“Kendime inanıp her şeye rağmen açılmalı mıyım?” adlı yazımın devamıdır.
Evet, bu benim zafer ve başarı yazım. Yaklaşık 7-8 ay boyunca beni yiyip bitiren o his artık yok. Öncelikle bu siteyi kurdukları ve beraber aynı sorunları yaşadığım insanlarla fiziksel olmasa da bizi bir araya getiren herkese teşekkürü borç bilirim. Bu site bana hayatımı, özgürlüğümü, mutluluğumu geri verdi.
Artık bandana ve şapka takmıyorum. Saçlarım rüzgârda istediği gibi uçuşuyor. Ailem bu duruma iyiden iyiye alıştı ve annem… Canım annem hep destekçim olduğun için, akrabalarımızın ve babamın yaptığı tüm mobbing’lere rağmen hep arkamda durduğun için sana çok teşekkür ediyorum. Kimsenin beni aşağılamasına izin vermediğin için de… İyi ki benim annemsin.
Buradaki birçok insanla aynı yolda gittiğimiz için anlatmam gereken birkaç şey var. Hiç kimse ve hiçbir şey verdiğiniz kararınızda sizi korkutmasın. Asla vazgeçmeyin ve pes etmeyin çünkü muhafazakâr ailelerde büyüyen biz kadınlar hep korku ve baskı içinde büyüdük. Belki bugün değil ama yarın, yarın değil 1 yıl sonra verdiğiniz karar değişmeyecek -7 yıl boyunca kararımdan pişman mı olurum diye düşünen benden örnek…-. Eminim korktuğumuz konular da hep aynı çerçevenin ekseninde dönüyor. Şiddete uğrar mıyım, maddi kısıtlama uygulayıp hayatı bana dar mı eder, evden atar mı, okuldan alır mı hatta belki evlendirir mi? Bunu anlamayan insanlar için konuşmak bazen çok kolay olabiliyor. Aman canım n’olucak, mecbur sana bakmak zorunda, baban o senin, ne der en fazla…
Keşke elimde sihirli bir değneğim olsa, hepimizi çekip çıkarsam bu bilinmezlikten. Burada isim olarak tanımadığım, ancak benimle beraber yürüyen tüm kadınlara teşekkür ediyorum ve ben de yanınızdayım. Asla yalnız yürümeyeceksiniz!
(Görsel: Peggy Kuiper)