Dinde zorlama olmadığı halde hayatımda zorla yapmadığım tek bir dinî aktivite dahi yoktu

Selam, ben Bulantı. Kendimi bu mahlasla tanıtmayı uygun gördüm. Küçüklüğümden bu yana aile şiddeti ve baskısıyla büyüdüm. En çok da din baskısıyla. Babam köyde imam ve kendi gibi “dindar görüntüde olmam gerektiğinden” 12 yaşımda, 7. sınıfa geçeceğim gün zorla kapatıldım. O günden sonra ders notlarım düşmeye başladı. Derslere katılmaz oldum çünkü şalla rahat edemiyordum. Saçım, ensem, boğazım, kalçam ve göğüs hatlarım görünür diye çeşitli fiziksel aktivitelere de katılmaz oldum. Ailemi ve Tanrı’yı anlamaya çalışıyordum ama anlamıyordum. İlk dini sorgulamalarım o zaman başladı. Dinde zorlama olmadığı halde hayatımda zorla yapmadığım tek bir dinî aktivite dahi yoktu.

9. sınıfa geçtim 2019’da. Lise 1’i doğru düzgün yaşayamadan Korona patlak verdi ve dünya geneli yaklaşık iki yıl boyunca eve kapanır olduk. Baskıcı ve dindar bir ailede bu kapanış benim için cehennem gibi geçti ama bu cehennemi az buçuk hafifleten bir şey elde etmiştim. 10. sınıfa geçeceğim yaz babam bana düşük bütçeli bir telefon aldı. O kadar sevindim ki anlatamam. Sonunda sanal ağlarla dış dünyaya bağlanabilecektim. Sevdiğim müzikleri dinleyecek, yeni insanlar tanıyacak ve yeni bilgiler elde edecektim. Sonraları ailem “Dine ters” şeyler yapmayayım diye telefonu denetler oldular. Müzik bile dinleyemiyordum. “Lanetli şeytanlı müzik” diye tabir ettikleri metal, punk, rock ve rap şarkıları dinlediğimden kulaklığa da el koyacaklarını düşünüyordum. Arada bir anneme göstermelik arabesk ve ilahi açıyordum o kadar.

11 geldi çattı. Korona bitti bitecek ama hâlâ herkes maskeli. Benim maskem iki tane, kafamdaki şal ve ağzımdaki maske. Aileme göre biri ağzımı dışardaki mikroplardan koruyor, öteki kafamı… 11. sınıfta akademik olarak eski yıllara kıyasla daha iyi seviyedeydim fakat 1. dönem ortasına doğru durağanlaştım. Ne olduğundan emin değilim. Aklen, ruhen ve bedenen iyi hissetmiyordum. Vücudum aleyhime işliyor, normalde olduğumdan daha yorgun hissediyordum. Veya sadece bıkmıştım, hayattan.

İyi hissetmek maksatlı selfharm uygulamaya başladım. Zorla kıldığım namaz, zorla tuttuğum oruç ve zorla okuduğum Kur’an bana iyi gelmiyordu. Saçlarımı yoluyor, tırnak etlerimi kemiriyordum ve en kötüsü kolumu bacağımı “Nasıl olsa kimse görmez” düşüncesiyle jiletliyordum. Her geçen gün, bu beni hem daha iyi hem de daha kötü hissettirir oldu. Bir gün dayanamadım ve arkadaşlarıma anlattım. Yaşadıklarımı, travmalarımı ve kendime uyguladığım “selfharm”ı. Ailemden görmediğim değeri onlardan gördüm, bir daha selfharm uygulamayacağıma söz verdim. Arada bir sözü bozdum yalan yok ama arkadaşlarıma her şeyi anlatmanın verdiği rahatlık vardı artık. Her zaman yanımdaydılar. Onlar olmasaydı çoktan ölmüştüm belki de zira 14 yaşımdan beri intihar etmek aklımın hep bir ucundaydı.

12’ye geçeceğim yaz YKS’ye çalışmak için birkaç test aldım ama köy işlerinden ve kuzenlerimle vakit geçirmekten derse vakit ayıramaz oldum. Hep kızdım tüm günüm böyle heba olduğu için. Her an içim sızladı derse vakit ayıramadığım için. Bu süre zarfında Müslümanlığın bana uymadığını fark ettim. Araştırmalar yaptıkça bu dinden ne kadar uzak düşündüğümü anladım. Bu zamana kadar ailemden o kadar korkuyordum ki, görecekler de “Satanist mi olacaksın başımıza?” diyecekler diye araştırma bile yapamıyordum. Korktuğumun Allah değil, ailem olduğunu o zaman anladım. Agnostik oldum. Dıştan namazında niyazında bir imam kızı, içten bunlardan tamamiyle uzak aykırı biri olmuştum. Şu an, tam da bu mektubu yazdığım an sanırım hiçbir dünyevi din modeli benim anlayışıma uymadığından hiçbir şeye inanmamayı tercih ediyorum.

12’nin ilk günü erkek kardeşimi medreseye yazdırdılar. Medrese kayıt işleri, kardeşimin alışma süreci derken epey bir yoruldum çünkü ailem çok sık medreseye gider olmuştu ve evde kimse olmayınca tüm yük bana kalıyordu. Her şey çok hızlı gelişti. Bir yandan YKS’yi, bir yandan ailemi, bir yandan da içinde bulunduğum din ikilemi (namaz kılarmış gibi yapmak, kapalı olmak vs.) bünyeme aşırı gelmiş olacak ki 27 Kasım 2022’te intihara kalkıştım. Hastaneye kaldırıldım, koluma yedi dikiş atıldı ve bandajla sarıldı. “Şimdi söylemezsem bir daha hiç söyleyemem.” diye düşünerek, aileme artık kapalı olmak istemediğimi söyledim. Sen bilirsin, dediler. O kadar sevinip şaşırdım ki anlatamam. Pazartesi okula açık saçla gittim. Eve geldiğimde babamın iş arkadaşıyla salonda olduğunu gördüm. İş arkadaşı evden gidince babam sessizce yanıma geldi, açık saçımı okşadı ve yanağıma okkalı bir tokat savurdu “Bir daha seni milletin içinde böyle görürsem…” dediği an annem yetişti ve ikimizi ayırdı. Ben ayaklanıp terliklerimi giyerek kaçtım evden, cebimdeki telefondan arkadaşımı aradım. Anlattım olanları ve yarın kapalı gelip okulda saçımı açacağımı söyledim. Tekrar eve geldiğimde arka kapıdan gizlice içeri girdim. Annem’e sordum, anlattı: O gelen arkadaşı seni dışarıda görmüş “Hoca, kitabı tersten mi okudun kızının hâli ne öyle?” dedi babana. “Hâlimin” sadece açık bir baş ve geri kalan her yerimin okul formasıyla kapalı olduğunun farkında olmayacak kadar hastalıklı düşüncede insanlarla yaşadığıma bir kez daha lanet ettim.

Bundan sonra okul yolunda kapalı, okulda açık, evde tekrar kapanacaktım. Her günüm bu şekilde, bir yakınımız görecek korkusuyla geçti. Bu şekildeyken derslerim de aksamıştı ve akli dengemi günden güne yitirir olmuştum.

Kasımdan sonraki aylar su gibi geldi geçti. Haziranda sınava girdim, yeterli düzeyde bir puan ve sıralama elde edememiştim. Aileme ve tanıdıklara bölümü, sıralamamı, puanımı yalan söyleyip durdum. Yalan söylemeseydim çeşitli haklarımı elimden alacaklarından emindim. Üni. tercih zamanı geldi ve tercih verdim, tercihim tuttu. Tutan bölümü ve şehri aileme söylediğimde “Boş bölüm ve çok uzak” gerekçesiyle göndermediler. Bu zamana kadar hiçbir dersimle ilgilenmeyen ailem ne hikmetse “Aileye yakışır bir üniversitede” okumam gerektiğini söylüyor, hatta tehdit ediyorlardı. Karar verdim, kaçacaktım evden ve üniversiteme yerleşecektim. Fakat… planlarım tutmadı. Tutan tek şey kaçış sürecinde babamın niyetimi anlamasıyla hattımı iptal etmesi ve annemle ortak telefon kullanmaya başlamam oldu. Üniversiteye gidemedim. Şu an hâlâ kayıtlıyım. Fakat tüm bu kötü olaylara rağmen burayı, sizleri keşfettim. İyi insanların hâlâ var olduğuna dair umudum tam bitmişken burs başvurunuza denk geldim, başvurdum.

Yaklaşık iki yıl sonra 2025’te tekrar sınava gireceğim. O zamana kadar yaşadığım her şeyi kayıt altında tutacağım. Aile ve din baskısı yaşayan her insan adına, bunu yapmayı, kendimi gerçekleştirmeyi borç bildim. Kendi çapımda çok büyük bir insan olacağım, bunun için de çok çalışmam gerektiğinin farkındayım. Yaşadığım her şeye rağmen en azından ölünce, hayatın etini kemiğini doyasıya tüketip kendi çapımdaki o büyüklüğe erişeyim istiyorum. Sağlıcakla kalın. İyi ki varsınız.

Comment (1)

  1. Acın tanıdık bir sızı içimde. Kelimeler yetmeyecek anlatmak istediğim ve hissettiğim şeylere ama denemek ve anlaşıldığını, fark edildiğini göstermek için yazıyorum… Yaşadığın bunca şeye rağmen ne kadar güçlüsün sen. Ve başaracaksın bu yüzden, eminim. Sıkı sıkı tutunacaksın yaşama ve özgürlüğü tadacaksın seni prangalayan çamurlardan kurtulacaksın, silkinip doğrulacaksın. İyileşeceksin de çünkü gücün bundan çok daha fazlasını yapmana olanak verecek. Çağlayan bir nehirsin, gürül gürül ve büyüyen. Tutkun ve sen en iyisini yapacak gücü her zaman içinizde bulabilirsiniz umarım. Seni seviyoruz, aynı hisleri yaşayan tüm farklı kişiler olarak seni seviyoruz, seviyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir