Kapandığım ilk günden beri kendimi çirkin kabul ettim ve açılacağım günü hayal ettim

Kim için yaşıyordum ki ben? Çok basit bir soru değil mi? Kime sorsanız “Kendim için yaşıyorum daha kim için yaşayacakmışım” diyecekler. Oysaki çoğumuz ‘toplum zincirinin’ bir halkası olmaktan öteye geçemiyoruz. Ki bu zincire ne uyuyoruz ne seviyoruz. Tamamen o zincirde olmamız gerektiği inandırılmış bize. Ben 5 yıldır bulunduğum bu zincirin halkası olmaya devam etmek istemediğimi fark ettim. O ya da bunun mutluluğu için değil kendi mutluluğum için yaşamak istiyordum. Ama sağım solum bağlı. Nereye çeksem benimle birlikte gelip engel oluyorlar. Evet, benim serüvenim tam olarak bir zincir halkası gibi. Çok dindar bir babaya sahibim. Annem ise dine babam ile birlikte daha çok bağlanmış. Çünkü ne annemin ne babamın ailesi dindar. Bu yolu tamamen kendileri seçmiş, o yüzden ikisi de çok çok bağlılar. Gelin görün ki ben böyle biri değilim. İslamiyet’i kabul ediyorum, doğru din olduğuna da eminim, ama onunla çok yanlış zamanda çok yanlış insanlarla tanıştım ve hâliyle her şeyiyle kabul edemedim.

Tesettüre 14 yaşında babamın “Kapanacaksın.” sözüyle girdim. Çok bariz bir zorlamaydı. İmam hatipte okumama rağmen benim için çok ağırdı çünkü yaşam tarzım buna uymuyordu. Ben yerinde duramayan, cıvıl cıvıl, giyinip kuşanmayı seven bir çocuktum. Şansa dikkat çeken bir güzelliğim de vardı. Gür, açık kahve tonları saçlarım, belirgin iki gamzem, zarif fiziğim dış görünüşümde en çok dikkat çeken unsurlardı. Ve tesettür bunların hepsini elimden almıştı. Saçlarım, gülüşüm, fiziğim artık anlamsızdı. 14 yaşındaki bir çocuk için belki de tüm dünyasıydı dışı ve o çok net bir şekilde kapatılmıştı. Sanki benliğim değişmişti. “Sen tesettürlüsün böyle giyinme, böyle gülme, erkeklerle konuşma, bisiklet sürme, dikkat çekme, orası bizim gibi insanlara uygun değil gitme!” ve daha neler neler. Yanlış anlaşılmasın, amacım uçuk kaçık bir hayat yaşamak değil. Yazılım kursuna gitmek istediğim için demişti babam “Oraya gitme orası ahlaksızların yeri.” diye.

Kapandığım ilk günden beri kendimi çirkin kabul ettim ve açılacağım günü hayal ettim. Açılırsam nasıl güzel olacağımı, nasıl rahat edeceğimi, nasıl istediklerimi yapabileceğimi düşünüyordum. Bu konu da hala 14 yaşındaki bir kız gibiydim sanki orada takılı kalmışım. Yıllarca planlar yaptım. Üniversiteyi kazanınca açılacağım, kendimi kurtaracak kadar param elimde olunca açılacağım… Millet güzel yerde okuyabilmek için çalışırdı, ben açılabilmek için. Şu an 19 yaşındayım dediklerimin hepsi gerçekleşti. (Bu arada Tıp okuyorum.). Ama hâlâ kapalıyım, çünkü babamın tehditleri beni çok geriyor. Ya beni okutmazsa, ya evlatlıktan reddederse? Ne gelirdi ki elimden? Bugün ayın 13’ü ve 18’inde üniversite için şehir değişikliği yapacağım. Planım 18’inde açılmak.

Annem biliyor çok kabullenemese de ama babam… Babamın sanırım haberi olamayacak, çünkü annem bile söylemeye çekiniyor. Anlayacağınız bir başımayım. Aile kavramını kaybetmekten çok korkuyordum, lakin en önemlisi kendimi kaybettiğimin farkında bile değilmişim. Daha demin bir arkadaşın yazısını okudum. İnsanlarla tanışınca hobilerimi değil açılmak istediğimi anlatıyordum diyordu. Yazıyı görünce iyi bir güldüm, ama gülerken gözlerimden yaş akıyordu. Doğru ya insanlara ne diye bunu açıklıyorum? Bu açıklanması gereken bir durum mu olmalı? Böyle bir olay niye var ki ben açıklıyorum? Ben bu muyum yani, zorla kapanmış ve açılmaya çalışan bir kız.

Hayır çok çok daha fazlasıyım ama bunun ötesine geçemiyorum ki. Ne zaman çalışsam canım acıyor. Biliyorum sizin de acıyor. Ama öldürmeyen acı güçlendirir bunu da biliyorum. Ben daha güçlü ve kendim olmak istiyorum. Güçlü olmak isterseniz size güç değil, güç göstermeniz gereken bir olay verilir ve gücünüzü olay karşısında siz elde edersiniz. Ben bu zinciri kıracağım ve güçleneceğim. Evet 5 gün sonra 5 yılın intikamını alacağım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir