Dünyanın sadece İslamî temellerden ibaret olmadığını anladım.

Herkese merhaba. Çoğunuzun hikâyesini okudum, okurken çoğunda kendimi gördüm. Benim hikâyem de sizlerinki gibi. Dilerseniz geçelim; size, kimseye anlatamadığım ama içimde büyük bir dert olan açılma hikâyemi anlatacağım.

Benim ailem de çok muhafazakâr insanlardan oluşuyor. Başı örtülü, dinine sıkıca bağlanmış ve kapanma konusunda ısrarcı olan akrabalara sahibim. Bundan 6 yıl önce, ben 13 yaşındayken ablam kapanmıştı. Herkes onu tebrik ediyordu; hediye şallar, başörtüler, övgü yağmurları… Ailem, ablamın doğru bir şey yaptığını dile getirirdi hep bana. E tabii, 13 yaşındaki bir kızın aklına girmek çok kolay. O zamanlar neden kapandığımı bile bilmeden ben de kapanmıştım. İlk kez, anneannemi görmeye gideceğimiz bir sabah taktım. Annem yanıma gelip “Yapma kızım, çok küçüksün, açılmak isteyeceksin” dedi. Onu dinlemedim bile. Evet, bu kendi isteğimle oldu. Ama muhafazakâr bir ailede yetişiyorsanız ister istemez kapanmanız gerekiyor gibi hissediyorsunuz.

Daha sonra yıllar yılları kovaladı. Ben liseye başladım. Lisede başka görüşlerden insanlar tanıdıkça dini araştırmaya başladım. Dünyanın sadece İslamî temellerden ibaret olmadığını anladım. Şimdi dinden çıktığımı düşüneceksiniz. Hayır, çıkmadım ama bunlar bana öğretilmemişti ailem tarafından. Bilmiyordum, yeni öğreniyordum. Kur’an’ı anlamını bilmeden okurdum. O günden sonra sorgulamaya başladım. Neden başımı örtmek zorundaydım ki? Örtmesem de dinimin bütün olacağını düşünmeye başladım. Kendimi gitgide baskılanmış ve küçük görmeye başlamıştım. Artık istemiyordum ve zorunda olduğum için takıyordum. Ama yine de açılmadım. Bütün sorularımı içime attım. Çünkü ailemle sorularımı paylaştığım zaman “Ne yani, sen ateist mi olacaksın? Bu gidişle başını da açarsın” gibi şeyler söylemeye başlamışlardı.

Gel zaman git zaman, ben 12. sınıf oldum. Üniversiteye hazırlanıyordum. Aklımda hâlâ açılmak vardı. Ama herkes bana bu halimle alışmıştı. Toplum baskısından, insanların hakkımda söyleyeceklerinden çok korkuyordum. Her gece ağlıyordum. İstemediğim bir şeyi her gün takıyordum. Ben sadece yaşıtlarım gibi tişört giymek, saçlarımı rüzgârda savurmak istiyordum. Bunların dışında içimdeki ben değişmeyecekti ki.

Bu zaman aralığında daha çok araştırdım. Daha çok bilgi edindim. Bir gece oturdum, ağlaya ağlaya ‘Bu böyle olmayacak’ dedim kendime. Ne olursa olsun, bu benim hayatımdı ve ben nasıl istiyorsam öyle devam edecekti. Üniversiteyi kazanacaktım ve bunu orada yapacaktım. Herkes hakkımda “Üniversiteye geçti, açıldı” diyecekti. Ama bu, bana artık zulüm gibi gelmeye başlamıştı; evden aynaya bakamadan çıkıyordum. Yolda ayna görünce kendimi görmemek için kafamı çeviriyordum. Üzerimdeki baskı böyle olmama neden oldu. Ama ben üniversiteye gitmeden verdim kararımı. Bunu kimse bilmiyordu. Aileme söylemeye korktum, onların yüzünü eğmekten korktum. Kim bilir babama neler diyeceklerdi? Üzülecekti. O yüzden onlara söylemedim.

Üniversiteye geçtim. Başımda artık başörtüsü yoktu. İlk zamanlar bandana takıyordum. Kendimi boşlukta hissediyordum. Ama istediğim şeyi yaptığımdan emindim. Kendime güveniyordum. Artık korkak bir ben yoktu. Zamanla alıştım, gerçek ben’in aslında bu olduğunu anladım. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Kendimi daha çok geliştirdim. Çevremdekiler öğrenir ve benden uzaklaşır diye çok korktum. Ailemin hâlâ haberi yoktu. Tatillerde geldiğimde bandana, şapka vs. takıyordum. Bunu bana defalarca sormasına rağmen babama yalan söyledim. Onları kandırdığım için kaç kere ağladım, bilmiyorum.

Şimdi bile gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Akrabalarımın hiçbiri bilmiyor, bilseler ne diyecekler; kim bilir. Artık umurumda değil ama ben insanların düşüncelerini kendi düşüncelerimden daha fazla umursuyorum. Eski arkadaşlarıma söylemek istiyorum ama korkuyorum. Ben de artık özgürce gezmek, saçımı savura savura çektirdiğim fotoğraflarımı korkmadan paylaşmak istiyorum. Yani başım açık ama yine diken üstündeyim. Hâlâ aileme tam anlamıyla açıklamadım. Biliyorlar ama dile getirmek istemiyorlar. Sormuyorlar. Sormalarından korkuyorum ama bu nereye kadar böyle sürecek? Anlatacağım. Her şeyi. Arkadaşlarıma da söyleyeceğim. Bu benim hayatım ve ben nasıl istersem öyle devam edecek. İster kabul etsinler ister etmesinler. Bu süre boyunca ablam öğrendi ve hiçbir şey söylemedi. En büyük destekçim o ve bir yakın arkadaşım. “İstediğin gibi ol, ben senin yanındayım” dedi. Ailem ve akrabalarım ne diyecek, beni nasıl dışlayacaklar; bilmiyorum ama artık söyleyeceğim. Siz de bunu okuyorsanız korkmayın. Hayat sizin, hayatınız sizin istediğiniz gibi olsun. Başınız açık ya da kapalı; buna ancak siz karar verirsiniz. Başkalarının yerinize karar vermesine izin vermeyin.

(Görsel: Catherine Hyde)

Comment (1)

  1. Bu sizin hayatınız bilmem ne bilmem ne! Öyle kolay değil işte. Biz de biliyoruz kendi önemimizi. Açılabilsek açılırdık. O kadar kolay değil. Babam duydu ve ilk defa dayak yedim. Psikolojim mahvoldu. Gelmişsiniz burda gerçekten uzak şeyler yazıyosunuz. Biriniz de çıksın mantıklı şeyler söylesin. Evet bir dayak daha kaldıramam çünkü kafam patlamış gibi hissettim o tokatlarda. Lanet olsun böyle hayata.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir