Nasıl anlatsam bilmiyorum. Ailem çok baskıcıydı, ama güçsüz bir karakterimiz olduğu için sadece ben ve kız kardeşime karşı o kadar zorbalık gördüm ki, ablamdan ve annemden o kadar çok baskı, şiddet ve zorbalık gördüm ki anlatamam. Düşüncelerim, hislerim hiçbir zaman umursanmadı. Sonuç ne mi? Ucube, kendini keşfedememiş, yabani birine döndüm. Konuşmak, gülmek bile bana sanki ağırbaşlı olmak zorundaymışım gibi fazla geliyordu. Kendime gülmeyi bile fazla görecek kadar örtünün içinde kaybolmuştum. Hatta dahası, biri bir iyilik yaptığında, eğer karşı cinse teşekkür etmiyordum. O kadar ezik, o kadar ucubeydim ki ailemin zorbalıkları devam ettiği yetmiyormuş gibi bir de çevrenin zorbalığı başladı. Küçük yaşımda, kocaman bir kadın gibi göründüğüm ve ağırbaşlı olduğum için…Beni yalnızca parasına güvenen ve kadınları malıymış gibi gören bir aile…
Özgür, istediğini yaşayabilen, saat 12-1’de eve gelen oğlunun hizmetçiliğini yapmam için (sözde evlilik) anneme sordu. Bakın, bana da değil, anneme sordu. Ben o kadar ezik, o kadar bu zorbalıklara alıştırılmış, ucube hissediyordum ki, hayal kurmak bile bir süre sonra hakkım değilmiş gibi gelmeye başladı. Ruhen o kadar çöktüm ki, bu artık bedenime yansıdı. Ve en acısı da, ben bunun farkında değildim. Gece uyuyamıyordum, düşüncelerimi susturmak için telefon bağımlısı olmuştum. Kendimi asla sevemiyordum, çünkü buna alıştırılmıştım. Düşüncelerim gittikçe onlara benziyordu.
Ailemden o kadar nefret ediyordum ki, beni aşağı çekmek için ellerinden geleni ardına koymuyorlardı. İntihar bile etmeyi düşündürdüler bana… Artık ailevi sorunlarımı arkadaşlarıma açmaya başladım. Onlar bir dış göz olarak beni gördüğü için, düşüncelerini ve tavsiyelerini benimsedim. Bana kendi kararlarımı yaşamam gerektiğini söylüyorlardı. Daha önce çok söylediler, ama psikolojik olarak o kadar bitik olduğumun farkında bile değildim. Telefon bağımlılığımı yenip, kendime bir dış gözle baktım. Hâlime o kadar acımaya başladım ki, kaybettiğim yıllara mı üzüleyim, beni ucube olmaya alıştırmalarına mı? Eğer farkına varmasam, kendime gelmesem, olacaklara mı? Arkadaşlarım sayesinde o kadar cesaretimi topladım ki, sustuğum herkese birer birer gerçekleri söyledim, annem ve ablam da dahil. Artık kendi kararlarımı yaşamak istediğimi söylediğimde, beni tekrar damgaladılar. Ailemizin şerefine toz kondurmamam gerekiyormuş. Dışardan hep her şey yolunda imajı vermemiz gerekiyor, yoksa el alem ne dermiş?
Ben travmalarımla baş başa kalsam da sorun yok. Birileri kendi kararlarımı yaşayamayacağım kadar beni ezik görüp objeleştirse, istediğini yaptırmayı kendilerine hak görse de sorun yok. Üstümde kendim olamamanın verdiği asabiyet olsa da sorun yok. Kendime yeni bir kıyafeti bile layık görmeyecek kadar depresif olsam da sorun yok. Eğitim hayatımı bile etkilemeye başlasa da sorun yok. Çünkü ben bir kızım, ağırbaşlı olmalıyım, gülmemeliyim, hatta konuşmamalıyım. Depresifliğimi fark ettiğim an harekete geçtim. Artık susmuyordum ve eğer böyle olmasam, cinayete bile kurban gidebilirdim. Savunma mekanizmam o kadar yok olmuştu ki, 18 yaşında olmama rağmen, ailem bana şiddet uygulasa bile, kendimi fiziken bile korumamaya başlamıştım. Dışardaki gözlerden bile kendimi sakınamıyordum. Beni gözüyle süzüyorlardı, “Bu kızın hâli ne böyle?” dercesine. Ve buna bile içten içe yanıp, sesimi çıkarmıyordum.
Benim açılma hikayem bu şekilde şu an başladı. Ailem kafayı yemiş olup, ne yaptığımı şaşırmış olduğumu sansa da, ben kendimle gurur duyuyorum şu an. Alışma süreci ve vereceği psikolojik zorluktan dolayı doğru zamanı bekliyorum. Üniversiteye geçince net bir şekilde gerçekleştireceğim eylemi. Kimse umurumda değil. Nasıl ki onların bana yaptığı davranışlar ve kötü sözlerin bende bırakacağı yara umurlarında olmamışsa, artık benim de onlarda bırakacağım yara umurumda değil. Susmuyorum, susmayacağım. Benim gibi olanları gördükçe, kendime de onlara da acıyorum. Bu devran dönecek. Biz sustukça tepemize binecekler. Güçlü bir kadın olup, benim gibi olanların sesi olacağım.