Merhaba,
Adımı ya da yaşımı yazamayacağım, çünkü korku ve panikle yaşıyorum. Üniversite öğrencisiyim ve hikayemi en başından anlatacağım. Zamanında nasıl arkadaşlarıma anlattıysam tıpkı öyle anlatacağım, çünkü bunu okuyan herkesin beni en az arkadaşlarım kadar iyi anlayacağını biliyorum. Bir de Türkiye’de başıma ne zaman ne geleceği belli olmaz, eğer bir anda ölürsem ve hikayemi sadece üç beş kişi bilirse çok kötü hissedecekmişim ve pişman olacakmışım (evet ölüyken) gibi geliyor, işte o yüzden çok konuşacağım.
Anadolu’da kadın olmak zor. Bunu çoğumuz ağır şekillerde tecrübe ettik, ama benim hayatımı zorlaştıran diğer bir etken de babamın imam olmasıydı. Aslında ben babam ilk atanınca çok mutlu olmuştum, daha dokuz yaşındaydım ve köyden başka yere taşınacağımız için çok heyecanlanmıştım. eğer böyle olacağını ve hayatın benim için daha da zorlaşacağını bilsem heyecanlanmazdım. On yaşında başladı her şey. O zamana kadar hep dini şeyler söylenerek büyütülmüş, büyüyünce hayali kapanmak olan küçük bir çocuktum sadece. Bu hayal benim saf çocuk hayalim değil de ailemin beni sürekli bu şekilde yönlendirmesiyle oluşan bir hayaldi. Zaman geçtikçe ailemin tatlı baskısı yavaşça arttı ve on bir yaşımda bana ne zaman kapanacaksın diye sormaya başladılar. Sordukları zaman istemediğimi fark ettim, hazır değildim. Ama bunu açıkça söyleyemedim ve onları kırmamak için liseye geçtiğimde kapanacağım dedim hep. Bu süreçte ise kapanmak daha da istemediğim bir şeye dönüştü, çünkü artık baskıyı sadece ailem değil toplum da yapıyordu.
Ailem bana baskı yapıyordu, toplum aileme baskı yaptığı için ailem bana baskı yapıyordu ve toplum bana yalnızken de baskı yapıyordu, çünkü ben imam kızıydım. Babamın görev yaptığı yerde ben henüz on iki yaşındayken açık saçlarım hakkında babama laf söylenmiş, babam da eve gelince beni ağlatmıştı. Köye bayrama gittiğimizde ben hep kendimin seçmediği, ailemin seçtiği bol kıyafetleri giyerdim, ama herkesin gözü sırf babam imam diye beni görürdü. İşte o zaman bayramlardan da nefret ettim. Zaten kendi bayramlıklarımı bile seçemiyordum, benim için bir tane bile güzelliği kalmamıştı. Üç dört yılımı tamamen bu şekilde korkarak ve panikle geçirdim. Liseye geçtiğimde ise kapanmadım, çünkü istemedim. İstemedim ama yine söyleyemedim, çünkü öyle bir şansım olmadığını biliyordum. En azından ailemin fikri öyleydi. Çevredeki herkesin fikri de öyleydi.
Hiç unutmuyorum bir keresinde babam ve arkadaşı lisede kaldığım yurda geldiklerinde babam yanımdan ayrıldıktan on dakika sonra beni arayıp benden utandığını söylemişti. Arkadaşı kızın niye böyle, demiş çünkü, o da utanmış benden. Ağladım ben de, dakikalarca babam benden utandı diye. Oysaki bir şey yapmamıştım. İçten içe direniyordum işte ama on altı yaşına geldim sonra, kuzenim kapandı babasının baskısıyla. Ben de bir gün onlarda kalmıştım, babam alacaktı ertesi gün bizi, karne günüydü hatta, saçımı nasıl yapsam diyordum. Sonra saçımı yaptığımı düşündüm, sonra o saçlarla babamın arabasına bineceğimi düşündüm. Babam bir kuzenime, bir bana bakacaktı ve benden bir daha utanacaktı. Kaldıramayacağıma karar verdim ve o gün kapandım. Birçok şeyi kaldırmıştım, yine yapardım ama o gün çok güçsüz hissetmiştim. Başlarda artık ailemle kavga etmediğim için çok mutluyum sanmıştım, ama artık dışarıya çıkmayı bile istemiyordum. Üç dört yıl boyunca herkes içe kapanıklığımdan şikayet etti ve dışarıya neden çıkmıyorsun diye sorup durdu. Söyleyemedim, avazım çıktığı kadar bağırmak istedim doğayla ve sevdiğim insanlarla birlikte olmayı çok istediğimi ama kendimi o resme bu şekilde koyamadığımı söyleyemedim.
Bazen söylemediğim her şey için çok pişman oluyorum. bu pişmanlık yüzünden yirmi yaşımda aileme açılmak istediğimi söyledim ve hayatımın en travmatik gününü kazandım. Depresyondaydım ve artık kendimi bulmak, kendim olmak istiyordum. Söyledim, pişman oldum. Babam ağlamaya başladı, annem zaten hep ağlıyordu. Annem benim gözyaşlarımı hiçbir zaman umursamadı ve benim cehennemde yanacağımı söyledi. Babam manipüle etmeye çalıştı. Dokuz yaşında kız kardeşim de babama sarılıp baba ağlama, ben senin istediğin gibi biri olacağım, dedi ve ben bu cümleyi yazarken tekrar ağladım, çünkü bu yükü kardeşimin kelimeleri daha da ağır yapıyor. Bir keresinde de demişti ki, o zaman daha yedi yaşındaydı. “Abla ben Kur’an hocası olmak istemiyorum, benim yerime sen olur musun, o zaman ben olmak zorunda kalmam.” demişti. Unutamıyorum. Burada herkesin yanında birileri oluyor, ben kimseyi etrafımda göremiyorum ve bu çok yalnız hissettiriyor. Herkesin anne ya da babası yanında oluyor sanki, ya da abisi, ablası. Bazen neden bu kadar çaresiz bırakıldığımı düşünüyorum. Yalnız da olsam başaracağım biliyorum ve size minik mutlu bir haber, gizli saklı da olsa özgürlüğü yaşıyorum, ama bir gün gerçekten başaracağım ve o zaman mutluluktan ağlayacağım. Adımı bilmeseniz de hikayemi okuduğunuz için teşekkür ederim, artık daha az yalnız hissediyorum.
Dipnot: Ailemi bunlara rağmen sevmem beni bir aptal yapar mı bilmiyorum, belki de yapar. Onları da suçluyorum ama en çok topluma kinimi kusmak istiyorum. Çünkü benim kadar değil, asla benim kadar olamaz, ama onlar da bu toplumun kurbanı. Sadece söylemek istedim, beni seviyorlar ama yetmiyor, anne baba olmayı beceremediler. Yine de nefretim sadece onlara değil. Nefretim buna sebep olan herkese. Umarım bir gün bu nefreti içimde tutmayacak kadar mutlu ve sağlıklı bir birey olurum. O zamana kadar bir yarım bu nefretle, diğer yarım da umutla yaşayacak.
“Abla ben Kur’an hocası olmak istemiyorum, benim yerime sen olur musun?” için 5 yanıt
Bu arada eklemek istiyorum Osamu Dazai’ın insanlığımı yitirirken kitabında arkadaşı ona yaptıkları şeyi için “toplum seni mahveder” diyor. Osamu da içten içe şunu düşünüyor. Toplum insan değil mi, yani beni sen mahvedersin. Burda demek istediğim ailemden çok topluma kızgınım demişsin ya, ailen de toplum, sende. Sen aklını kullanabiliyorsan ailen de kullanabilmeli. Toplum falan geç bunları, tamamen ailenin suçu bunlar. Onlardan nefret et demiyorum ama herhangi bi sevgi de beslememelisin. Zira onlar seni değil senin “hanım hanımcık kız” imajını seviyor.
Benim de ailem yanımda olmamıştı. Çok kavga ettik. Antidepresan kullanmak zorunda kaldım. Kendine iş bul, ayaklarının üzerinde dur, istediğini yap ve arkana bakma. Hayat anne baba isteğiyle yaşanacak bir şey değil.
Maalesef yaşadığın baskıyı farklı senaryolarla yaşayan başka insanlar da mevcut:/ insanlar din konusunda öyle garip saçma kısımlara takılı kalıyor ki daha bariz şeyleri gözden kaçırıyor. Bu yaşam tarzı sana dayatma şeklinde yapılıyorken diğer taraftan islamda zorlama yoktur gibi saçma sapan cümleler kurulabiliyor. Aslında kizkardesine örnek olması gereken sensin. Aksi durumda kızkardesin bu yaşadığın sürecin bir benzerini yaşayacak. Oysa senin cesaretle sergileyeceğin duruş kızkardesinin aynı süreçten senin yaşadığın zorlukların daha hafif halini yasamasını sağlayacaktır. Evet yaşadığın şeyler zor anlayabiliyorum, kardeşinin aynı durumu yasamasını istemiyorsan bu duruşu öncü olarak senin sergilenen gerekiyor.
Kendine iyi bak, senden daha değerli baska bir şeyin olmadığını bil lütfen.
Yalnız olmadığını söylemek için yorum yapıyorum. Asla değilsin. Ben de hiçkimseden destek görmedim, evden atılma tehditleri üniversiteye göndermeme tehditleri duydum ama pes etmedim. Zor geliyor biliyorum, o kadar iyi anlıyorum ki içindeki duyguları. Bu dünyada en iyi anladığım duygu dini baskı yaşamak msalesef. Ben açılmak istediğimde ağlarken tüm kız kardeşlerim için de ağlıyordum, bu duygu öyle kuvvetli öyle hapsedici bir kasvete sahip ki başa çıkamayacağını sanıyorsun. Ama çıkacaksın güzelim emin ol çıkacaksın. Ailen de kabullenmek zorunda kalacak geri kalan herkes de. Yalnız yürümeyeceksin
Yanliz olmadigini bil o yuzden yaziyorum. Bende daha önce anneme ve babama acilmak istedigiimi söyledim. Beni red ediceklerini söylediler ve durum hic iyi bir sekle gelmedi. Annem cok hastalandi ve tekrar eve döndum. Su an onlar iyi hissettikleri icin kapaliyim ama universitemi kazanip tasindigim an artik ben karar vermek istiyorum hayatimdan. Seni o kadar iyi aniyorumki onca söze ve gözyasina ragmen insan ailesini seviyor ve onlari kirmak istemiyor. Bende kiziyorum kendime neden umursamaz olamiyorum ve onlara karsi gelemiyorum diye ama unutma ki kimse senin mutlulugundan degerli degil.