Bu konuda tecrübeniz ya da gerçekten dini bir birikiminiz varsa bana yardımcı olabilir misiniz

Merhaba, ben 18 yaşına yeni girmiş, 7 yıldır tesettürlü biriyim. Son üç yıl benim için çok zor geçti. Lisedeyken hep açılma düşünceleriyle mücadele ediyordum. Taa ki bu zamana kadar. Hiçbir zaman kafamda net bir şekilde şunu yapacağım ya da bunu yapıcam dememiştim ve eve de hiç bunun konusunu açmamıştım. Cesaret de edemiyordum zaten. Babam belki baskıcı değildi ama annem beni çok korkutuyor. Kızacak ve üzülecek, o üzülünce ben de üzülücem diye hiç bir şekilde adım atamıyordum.

Bu sene işte şehir dışındayım ocak ayında eve gideceğim ve onlarla konuşmayı planlıyorum. Şöyle bir sorun var kuzenimle konuştum bu mevzuyu bu hayat mı benim için ağır basıyor yoksa öbür dünya mı onu ayarlayamıyorum ve bana çok yük olmaya başladı. Sadece korkudan takmak beni çok zorluyor. İsteyerek taktığım süreçler oldu evet, hani ilk zamanlar hiç pişman değildim küçükken yapmama rağmen. Ama şu an o kadar zor geliyor ki kendimi bu şekilde beğenmiyorum. Çirkin duruyor kafamda, çok kötü duruyor sevemiyorum kendimi bu şekilde. Ve bunu yapmak da zorundayım dinen. Bu yüzden de ikilemdeyim. Hani dine inanıyorum, inançlı biriyim ama bunu yapmazsam olmuyor mu diye sürekli düşünüyorum. Bu şekilde mutsuz ve istemeyerek yapmam bana ne kazandırır? Ya da benim için artık ibadet olur mu o şekilde? Bilmiyorum.

Kafam çok karışık. Adım atmayı düşünüyorum. Çünkü hani kafamı o kadar meşgul ediyor ki net bir yere varmaz ise ben bu şekilde yaşayabileceğimi zannetmiyorum. Bu konuda tecrübeniz ya da gerçekten dini bir birikiminiz varsa bana yardımcı olabilir misiniz. Hani çünkü çıkmazdayım yani açılsam dinime ihanet ederim ve sanki direkt cehenneme giderim korkusu var. Açılmazsam da bu şekilde devam edip ya dinimden daha fazla soğursam ileride benim için çok daha kötü olursa diye cesaret edemiyorum ikisine de.

Comments (5)

  1. Kuranda türban yok zaten. Boşuna üzme kendini. Ortadoğu kültür din diye dayatılıyor maalesef.

  2. Tesettür sümer rahibelerinden kalan bir gelenektir. Tecrübesiz genç erkeklere cinselliği de öğreten bu rahibeler toplumun üst sınıfından saygın elitlerdir. Manastır dışında sınıfı düşük diğer kadınlar ile karıştırılmamaları için dışarıda başörtüsü takıyorlardı. Binyıllar içinde bu gelenek bir şekilde sürdü, Yahudilik, Hiristiyanlık (rahibe kiyafeti) ve Islama geçti. Bugünki tesettür ise Şule Şenler isimli kadının 1960ların sonunda yarattığı bir moda akımı. Anadolu’yu dolaşarak verdiği konferanslarla kendi icadı olan türbanı yaydı. Zaten bu yüzden bugünki tesettür 80lere kadar “Şulebaş” olarak geçiyordu çünkü geleneksel Anadolu örtünmesinden farklıydı. ibrahimi dinler ortadoğudan çıkma olduklarına göre, dindeki herşey de tabiki ortadoğu kültürü zaten. Japon kültürü olacak değil ya.ı

  3. örtünme ne sümer adeti ne de din dışı bir olay. fıtri bir şey olduğu için geçmişten beri var olduğunu görürüz. bu da eski bir adet işte demeye itiyor insanları, oysa ki ontolojisini kabul etmeye götürmesi daha mantıklı değil mi? din zaten fıtrat dışındaki şeyleri içermez. insanın özünü eğitmek ve kendine yapabileceği kötülüğü engellemek için vardır. örtünme fıtridir. farziyeti de bununla gelir. Kuranda da geçer (nur suresi, ahzab suresi), sünnette de yeri vardır. örtülmesi gereken yerler bellidir, nasıl örtüneceği, tarzı vs kişiye kalmıştır. kişinin örtüyü önceden sevmesi sonradan uzaklaşmasını duyunca hep şunu hatırlatmak geliyor içimden neydi seni ısındıran ve nedir seni soğutan. eğer bu zaten seni bu kadar düşündüren bir konuysa sorun belki başka bir şeydedir. burda eğer kişilere el uzatmak istiyorsak ne yapacağını söylemek değil, kendi yolunu çizmesinde yardımcı olmak gerekir bu da şunu yap bu doğrusu demekle olmaz. yol senin duam seninle fakat başörtüyü çıkarmak bazen bizim seçimimiz de olmayabiliyor, seçimleri kontrol etmek gerek, gerçek özgürlğk bu mu yoksa bu da başka bir şeye boyun eğmek mi? esenlikler dilerim..

  4. kahvedostu

    Merhaba arkadaşım, mektubun beni çok etkiledi. Benim başım açık. Annemin ve teyzemin ve hatta anneannemin de açık. Ama baba tarafımın bir kısmı ve anne tarafımın bir kısmı tesettürlüdür. Seni tam anladığımı söyleyemem ama ben de büyürken, herkes gibi, benim iyiliğimi düşünenlerin öğütlerine veya başı açık insanların “ahlaksız” “dinsiz” vs. olduklarına ilişkin telkinler duydum. Kendimi Müslüman olarak görüyorum. Kendi dengemi nasıl bulduğumu paylaşabilirim.

    Öncelikle Kur’an meali ve tefsirleri okudum. İlk kez lisede, sonra üniversitede. Hala başucumda durur. Gördüm ki Kur’an’ın kadın erkek ayırt etmeden verdiği emirler var. Kim işlerse işlesin günah olduğu belirtilmiş şeyler var. İbadetlere gelince, kadın için de erkek için de aynı usulleri var, hatta kadınlar kayırılıyor, daha kolaylıkları var. Kim diyebilir ki erkeklere kıyasla kadınlar daha fazla rekat kıysın, daha çok zekat versin. Yani demek istediğim Allah için ve toplum yararına yapılanlarda eşitlik var.

    Tesettür için bir kaç ayet var. Bu da her toplum tarafından farklı yorumlanmış. Oysa başka bir çok konuyu tekrarlıyor; adil olmak, kibirli olmamak, yardımlaşmak gibi. Bunlara uyulmaması halinde bir ceza öngörüyor. Hemen arkasından tövbenin önemini hatırlatıyor. Yani ne kadar ağır bir günah bile olsa Allah’ın merhametli bir yönü var. Tesettür ayetlerinde ağır yaptırım yok. O halde bu tavsiyedir benim gözümde. Ne ölçüde “kapalı giyim” gerektirdiği değişken olabilir. Baktım başı açık ilahiyatçılar var, en çok bilineni Prof. Bahriye Üçok’tur. Bir de baktım ki İslam coğrafyasında çok farklı giyim tarzları var. İran ayrı, Afrika ayrı, Mısır ayrı, Ürdün ayrı ve Türkler ayrı. O halde dedim ki kendi kendime Allah kullarına karşı merhametliyse, onları koruyucuysa, sırf kadınları saçları gözüktüğü için cezalandırmaz, ibadetleri yok saymaz herhalde. Yoksa daha net kurallar koyardı.

    Ben “örtünme”yi kafamda saygıyla bağdaştırdım. Namaza durulduğunda, cenazede, camide saçımızı örtmek bir saygı göstergesidir. Bu giyinmenin hiçbir kuralı olmadığı anlamına gelmiyor benim için. Mesela şöyle düşünelim; devlet başkanı düşün. Halkın önüne çıktığında veya görevini yaparken nasıl giyiniyor, bir de özel hayatında nasıl giyiniyor. İstersen Arap emirinin eşlerine bak, istersen Ürdün kraliçesine bak, istersen Avrupa’dan birini seç. Yere, zamana ve mekana göre, bulunduğumuz konuma ve karşımızdakine verdiğimiz öneme göre kendimize ve muhatabımıza saygı gösterdiğimiz giyim tarzı. İşte benim bulduğum denge budur.

    Sen de ileride kendi dengeni ve iç huzurunu bulacaksın eminim. Seni sevgiyle kucaklıyorum

  5. ahiretyolcusu

    Umeys’in kızı Esma’dan nakledildi. Dediki:

    Resulüllah (s.a.v) bir gün Hz. Aişe (r.anha)’nın evine girdi. Kızkardeşi Esma yanında idi. Üzerinde vücudunun hertarafını örten ve yenleri geniş bir elbise vardı. Resulüllah (s.a.v) onu görünce kalkıp dışarı çıktı. Hz. Aişe (r.anha) kızkardeşine “buradan uzaklaş Resulüllah (s.a.v) sende hoşlanmadığı bir şey gördü” dedi. Hz. Esma uzaklaştı arkasından Resulüllah (s.a.v) içeriye girdi.Hz. Aişe (r.anha) niçin kalkıp gittiğini sordu. Resulüllah (s.a.v) de elbisesinin yenini sadece parmakları görünecek şekilde ellerinin üzerine çekerek şöyle cevap verdi:

    “Kızkardeşini görmedin mi? Müslüman bir kadın şurasından başkasını gösteremez.” (Mecmeu’zzevâid nr:4168)

    Bu hadis-i şerif’ten Hz. Esma’nın giydiği elbisenin bedenini örttüğünü, fakat kollarında açıklık olduğunu bunun üzerine Resulüllah (s.a.v) bu kıyafetinden hoşlanmadığını, ellerinin üstünün parmaklara kadarda örtünmesi gerektiğini islam alimleri anlamışlardır ve de böyle ifade etmişlerdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir