Yazılan hikayeleriniz farklı farklı olsa da okurken hep benzer duyguları hissettim. Kendi hikayemi yazmak zorunda hissetmemin sebebi ise bazılarınızın hala umutsuz olduğunu ve gencecik yaşlardaki insanların bile hayatları bitmiş gibi davranması oldu. 1992 Üsküdar doğumluyum. Ailem hiçbir tarikata veya cemaate bağlı değil, bunu belirtmek zorundayım sebebine geleceğim. Hem anne hem baba tarafımda kız çocukları erken yaşta “kendi istekleri” ile kapandı. 6. sınıfa geçtiğimde bana ilk zorbalığı yapanlar annem babamdan önce sözde o kendi istekleri ile kapanmış olan kuzenlerim oldu. “Ee canım sen ne zaman kapanacaksın bak biz 6. sınıfa geçmeden kapanmıştık” gibi imalı ve zehirli cümlelerini özellikle ailemin yanında savurdular. Babam hiç tepki vermiyordu onların laflarını dikkate bile almıyordu esasen. Babam için önemli olan Kuran ve sünnetti. Demiştim ya derdi tarikat, cemaat veya çevresi olan bir insan değildi. Kendi inanışı doğrultusunda benim de onun gibi mükemmel bir Müslüman olmamı istiyordu. Mükemmel Müslüman dedim, bu konuda keşke bir açığını bulsaydım diye yıllarım geçti. Ne bir lokma haram yer ne bir damla yalan söylerdi. İnsanlara yardım eder kimselere göstermezdi. Ailemin durumu iyiydi ve haram yemeğe kalksa çok öncesinden ismi bilinen bazı markalardan bile daha iyi konumda olabilirdi. Şahit olduklarımı bilseniz demek istediğimi daha iyi anlayabilirdiniz. Benim tarafımdan da bu dönemler babamın beni yetiştirdiği gibi sadece din konusunda değil, ne yapıyorsa yapsın bir insanın en iyi şekilde o işi görmesi gerektiği ve hep en mükemmel şekilde sonuçlar alınması gerektiği zamanlarımdı.
Okula başladığım günden itibaren karnemde 4 rakamı bile olmazdı, olamazdı. Sınavdan 95 aldığımda bir köşede ağlar eve gitmeye utanırdım. Şimdi bu zihniyetle 6.sınıfın ortalarında bu başörtüsü mevzusu kalbime bıçak gibi saplandı. Fiziksel değil ama psikolojik bir baskı ile kendi kendime babamı memnun etmem gerektiğini düşündüm ve kapandım. Hayatıma vurduğum zincirin ne denli bağlayıcı olduğunu idrak edecek bir yaşta değildim. Evet, babam çok sevinmişti. Bana hediyeler aldı ve ilk defa övgüyle bahsetti. Aldığım onca iyi not için bile “Yapman gereken de buydu” diyen adam, ilk defa övmüştü beni. Bu arada şunu eklemeliyim. Erkek çocuğu gibi büyüyen bir kız çocuğuydum ve babamla aramız çok iyiydi, hatta babasına hayran bir kız çocuğuydum. Sonrasında annemin “Pantolon giyemezsin artık”ları başladı. Sonradan babamın daha bol giyinmem gerektiğini “Pardösü alalım mı sana”ları başladı. Kapanmam yetmemişti ama ben pardösü giymek istemiyordum. İlk verdiğim savaş pardösü için olmuştu. En nihayetinde dayanamamış o pardösüyü giymiştim.
Ortaokul bittikten sonra OKS sınavından derece yaptım Atatürk Fen Lisesini kazanmıştım ancak babam İmam Hatip’e gitmem gerektiğini, aksi halde okuyamayacağımı, hem dünyamı hem ahiretimi kazanmam gerektiğini ve sahte kemalistlere yedirecek bir kızı olmadığını söyledi. “Okumam ben de” öyleyse dedim dimdik durdum karşısında. Yüzünü görmeniz lazımdı. Okumamı benden daha çok istiyordu ancak kendi istediği şekilde ve kurumlarda. Küçük bir sırt çantasına eşya koyup bir evde bakıcı ilanı arayıp evi terk ettim. Yanıma aldığım şeyleri şimdi düşünüyorum da canım çok yanıyor. Gizli gizli biriktirdiğim posterler, karnelerim ve takdir belgelerim. Görüştüğüm eve gittim. İnanılmaz çirkin yaşlı bir adam, kapalı bir eşi ve 30’lu yaşlarında bir kızları vardı. Kızı bana evin genel rutinini anlattı. Bu rutinde bir de yaşlı adamın her akşam rakısını hazırlamam da görevlerimden biri olacaktı. Benim dünyama o kadar uzak ve korkunç bir durumdu ki bu, size ifade edemiyorum. Akşam olduğunda adam yanıma gelip garip hareketlerde bulundu. Aklımdan geçen şey ben mi kötü niyetliyim yoksa bu adam gerçekten şu anda beni taciz mi ediyor oldu. Cevabımı 1 dakika içerisinde almıştım. Telefonumu kapattığım için kimse bana ulaşamıyordu ama defalarca aramışlar. Hemen telefonu açıp ilk arayanın kim olduğuna bile bakmadan cevapladım. Büyük kuzenim arıyordu. Adresi verdim. “Gelin, buradayım” dedim. 30 dakika kadar sonra gelmişlerdi. Eve gidene kadar kimse konuşmadı. Evde herkes babama “Sen evliya gibi adammışsın kızın başına bir şey gelmedi çok şükür” dedi. Bu cümleler beni daha çok yıkmıştı. Herkes gittikten sonra babam “Neden gittin” dedi. Ben de kapanmak istemediğimi, beni istemediğim bir okula gönderdiğini, bu şekilde yaşamak istemediğimi söyledim. İyi dedi, nasıl istiyorsan o şekilde olsun ama ortak karar verdiğimiz bir okula gidersin. Başörtüsü takmak istemezsen takmazsın tamam, dedi. Beni kaybetmekten korktuğunu biliyordum. Bir yandan da bir namussuzluk yapmadığım için seviniyordu. Çünkü onun gözünde bir erkek için evi terk etmem demek affedilecek bir şey değildi. Ölümü görüp sıtmaya razı oldu anlayacağınız.
Hikayemin devamında istemeye istemeye kız meslek lisesine gitmek zorunda kaldım. Okulda hocalarım bile orada olmamam gerektiğini biliyorlardı. Ders notlarım çılgınca düşmeye başladı. Umursamaz ve bitkindim. Bunun yanı sıra başörtüsünü sadece iki gün takmadım. Öyle bir cümle kurdu ki babam, hala kulaklarımda çınlar. Utanmıyorsan böyle çıkabilirsin. Kendimi kötü bir kadın gibi hissettirmişti bana. Tekrar taktım o başörtüsünü. Çok fazla detay ve arada olan çok fazla olay var bunları şimdilik yazmayacağım.
Yıllar geçti, nihayet mezun olabildim. Üniversite okumamı destekliyordu babam. Adam akıllı lise okumadan mezun olmuştum. 1 ay hazırlandım ve İzmir’i kazandım. Önce göndermek istemedi sonra razı oldu. Ben kaydımı yaptırdıktan sonra babama artık ne olursa olsun bu örtüyü takmayacağımı söyledim. Dimdik durdum karşısında ama bu sefer ister kovsun ister dövsün ister sövsün hiç fark etmeyecekti. Beni yine kaybetmek istemedi. Tamam demedi ama sesini de çıkartmadı. Kayıt oldum. Ne haddinden fazla absürt bir kıyafet edindim kendime ne başka bir şey yaptım. Namusumla şerefimle okulumu bitirdim kimyager oldum.
Bütün sülalem kapanmadığım için beni kusurlu bir mal gibi görüyorken, şimdi en ufak bir ihtiyaç da arıyorlar ve her konuyu bana danışıyorlar. Şimdi de parmakla gösteriyorlar ama bu defa övgü ile bahsediyorlar. E tabi cümlenin başına “başı açık ama” şeklinde eklemeyi de ihmal etmiyorlar. Bunca yıl geçti, evlendim bile… 12 yıldır İzmir’de yaşıyorum ama hala ara ara akrabalarım beni sıkıştırıp “Bak senin her şeyin dört dörtlük bir de kapansan” diye hocalık yapmaya uğraşıyor. 30 yaşıma geldim hala babamın inançlarına ihanet edecek bir kusurunu bulamadım. Zamanında çok istemiştim elime bir koz geçsin de çıkıp karşısına “Bak sen de böyle böyle günah işliyorsun” demeyi. Asla vazgeçmeyin dimdik durun. Ben eğer daha erken yapabilseydim kimya yerine istediğim bölüm olan sinema ve televizyon okuyacaktım. Birçoklarına mal oldu ama en çok mesleğime mal oldu. Siz karşı çıktığınızda size güller sunmayacak aileniz. Çok kötü durumlarla karşılaşacaksınız ama emin olun bunlar geçecek ve siz daha önce yapmadığınıza pişman olacaksınız. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim, sevgilerle.