Ablam, ailemin en büyük cahiliye dönemine denk geldi.

Selam arkadaşlar. Neredeyse tüm yazılarınızı okudum. Açıkçası yalnız olmamak bir yandan iyi, bir yandan da kötü hissettirdi. Sadece bizim ailede var zannediyordum ama hepinizde kendimden parçalar buldum.

Ben bizim ailenin en küçüğüyüm, yani tüm tecrübeleri bizzat tecrübe etmeden birebir yaşadım ve ağırlığını çektim. Ablam, ailemin en büyük cahiliye dönemine denk geldi. 9 yaşındayken okuldan alıp Kur’an kursuna yolladılar. Ablam, ailemizdeki bütün dini ve kültürel baskıların en büyüğünü yaşayan kişi. Ergenlik döneminde baskılara dayanamayıp sürekli evden kaçsa da gidecek yeri olmadığı için geri dönmek zorunda kaldı. 15 yaşında zorla evlendirdiler. Onu sürekli döven kumarcı biriyle 3 yılını geçirdikten sonra 18 yaşında özgürlüğünü eline aldı. Evdeki kıyametleri düşünün… Kumar oynayan, döven kişi o olmasına rağmen ablam suçlu bulundu. Ablam her şeye rağmen savaşmayı seçti, ailesi ise onun bu hayattaki en büyük düşmanı oldu. Küçük yaşından beri arkasında kimse olmadan, önünde bir örnek olmadan savaştı. Hiçbir zaman tesettürü istemedi, benimseyemedi, aksine baskılardan dolayı daha da nefret etti. Şu an 40 yaşında ama açık olduğu için hâlâ zaman zaman dışlanıyor, babam sürekli utandığını söyleyip duruyor. Hatta yolda gördüğünde yanında arkadaşları varsa ablam damgalıymışçasına yolunu bile değiştiriyor.

Ben bunları ve daha beterlerini görerek ve bilerek büyüdüm. Ablamın savaşında ben sadece dökülen kanlara baktım, onun çektiği acıları çekmek istemedim. Bu, işkence gören bir insanı izleyip onun çektiği acıyı çekmemek için direkt teslim olmak gibi. O yüzden ben de hiç savaşmadan direkt teslim oldum. Tek bir bıçak darbesi almadan, kendi benliğimi bile oluşturmadan onlar ne diyorsa yaptım. Böylelikle elimden geldiğince ve kendimce ‘özgür’ oldum. Şu an ne kadar büyük hata yaptığımı anlıyorum. Tesettürlüyüm ama başörtüsünü her taktığımda içimden söyleniyorum, kendimden nefret ediyorum. Babam aslında çok iyi bir insandır ve iyi kalplidir ancak tesettür onun en büyük zaaf noktası, şeref meselesi haline getirmiş. Annem ise politikacı gibi ‘millet ne der?’ kısmında. Cenazelerde üzüldüğünü göstermek için çığlık çığlığa ağıtlarla ağlayan insanlar gibi. Yani açılırsam çığlık çığlığa kıyameti kopartır. Hiç samimi değil. Bu evde tesettürlü olduğun sürece her şeye müsaade varken, tesettürsüzsen ev hapishaneden daha beter kıvama dönüşebilir. Ne yapacağımı biliyorum ama o bıçak darbelerine hazır mıyım, bilmiyorum. Ablam şu an mutlu ancak o izleri hep taşıyacak. Beni bunu bilmek bile üzüyor.

(Görsel: Oda Krohg)

Comment (1)

  1. Baskılara karşı direnmeyip acı çekmemek insana güzel geliyor. Bu hissi bilirim. Ama o zaman da yaşadığın hayat sana ait olmuyor maalesef. Yaşadığın mutluluk gerçek mutluluk olmuyor. Ablanın bu direnişine gerçekten hayran kaldım, umarım daima mutlu olur. Bence sen de tıpkı onun gibi direnmelisin. Çünkü alttan almaya çalıştığımız bu baskıların sonu asla gelmez. Alttan aldıkça üste çıkarlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir