Merhaba. Biraz uzun olacak. Öncelikle benimle aynı ihmali veya benzerlerini yaşayan, sesini duyuramayan çocuklar, sizden özür diliyorum. Yeterince size ses olamadım. Aile güzeldir aslında değil mi? Senin her an yanında olurlar.
LGBT için bölücü diyen insanlardan biri annem, gözlerime bakarak konuşuyor. Tabii ben hiçbir yaşımda çocuk doğurmak istemedim. Annem çocukluğumu bilir, hep evlat edinmek istedim. ‘Ben mi ailemizi bölüyorum?’ diyorum, ‘Hayır’ diyor. Tabii siz, size Tanrı tarafından emanet edilen çocukları dine adarken hiç sorun yok, bölücü değilsiniz.
Akrabalarımla ailem ağır dindar. Siyaset evde hiç konuşulmazdı. Siyaset gündemimde de hiçbir zaman olmadı. İlk zamanlar ailemi suçladım beni neden ilkokul dahil hiç okula göndermediniz diye. Abim okula gitti ama eminim ki o da cemaat yurduna gönderdiklerinde kaçmasaydı küçücük yaşında benimle aynı olayları yaşayabilirdi. Bu yaşımda iktidarın suçu olduğunu kabul ediyorum.
Ailemi seviyorum, en çok annemi. Lakin neden ailemi hapse atmadınız? Neden? Yıllarca cemaat kurslarında (küçücük bir daire) pencereden bakmama izin dahi verilmeden hayattan soyutlanmış şekilde yaşadım. Çocukluk hatıralarımdan beri başörtülüyüm, asıl hikaye 8 yaşında Antalya’dan İstanbul’a daha iyi bir kurs için gidip orada yatılı kalmam ile başladı. 2 sene sonra döndük.
Yazıyorum, ben hiçbir yere ait değilim. Annem hoca olduğu için, dini öncelikti ve hoca olarak sürekli çalıştı. Kursta bana hep “ortada yumurta” denirdi. Evet, ben hiçbir yere ait olamadım, başı boştum. Evimde yatağım varken yaklaşık 8-9 sene süngerde yattım.
Kursta çoğu zaman hamam böcekleri göz önünde olurdu, bacak kadar koltuğa küçük aklımla kıvrılır, yatardım yerden biraz yüksek diye. Çevrem dolayısıyla 13-14 yaşında çarşaf giydim. Hafta sonu eve gidebiliyordum ama yaşadığım soyutluk nedeniyle odamdan dahi çıkmıyordum.
Yaklaşık 4 senedir açığım. Hayata yeni adım atmış 2 yaşındaki bir çocuk gibiydim. 17 yaşıma kadar hep yanımda büyük yaştaki insanlar olduğu için, çocuk muamelesi gördüm. Kararım, fikrim, saygınlığım ve kendim için yaptığım hiçbir şey yoktu.
Biz hep başkalarına faydalı olmalıyız diye büyüdük, kendimiz için en ufak gelişim adımımız yoktu. Din dersleri ve sohbetler. Hayatım bundan ibaretti. Sanırım 15 yaşında tekamülden icazet aldım. İstanbul’da tekamül sürecinde yönelim farkındalığım yüzünden tek başıma acı çektim. Bir sene boyunca tanımadığım şehirde, kurstan çıkmadan kendimi bitirdim. Anneme söylediğim şeylerin özeti: “Anne, ben her şeyin farkındayım. Allah için nefsime karşı çıkacağım, bu bir imtihan.” Annem bunu da görmezden geldi. Her zaman her şeyi geçiştirerek olayı kapatırdı.
Başkalarının gözünde, 15 yaşında dahi kendime acımayı hak görmedim. İcazetimi de kayırma ile aldım, hakkım değildi, sonradan öğrendim. Gururum incindi, sarsıldım. Hayatta tek elimde olan şey gururum, onurumdur. Hiçbir zaman din derslerine yakınlığım yoktu zaten. Sanırım 15-16 yaşındaydım, 2 sene boyunca kurstaki kreşte tek başıma 6 kadar çocuğa baktım. 2 insan daha vardı ama hoca demeye dilim varmıyor. Neredeyse günde 8 saat, tek başımayım, düşünün. Tek başıma acı çektim, kimse yoktu. Ailem yanımda değildi, kurstakiler yanımda değildi. Çocukların ihmalkar ebeveynleri tabii ki düşünmediler, bu çocuk daha 15 yaşında!
Şu an 20 yaşındayım, yazdıklarım için kimliğim belli olabilir, kimseden utanmıyorum. Her fikre saygı duymuyorum. Zarar verme obsesif kompulsif bozukluğu ve anksiyete için hap içiyorum. Çocukluğum din adı altında iktidar yüzünden görmezden gelindi. Çocuk işçi olarak Allah rızası için parasız 2 sene çalıştım! Çarşaflı olduğum için (tam bağlılık duyuyordum) senelerce yüzümü açmadım, dışarıda hakarete uğradım, çocuk olduğum için yaptığım her çocukça hareketten vicdan azabı çektim. Yıllarca erkeklerden korktum, çocuk yaşımda cinsellikle ilgili her şey yanımda sansürsüz konuşuldu. Bunları buraya yazmak istemedim doğrusu, ancak bizi çocukluğumuzdan beri (20 yaşındayım!) görmezden geldiler, bile isteyerek. Din adı altında güç kazanıyorlar.
Bir tanıdığımın çocukları için şikayette bulundum devlete resmi süreç için, sonradan süreci öğrenmek için telefon açtığım eğitim kurumu: “Elden gelen hiçbir şey yok, devlet ses çıkarmıyor.” anlamında konuştu, içimizi döktük. Yalvarırım bu kurstaki çocukları görmezden gelmeyin. Dört duvar arasında hiçbir sosyal faaliyetleri olmadan vakitleri heba oluyor. Acımızı anlamayın lütfen, sadece ortak olun istiyorum.
Çocuğunuz varsa çocuğunuzun bir evde yıllarca kapalı kaldığını düşünün. Çocuğunuz din insanlarının elini öpüyor, saygı değil bağlılık için her hareketini taklit ediyor. Annem bir din insanı için demişti ki: “Allah ömrümden alıp ona versin”. Ben de bu bağlılığı hissedip aklımdan geçirdim bu cümleyi zamanında. Şimdi acıyorum kendime. Anne biz neyiz? Biz senin çocuklarınız! Bizi görmezden gelmedin mi bu lafı söylerken? Nasıl böyle bir cümle kurarsın? Bizi düşünmedin hiç zaten biliyorum ama sevgi adı altında ettiğin her hareket bize hiç yaramadı, hakaret kabul ettik, biz bunları hak ettiğimiz için bu halde değiliz elbet, buna layık görüldü. Biz hiç sevilmedik. Kendimi sevmek zorundayım. Çünkü cemaat kurslarında bir sürü çocuk var. Onları sevmek zorundayım, kimse bizi sevmiyor. Bizi kendi sevgileri için kullanılan bir araç olarak görüyorlar. Bunu düşünüyorum. Onlar tabii böyle düşünmüyor. Beş dakika dahi düşündüklerini sanmıyorum.
Bir keresinde seks işçisi olmak için, bu konuda çalışan biriyle buluştum. Korktum, para için psikolojimi bozmadım. Ancak o zamanlar parasız, elinden hiçbir iş gelmeyen ve diplomasız bir çocuktum. Hala öyleyim haha. Her şey imkansızdı gözümde, hiçbir yere ait değildim. Sanırım 18 yaşındaydım. Yine yalnızdım, bunun ağırlığını size aktarmaya çalışmıyorum. Daha annem anlamadı. Anlaşılmaya çalışmıyorum. Ben kimseyi umursamıyorum, geleceğimizi düşünmeyen kimseyi.
Kimse acımasın bize. Biz hakkımız olan adaletin yerine gelmesini istiyoruz, hesap sorulsun istiyoruz. En çok çocukluğum merak ediyor bunu, bizim için gerçekten çabalayanlar olacak mı? Biz unutulacak mıyız?
Sadece devletin bekasını düşünen insanlar ülke içinde yer yer mahvolan hayatları bilmiyorlar. Biz yaşamak istiyoruz, yaşatmak istiyoruz. İçinde acıyı yaşayan insanlar olduktan sonra devlet ayakta kalsa da yapboz hiçbir zaman tamamlanmayacak, biz eksiğiz. Kendimizden eksiğiz, bizden gidenlerden eksiyiz.
Lütfen halkım, devletimin ak insanları ve annelerimiz, tecavüze uğramış vatandaşları, parası hırsızlar tarafından yenmiş halkımızı unutmayın, hesap sorun. Bizi de unutmayın lütfen.
Biz sizin çocuklarınız.
“Ailemi seviyorum, en çok annemi. Lakin neden ailemi hapse atmadınız? Neden?” için bir yanıt
[…] Çocukluğundan bu yana cemaat kurslarının küçücük pençelerinden insanların özgürlüklerini izleyen bir genç zorunlu eğitimden kendisini mahrum bırakan ailesi için devlete “Ailemi neden hapse atmadınız?” diye sordu. Suçlu karma eğitim değildi. (Mektup: Ailemi seviyorum en çok da annemi, lakin neden ailemi hapse atmadınız?) […]