Merhaba arkadaşlarım. Evet, ben de çoğunuz gibi olduğum şeyle olmadığım şey arasında yaşadığım boğulmalarla mücadele eden bir kadınım. 22 yaşındayım. 8. sınıfın 2. döneminde okula hiç gitmeyip başımı kapattım. Gitmememin sebebi de zaten kapanma kararı almamdı. 6. sınıfa başladığımda babamın yavaş yavaş başlayan kıyafet baskıları 8. sınıfta beni artık boğmaya başladı ve sanırım bundan kaçmanın tek yolunun kapanmak olduğunu düşündüm… Çok yanlış düşünmüşüm, kapanırsam babam beni rahat bırakır, baskılarına devam etmez sandım…
Ablam da hafızlık kursunda yatılı eğitim alıyordu, o dönem ablama asla öyle bir baskı yaptıklarını hatırlamıyorum. Bu baskılar aslında o kadar basit, o kadar konuşulmaya değmeyecek kadar saçma ki… Düşünün 13-14 yaşında bir kız çocuğunu, bilirsiniz gri kumaş okul pantolonlarını. Evet, babam bunu giymeme razı değildi… Onu giyebilmem için üstüne uzun bir hırka giymem gerekiyordu. Her sabah okula gitmeden kıyafetlerimi kontrol etmeden okula gidemiyordum.
Her kız gibi ben de etek giymek istiyordum, pantolonumu hırkasız giymek istiyordum. Bir gün gizli gizli etekle okula gitmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Evden pantolonla çıkıp asansörde etekle değiştirmiştim. Baskı sonucu neye kalkıştığımı görebiliyorsunuz değil mi? Evet, asansörde değiştirdim, korka korka, titreye titreye. Babam pencereden görmüş, dersin ilk teneffüsünde okula gelmişti. Bana olan kızgın bakışını hâlâ hatırlıyorum. Sanki dünyanın en pis şeyini yapmışım gibi, sanki dünyanın en pis şeyiymişim gibi. Bunları yazarken gözlerim doluyor. Hatırlamak bile boğuyor, üzüyor.
Arkadaşlar, ben küçücük bir kız çocuğuydum, neden ya, neden? Neden ben babamın baskıları yüzünden kapanmanın özgürlüğüm olacağını düşündüm, neden bu aptallığı yaptım? Çok pişmanım, şu an açılmak istemem hiçbir şeyi değiştirmeyecek gibi hissediyorum. 8. sınıftan sonra ben de ablam gibi hafızlık kursunda kaldım, ailemden uzakta olmak cazip gelmişti. 5-6 sene boyunca uzak kaldım. Maalesef aile evinden daha berbattı kaldığım yer; saçma sapan dayatmalarla aklımıza sokulan düşünceler, fikirler… Yanlış öğretilen doğrular. İğrenç kalpli insanlar. Her şeyi gördüm orada, her şeyi.
Hafızlık yapmamı istiyorlardı annem ve babam, yapamadım. Çünkü yapmak istemiyordum. Bırakacağımı söylediğimde annem bana düşmanıymışım gibi davrandı. Neredeyse 1-2 ay sonra abimin desteği ile bırakıp üniversiteye hazırlandım ve kazandım. 2. senemin sonundayım. Artık başımdaki bana ait olmayan örtüyü çıkarmak istiyorum ama tepkilerini hayal edebiliyorum. Arkadaşlarımdan, okuduğum okuldan etkilendiğimi düşünecekler. O yüzden çok korkuyorum.
Dayanamayıp ablama anlattım derdimi, sanki bana yardım edebilirmiş gibi… Benim ablam bana hiç ablalık yapmadı, ben hep tek kız çocuğu olarak yaşadım. Dertlerimi, sırlarımı hiç anlatamıyordum çünkü biliyordum ona güvenemeyeceğimi. Ablam bana abla olmayı değil, namus bekçim olmayı seçti; hayatı boyunca hiçbir kararıma saygı duymadı. Annem ve babamın gözüne girebilmek için beni hep sattı, sırlarımı onlara anlattı. Beni hep yaralarımdan, hatalarımdan vurdu, her şey oldu ama hiç abla olmadı. İşte o da ayrı bir yara, ben de yalnızım arkadaşlar.
Derdimi anlatıp bana yardım edebilecek kimsem yok, işte bir siz varsınız, bir bu site var… Böyle böyle sakin kalabiliyorum. Ne olursa olsun, herkes gibi ailemi seviyorum, ben de onlarsız yaşayamam. Asla onları üzüp kalplerini kırmak, onlara dert olmak istemiyorum ama artık dayanamıyorum, boğuluyorum. Bir gün cesaret edip aileme itiraf etmek istiyorum. Umarım bir gün bu gerçekleşir ve ben yine buraya başarabildiğimi yazarım. Sevgiyle kalın.
(Görsel: Mary E. Hutchinson)