Gözüm hala vitrinlerde, giyemediğim pantolonlarda, elbiselerde

Çok baskıcı bir ailede dünyaya geldim. Evin ilk çocuğuydum. 12 yaşımda ailemin baskısıyla kapandım. Namaza başlattılar. Hiç bir şeyin bilincinde değildim. Zorla dayakla namaz kılıyordum. Kılmadığım zaman feci dayaklar yiyordum. Namaz bitene kadar annem başımda nöbet tutuyordu. Oysa çok sessizdim, karşı çıkmayı bile akıl edemiyordum. Tuvalete girdiğimde annem kapıda beklerdi, yıkamadan çıkmayayım diye. Halbuki böyle yapacağına yıkamam gerektiğini tatlı bir dille anlatsa olmaz mıydı? İlkokuldan sonra Kur’an kursuna gönderildim. 12 yasına yeni girmiştim. O zaman daha kapanmamıştım. Annem devamlı hocayı tembihlerdi, kapanmamı söylesin diye. Hoca devamlı rencide ederdi beni sınıfta kapanmam için. Ortaokula başladığımda okul eteğimi ayak bileğimde diktiriyordu annem. O kadar utanıyordum ki… Okula girerken başımı açıp çıkarken kapatıyordum. O zamanlar serbest değildi. Alay edenler mi dersiniz, dalga geçenler mi dersiniz. Okula gitmek kabustu onun için.

Derslerim çok iyiydi, ama okulu bu yüzden hiç sevmiyordum. Bir keresinde bir dersin hocası dışarıda kapalı görmüştü, okulda ayıplamıştı beni. Her gece ağlayarak uyurdum. Ağlamadığım gün yoktu. O kadar baskı vardı ki evde… Yemekte kopardığınız ekmek parçasının büyüklüğüne bile karışılıyordu. Hatta ağzından nefes alsan burnundan al derlerdi. Öyle iki tane psikolojisi bozuk anne ve babanın elinde mahvoldu hayatım. İki kere intıharı denedim 14 yasındayken. Tabii kimsenin haberi yok. İlacı az içmişim, ölemedim ne bileyim. Her geçen gün bir öncekinden daha kötüydü. Bırak dışarı çıkmayı balkona çıkmama bile karışılırdı. Arkadaşım da yoktu zaten. Ama anlayamadığım şey bana yapılan bu baskılar kardeşlerime yapılmadı. Hem de hiç. Sanırım sadece bana farzdı. Şu an kardeşim tayt giyiyor, dışarıda ve göbeği açık giyiniyor, ama ona hiç karışan yok.

Derken evden kurtuluş için yapılan hatalı bir evlilik… Orda da pardösü giydirildim. Kalın çorap giymeden dışarı çıkamazdım. Anlayacağınız yağmurdan kaçarken doluya yakalanmıştım. Tabii bir de vajinismusmuşum. Hayatında erkek sinek bile tanımazsan n’olacak? Öyle orada da yıllar geçti. Çile doldurdum. Sonrasında boşandım, kendime yeni bir hayat kurdum çocuklarımla. Ama gözüm hala vitrinlerde. Giyemediğim pantolonlarda, elbiselerde. Bir yanım açılmak istiyor. Bir yanım yapamıyor. Sanırım alışkanlık. Ne de olsa kendimi bildim bileli kapalıyım. Yaş oldu 40. Bundan sonra ne yapacaksın özgürlüğü değil mi? Kır bacağını otur. Bir ömür öyle yapmadın mı zaten? Birinden hoşlansam, bakamıyorum. Kendi kendime suçlanıyorum. Çünkü kafamıza hep yanlış olarak yerleştirilmiş. Bakması bile suç. Çok uzun oldu biliyorum. Okumak zorunda değilsiniz. Ama paylaşmak istedim. Çünkü bunları paylaşacak bir arkadaşım hala yok ve ben artık çok bunaldım nefes alamıyorum. Bir kere geldiğimiz şu dünyada hayatımı mahvettiler.

“Gözüm hala vitrinlerde, giyemediğim pantolonlarda, elbiselerde” için bir yanıt

  1. Abla (bu hitabım için kızmazsınız umarım) bu yaşına kadar çok çekmişsin çok üzüldüm senin adına ama hiçbir şey için geç değil gerçekten. Bundan 10 sene sonra keşke 40 yaşımda yapsaydım diyeceksiniz. 40 sene istemediğiniz şekilde geçmiş zaten en azından bundan sonra hayattan keyif almaya çalışın kendinizi mutlu edin. Elalemin doğrularıyla yaşamak insanı bitiriyor içten içe ve bu kimsenin umrunda değil. Sizi sizden başka düşünen olmayacak. Ben ne desem boş şu an , sizin kendinizi ikna etmeniz gerekiyor . Etrafınızdakilerden çekiniyorsanız da birkaç ay konuşurlar sadece sonra da alışılır. Öyle olmasa bile takmayın kimseyi. Artık başkaları için değil kendiniz için yaşayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir