyle, maksat içimi dökmekti. Teşekkürler.