Buraya 17 yaşımda gelmiştim en son. İçimi dökmüştüm, bilmem okuyabildiniz mi? Şimdi yeniden buradayım. Fikirlerimi başka birileri ile nihayetinde ellerim titreye titreye de olsa anlatabilmiş olarak.
Şimdi ise sinirliyim. Anlamadığım, bu sistemin içinde beni ve sizleri, sisteme kurban gitmiş hissettiren her ne ise ona kızgınım. Kadınların başörtüsünün üzerimize etiket gibi yapışmasından dolayı sinirliyim. Yargılayıcı bakışlar, etiketlenen görüşlerim ve her şey için. Bu toplumda başörtülü olduğum için altında hissettiğim “her zaman iyi ve terbiyeli” olacak o kızın ağırlığını hissettiğim için sinirliyim. Sözlerimi hep cımbızla seçtiğim için, belki size bu iyi bir şey gibi gelebilir ama sürekli bunu hissettiğim için, sürekli hep iyi ve doğru davranacak ilk kişi olma baskısından, herkesin güldüğü şakalara gülmemem gerektiğinden, sürekli bir yerlerimi kapatma telaşından sinirliyim. Ve bundan yakında kurtulacağım.
İyi ve doğru biri olmakla bunun hep baskısı altında olmak çok ayrı şeyler, lütfen bunu unutmayın. Kendinizi sürekli bir kalıba sokmaya çalıştığınızda o kap eninde sonunda dayanamayıp kırılıyor. Öyle sinirliyim ki… Tanrıya öyle sinirliyim ki, bu dinin eşit olmayan kurallarından midem öyle bulanıyor ki bunları düşünerek “günaha” girmeden edemiyorum. Bir örtüye ne gerek var hiç anlamıyorum, eğer bilerek “çekici” bir şekilde yaratıldıysak ne diye bunu kapatıyoruz? Eğer yaradılışımız buysa, eğer erkeklerin bilekten bile etkilenecek bir yaradılışta suçu yaradılışa atabiliyorsak, kadınlar ne diye kendini kapatıyor anlamıyorum. Bunu öyle düşündüm ki zaten cinsiyetlerin birbirine ilgi duyacağı bu düzende keşke çekici yaratılmasaydı hiçbir kadın dediğim çok oldu. Ne de olsa baştan böyle olsa kimse hissetmeyecekti bu olmayan “çekiciliği”. Sonra biraz daha düşünüyorum, bize ayıp olmasın diye konulmuş gibi olan erkeklerin “tesettürü”ne bakıyorum. Sinirleniyorum…
Yemin ederim kendime tutunacak bir dal arıyorum, bulamıyorum. Bu adaletsizliğe kendimi inandıramıyorum. Tanrıya çok inanıyorum ama bu canımı acıtıyor. Erkeklere verildiği düşünülen tüm bu haklar canımı acıtıyor. Neden kadınlar sadece kendi olarak birey sayılamıyor? Neden eşimin dini altında sayılıyor oluyorum? Ben, kendim bir varlık değil miyim? Ne diye biri gelip haklarımı benden alıyor ve ondan sayılıyorum. Neden erkekler istediği ile evlenebilirken ben evlenemiyorum? Ben mi yanlış biliyorum? Bunlar neden tabu sayılıp düşünülmüyor? Ben mi hatalıyım?
Evet, ilgi görmek istiyorum. Evet, kendim için açılırken aynı zamanda başkalarının ilgisini de istiyorum. Evet, çünkü bu dönemde kapalı olarak sayılmanın başka neleri kapattığını çok net görebiliyorum. Erkekler ile çok konuşmamalısın mesela, ne diye ya? Neden şarkı söylememeliyim? Ne diye? Neden kadın fıtratında çalışmak yanlış? Ne diye evde oturmalıyım, ne diye erkeklerin olduğu yerde çalışmam uygun değil? Eğer ben bir şey yapmıyorsam, ne gerekiyor ise sadece onu yapıyorsam ve erkeklerin etkilenmesi sadece onun hatasıysa ne diye ben bunu sırtlanıyorum? Hiçbir erkek göz tesettüründen dolayı kendini geriye çekip evde oturmuyor.
Bir örtünün kişinin kendi saygısını kaybettirdiğini, kendini çirkin hissetmesine, kadın gibi hissetmemesine o kadar şahit oldum ki. Anlamıyorum… Anlayamayacağım da. Kapalılığıma laf eden, bunun hakkında bir kere bile düşünmeden konuşan hiçbir erkeği hiçbir zaman anlamayacağım. Onların bu konuda konuşma hakkı olmadığını anlamayacakları gibi. Kadını bir fanusun içine koydular keyif çatıyorlar. Kadın ve erkek saçı arasında ne fark vardı ki oysa… Eskisi gibi de değil artık, erkeklerin bile saçları öyle bakımlı, uzun, ilgi çekici ki… Kim dizine kadar giyiyor şortunu? Toplumlar dini öyle bir yere getirdi ki… Yolda şort giyen erkekler yargılanmıyor bizim gibi. Yargılansın demiyorum ama biz de yargılanmasaydık keşke. Saçlarımız bizim kimsenin ilgisini çekmemiş olsaydı hiçbir zaman. Göğüslerimiz ve kalçalarımız “takı” olarak anılmamış olsaydı hiçbir zaman. Keşke erkek ve kadın birbiri için değil, insanlar birbiri için yaratılmış olsaydı. Keşke seçimler kimsenin görüşünü belirlemiyor olsaydı, keşke din öğretmenim öğretmenliğini yaparken “kadının çalışması fıtratına uygun değil.” dememiş olsaydı.
Keşke annelerimizin gözünde kendimiz olduğumuz için sevilseydik. Kapalı olup olmadığımız için daha az ya da daha fazla onları mutlu edeceğim, beni daha sevecekler düşünceleri olmadan. Bilmem… Keşke bilselerdi anne-babalık nedir. Kırgın ve kızgınım. Yine de tanrı içimde büyük bir umut, umarım bir gün bana sarılır, dışlanmış ve yapayalnız hissettiğim her an için.
“Keşke erkek ve kadın birbiri için değil insanlar birbiri için yaratılmış olsaydı” için bir yanıt
Herşeyin bir nedeni var fakat hiçbirşeyin çünküsü yok gibi. Bilmiyorum erkeklerin fıtratında mı böyle yani benim saç telim ya saç telim sanane salak gibi bakıp ne hayal edebilirler ki. İmtihansa küçük bebekler neden imtihan olmadan ölüyor. Onlar annelerinin imtihanıysa neden ben değilim veya benim imtihanım ne. Anlamıyorum