Kadınların üzerlerine karabiber serpilip dışarı yollanırdı

Merhabalar, en başta bu şekilde bir proje yürüttüğünüz için teşekkür ediyorum. Sayfanız bana çok uzun zamandır moral veriyor. Dilerim bizim hikayemiz de, bana olduğu gibi kız kardeşlerime de destek olur.

Öncelikle bu istismarın tek mağduru değilim. Annemle birlikte babamın ve ailesinin yıllarca süren sistematik istismarına maruz kaldık. Annem akrabalarıyla büyüyen yetim bir çocuktu. Bu yüzden erken evlenmek durumunda kalmış. Babamla evlendiğinde, onun ve ailesinin hastalıklı fikirlerinden haberdar değildi. Kendileri üye oldukları tarikata sıkı sıkıya bağlı ve etraflarını bu şekilde baskılayan insanlardı. Annem kapalı bir kadın olmasına rağmen, babaannem özellikle ona neler yapmıştı -ki kendi kızını bile 16 yaşında bir tarikattaki dul adamlardan biriyle evlendirmişti.

Annem bütün nişan fotoğraflarında peçeli ve eldivenliydi. Düğünleri sohbetli olmadığı için oğlunun düğününe gitmemişti. O zamanlar annem dikiş kursuna gittiği yolda inşaat faaliyetleri olduğu için erkekler bakar diye kurstan alınmıştı. Çarşaf almadığı için ellerini yakmışlardı. Etek altına tül çorap giydiği için bana hamileyken onu boğmaya çalışmışlar. Babam da aynıydı. Bir tunik pantolon takımı istediği için annemi bina kapısında tekmelemişti. Evdeki şiddete zaten defalarca şahit olmuştum. Babam şikayet ettiği için annemi fahişelikle, şeytanlıkla suçlardı. Annesi şikayet ettikçe de anneme eziyet ederdi.

Benim hikayem ise 5-6 yaşlarında başlıyor. Kıyafetime o zamanlarda karışmaya başladılar. Götürüldüğüm her düğünde, abiyenin altına tişört giyen, boyunu geçen etekle koşmaya çalışan o çocuktum ben. Çocukluğum boyunca dini sevmeye zorlandım. Ramazanda onlar gibi yaşardım. Örtünür, oruç tutar, Kuran okurdum. Arkadaşlarım dışarıda oyun oynarken ben hatim saatlerini doldurmak zorundaydım. Bir keresinde dışarı çıkmak istediğimi söylemiştim. “Okumak istemiyorsan söyle, ben senin babanım, yalanını anlarım” demişti.

İstemediğimi söylediğim o gece ilk kez şiddet görmüştüm. Beni lavabo musluğunun altında boğmaya çalışmıştı, bir daha söyle: “Sen şeytansın, senin yüzünden yanayım mı istiyorsun?” gibi şeyler söylüyordu. kendince abdest aldırıp temizliyordu bir nevi. Annemin yakarışlarını, beni kurtarmaya çalışmasını, bana sarılıp özür dileyerek uyuttuğunu hiç unutamıyorum. O gece anlamıştım kaderimi ama sinmedim, hatta korkmadım bile biliyor musunuz? Daha çok öfkelendim, bunu hak etmediğimizi biliyordum çünkü. Ne annemin ne de benim.

Ortaokula kadar sadece Ramazan’la sınırlı olan bu istismarım, ortaokulda örtünme baskısına dönüştü. Psikolojik olarak başladı. Babam onu sevmediğimi, içime şeytanın girdiğini, onların sonunu getireceğimi söyleyip dururdu. Herkesin sınava hazırlandığı dönemlerde, ben örtüden kaçmak için okula gitmemeye çalışıyordum. Örtünerek gittiğim okula arka kapıdan girip açılıyor, dönüşte tekrar kapanıyordum. Hocalarıma söyledim, geçiştirildim. Annem kabullenmemi ve bu savaşı bitirmemi istiyordu. Evdeki huzursuz ortamdan bunalmıştı muhtemelen, ona kızmıyorum. Yine işten geldiği bir dönem, eşyaları taşımaya yardım etmemi istemişti. Ben de okul gömleğim (uzun kollu beyaz) ve terliklerimle gitmiştim. Bana arkadaşlarımın içinde g*tümü açmak dışında bir fikrimin olmadığını, fahişeliği benim moda ettiğimi, beni bir geneleve bırakıp kurtulmak istediğini söylemişti. Evde de dayağımı yemiştim. Neye uğradığımı şaşırdığımı hatırlıyorum, sonrasında hayatımın en kötü yılları başladı. Babam, ona yalvarmama rağmen beni babaannemle kalmam için tarikatlarına yolladı. Örtünürüm dedim, ne istersen yaparım dedim, ama dinlemedi. Annemden ve kardeşlerimden uzak kaldım.

Orada yaşadıklarımı ve gördüklerimi hayatım boyunca unutamayacağım sanırım. Başlarındaki adamın 7 farklı kadınla ilişkisi vardı. Bunları ulu orta yerlerde yapıyorlardı, arada görüyordum. Ve kaldığım yurt bunların çocuklarıyla doluydu. Hepsi birbirlerine “kardeşim” diyorlardı. Saçma sapan ritüelleri vardı. Kadınların üzerlerine karabiber serpilip dışarı yollanırdı. Duvarlara ayetler yazıp üzerinde mum gezdirirlerdi. Bir yerleri kesildiğinde dua okuyup oraya üflerlerdi. Tuhaf dansları ve ayinleri mi vardı desem, pek anlamamıştım. Babam büyükanneme ne söylediyse, benimle sadece o ilgilendi. Şeytan olduğumu düşündüğü için sanırım. Örtündüm ve dini öğrendim. Hep yanımda dua okurdu, bana sadece Kuran’ı anlattı. Ben ise korktuğum için itaat ettim. Oysa artık bu dine inanmıyordum. Sürekli beni kontrol ediyordu. Kollarımı, tenim koyulaşmış mı, o yokken bir yerimi açmış mıyım diye. Hatta her ay saçımı düzenli olarak keserdi. Ağladığımda saçımı yakacağını söylediği için susuyordum, bunu hatırlıyorum.

Sonrasında o çocukların gittiği bir İmam Hatip lisesine gittim ve 10. sınıfa kadar onlarla yaşadım. Hala hatırlayınca ürperiyorum, ama o çocuklar için daha çok üzülüyordum. Üniversiteye yollanmayanlar mı dersiniz, çocuk yaşta evlendirilenler mi, çok üzücü hayatlara şahit oldum. Çok güzel dostluklar da edindim. Yaşadıklarına rağmen kendilerini ve fikirlerini korumayı başarmış, onurlu insanlar tanıdım. Fatma, Rüveyda, Eslem ve Nisanur, sizi seviyorum. Kurtulmak için her şeyi yapardım, yapacağıma söz verdim.

Üniversite sınavına yakın “temizlendiğimi” düşündükleri için ailemin yanına geri döndüm. Burada bir İmam Hatip lisesine devam ettim ve benim devam ettiğim dönemde yapılan darbe girişimi sonucu bu kurumun politik soruşturmaları başladı. Başındakilerin sorgulanıp görevden alındığını ve yargılandıklarını bilmek beni memnun etti. Annemi çok özlemiştim, kardeşlerim büyümüşlerdi. Babam hala temkinliydi, ama güvenini kazandım ve ilahiyat okuyacağımı söyleyerek sınava hazırlandım. Oysa sayısal bölüm seçmiştim. Amacım ekonomik özgürlüğümü kazanmak ve kendimi bu insanlardan kurtarmaktı, annemin hayalini gerçekleştirmekti. Öğretmen bile olsan yeter bize kızım derdi, ama benim gözüm yükseklerdeydi. Yaşadıklarımın boşa gitmesini istemedim, ancak zordu. Matematik, fizik çalışmam gerektiği zamanlarımı İslami ilimlere harcadığım için sınavda istediğim başarıyı elde edemedim. Bu yüzden birçok kez hazırlanmak durumunda kaldım. 4 kere sınava girdim, 5. de kazandım. Çalışmak hayattaki tek amacım oldu. O uzun süreçte bana bırakmamı, yaşımın geçtiğini vs. söyleyenler de olmuştu. Sonucunda tekrar babamın ve ailesinin baskılarına dayanamayıp seçtikleri biriyle nişanlandım. O zamana kadar karşı cinsle hiç sağlıklı bir iletişimim olmamıştı. Bırakın karşı cinsi, kendi hayatım hakkında hiç söz sahibi olamamıştım. Özsaygımı kaybetmiştim, aynaya bakmaktan, fotoğraf çekmekten çekiniyordum.

22 yaşındaydım, ama hiç sosyal medya kullanmamıştım. Sinemaya, konsere, arkadaşlarımla çay içmeye bile gitmemiştim. Bana sorsanız, evlenmek bile istemiyordum. Nelere yol açtığını görmüştüm çünkü. Onu tanıdıkça sevdim, doğru insan olduğunu düşünmüştüm. Kazandığımda birlikte sevinmiştik. Belki herkes aynı değildir, bu farklı olur demiştim, ama olmadı. Yaşadıklarımı ona anlatıp sevgisini istediğimde terk etti beni. Üzülmedim, kendime kızdım ümitlendiğim için. Herkes yalnız savaşır oysa bilmeliydim.

Bundan sonra tamamen çalışmaya verdim kendimi, başka kapım kalmamıştı. Ailemi de ikna ettim. Zamanla onlar da hedefimin farklı olduğunu öğrendiler ama tekrar başkaldırmamı istemedikleri için karşı çıkmadılar. Zorla da olsa desteklerini aldım. Babamın ben büyüdükçe benden korktuğunu fark ettim. Sorgu süreci sonrası bu insanlara inandığı için suçlu hissetti belki bilmiyorum. Kanser teşhisi aldı ve daha durgun bir insan oldu. Hatta bizden helallik bile istemişti, etmedik tabii. O dönemde bile annemi aldatıyordu, hayatında birçok seküler kabul edilebilecek görüşte kadın vardı, onlardan etkilendi belki, bizim yapamadığımızı onlar yaptı.

En sonunda doğuda da olsa bir tıp fakültesine yerleşebildim. Tercih sonuçlarına baktığım gün, hayatımın en güzel günüydü. Başardım dedim, artık bir şeyleri değiştirebilirim. Ve üniversiteye gideceğim dönem açılacağımı söyledim, izin istemedim, açılacağım dedim. Babam başta kabul etmedi, annem benim tarafımı tutunca onu suçladı. Zaten hep onu suçlardı çünkü sadece o yetiştiriyordu beni. Annem benim için de çok dayandı, babama “Bana istediğini yap ama çocuklarıma dokunma” derdi. Ve üniversitede açıldım. Yıllar sonra yaşadığımı hissettim. Kendime olan saygımı ve benliğimi geri kazandım, her şeyi kendim öğrendim.

Şu an 25 yaşındayım ve eğitimimi sürdürüyorum. Sonraki hedefim, mesleğime kavuştuğumda annemin o adamdan boşanmasını sağlamak. Anneme ve kardeşlerime hak ettikleri hayatı vermek. Annem artık şiddet görmüyor, iletişim kurabilecek bir seviyede ilişkileri var, ama babamı affettiğine ihtimal dahi vermiyorum. Kardeşlerim daha rahat, benim karşılaştığım acıyla baş etmek zorunda kalmayacaklardır. Uzun ve yorucuydu ama arkama baktığımda iyi ki diyorum çünkü ben yükünü üstlenmeseydim annem bugün hayatta olmayabilirdi ben öne çıkmasaydım kardeşlerim benim yaşadıklarımı yaşayabilirdi bunu istemedim. Güçlü olmayı öğrendim, pes etmemeyi öğrendim. Bu yüzden pişman değilim. Siz de pişman olmayın, ne yalnızız ne yanlış, sadece cesur olmalıyız. Umarım kendi yolunuzu bulabilirsiniz. Hepinizi çok seviyorum. Hayatta başarılar.

“Kadınların üzerlerine karabiber serpilip dışarı yollanırdı” için 2 yanıt

  1. Müthiş bir başarı öyküsü, çok etkilendim, çok güçlüsünüz. Tüm güzellikler sizi bulur umarım.

  2. Çok güçlü bir kadının ağzından yazılmış bir yaşam öyküsü bu. Hem kendi yerine hem annenin yerine güçlü kalmışsın. Yaşadığın onca şeyden sonra aydınlığa ulaşmış olmana çok sevindim. Tanrı var mıdır yok mudur bilemem ama eğer varsa, sana ve oradaki kızlara, kadınlara yaşatılan hiçbir şeyin ilahi bir dayanağı olamaz. Bu yozlaşmış zihinlerden en az senin kadar tiksiniyorum. İslami olsun olmasın. Kadın olsun, erkek olsun. Sözde yüce fikirleri dayanağı yapıp insanlık suçu işleyen tüm neandertal yaratıklar benim düşmanımdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir