Hizmetçi gibi davranılan, aşağılanan kız çocuklarının kurduğu sofrada beraber yemek yemekle aile olunmaz.

Merhaba. Ben bazı konularda birilerine destek olabilir miyim, bunu bilmiyorum. Biz altı kardeşiz; iki erkek, dört kız. Şu an 17 yaşındayım ve evin 5. çocuğuyum. Küçüklüğümde hiç şort giymedim. Askılı elbise ya da bluz giymedim. Okul eteğim ile ayak bileğime kadar uzanan etekler dışında etek ve elbise de giymedim. Giyemedim. Hiç izin vermediler. Babam ve abilerim işe erken gider, işten geç gelirlerdi. Hayatım sürekli ‘Aman; baban, abin kızmasın!’ ya da ‘El âlem görürse ne der?’ diyen, sinirlenince sinirini bizden çıkaran, beni doğurduğuna pişman olduğunu defalarca kez söyleyen ve bana sürekli hakaret eden bir anne ile geçti. İlkokula başladığımda ders çalışırsam kendimi kabul ettirebileceğimi ve beni sevebileceklerini düşünmeye başladım. Her sene sınıf birincisi oldum. Birçok ödül aldım. Onlarca başarım hiçe sayıldı. Ödül törenlerime, gösterilerime; vakitleri ve imkânları olmasına rağmen çoğunlukla katılmadılar.

Aynı durum ortaokulda da devam etti. 8. sınıftayken evimize yakın bir mesafede bulunan ve puanı oldukça yüksek olan bir liseye gitmemi istediler. Eğer TEOG sınavında o liseyi tutturacak puanı alamasaydım; zorunlu olduğu için açık liseye gönderilecek, sadece kâğıt üzerinde okutulacak ve şu an belki de evli olacaktım. Liseye geçince kapanmam gerektiğini düşünüyor ve bunu her fırsatta dile getiriyorlardı. 3. sınıftan beri her yaz tatilim bir Kur’an kursunda geçmişti. Sınava girdiğim yaz Kur’an kursuna gitmek istemedim. Bir şekilde geçiştirip durdum ve gitmedim. Beni yaratan her kimse cinsiyet eşitliği sağlamaya çalışmayan birisiydi. ‘İslam’ adı altında insanları sadece cinsiyetleri nedeniyle bir şeyleri yapmaya zorlayan bir dine ve bir aileye karşı bir aidiyet hissetmiyordum.

Liseye başlarken, başörtüsü konusunda baskı yapmaya başladılar. Ben, bunun bana ayak bağı olacağından, en basitinden beden eğitimi derslerinde bile sorun yaratacağından bahsettim. Yine her söylediklerinde geçiştirdim ve takmadım. Annem giydiğim ya da giyeceğim her şeye karışmaya başladı. İstedikleri liseye yerleştim. Evden okula ve okuldan eve bir hayat yaşıyordum. Dar pantolonlar, taytlar, yarım kollu tişörtler yasaktı. Hafif bir makyaj yapmak istediğimde bile orospu damgası yerdim. Zamanla okulda onu giymek zorunda olduğumu, okul kurallarının böyle olduğunu söyleyerek siyah kot pantolon giymeye başladım. Pantolonun üzerine giymem için yaşıma uygun olduğunu düşünmediğim uzun gömlek ve tunikler alındı. ‘Zihniyeti bozuk erkeklerin bana bakmasını engellemek için’ örtünmek zorunda olmayı istemiyordum. Sinemaya gitmek, arkadaşlarla buluşmak, akşam ezanından sonra dışarı çıkmak, önü açık ya da hatları belli eden şeyler giymek yasaktı. Bunun için; iki abim, annem ve babam defalarca sözlü ve fiziksel şiddete başvurdular. Annem, sadece arkadaşlık ilişkisi de kuracak olsam bir erkek arkadaşım olmasını hiç istemedi. Dinlemedim ve şu an yakın arkadaşlarımın birçoğu erkek. Arkadaşlarımı cinsiyetlerine göre seçmek istemiyorum. Annem, telefonumda erkek arkadaşlarımla çekilmiş fotoğraflarımın bulunmasını bile istemiyordu. Sosyal medya hesabım olmamalı, asla fotoğraf paylaşmamalıydım.

Zamanla normalleşmeye başladılar. Ben direndikçe düzeldiler. Ablalarım gibi yapsaydım ve sussaydım 17 yaşımda onların imzalarıyla evlenir, 18’imde de çocuk doğururdum. Şu an istediğim pantolonları, yarım kollu tişörtleri giyebiliyorum. Takı takabiliyor ve hafif de olsa makyaj yapabiliyorum. Ailemin yobaz düşünceleri hala devam ediyor. Toplumsal görevleri ve statüleri cinsiyetlere göre sınıflandırıyorlar. Giydiğim pantolon yüzünden çok dayak yedim. Bir sosyal medya hesabım olduğunu bilmiyorlar. Bundan önceki sosyal medya hesaplarımı, birçok arkadaşımı ve yaptıklarımı bilmiyorlar. Belki böyle olmamalı, bir şeyleri gizlememeliyim. Fakat sadece onların istediği şekilde yaşayınca da hapishanedeymiş gibi hissediyorum. Hayatımı onların yönetmesini istemiyorum, onlara bağlı yaşamak istemiyorum.

Seneye üniversite sınavına gireceğim. Nasıl bir sonuç alırsam alayım, tercih listeme olabildiğince uzak yerleri yazacağım. Reşit olmayı ve ekonomik özgürlüğümü elime alacağım günleri büyük bir heyecanla bekliyorum. Bir tas yemek vermekle anne, cebine harçlık koymakla baba olunmaz. Hizmetçi gibi davranılan, aşağılanan kız çocuklarının kurduğu sofrada beraber yemek yemekle aile olunmaz. Umarım hayallerim sadece hayal olarak kalmaz ve ben buradan kurtulurum.

(Görsel: Karl Hofer)

“Hizmetçi gibi davranılan, aşağılanan kız çocuklarının kurduğu sofrada beraber yemek yemekle aile olunmaz.” için 5 yanıt

  1. @_betul_nurr benim instagram hesabım yazarsan çok sevinirim seninle konuşmak istiyorum çok güçlü bir kızsın sen

  2. Daha liseyi yeni bitirmişsin bu nasıl cümle bile: “Hizmetçi gibi davranılan, aşağılanan kız çocuklarının kurduğu sofrada beraber yemek yemekle aile olunmaz.”
    Keşke ne kadar şanslı ve mutlu olduğunu bilsen. Başarıların daim olsun daha ne deyim ki.)

  3. aileler kendi düşündükleri şeylerin doğru olduğunu savunup, bize baskı yapan insanlar. güçlü olduğun için senin adına gerçekten mutluyum. özgürlüğümüz kolay kazanılabilen bir şey değil ne yazık ki, karşı çıktıkça ve bu karşı çıkmaların sonucunda ‘yanlış’ bir şey yapmadığımızı anlayınca daha az baskı yapıyorlar. şansın bol olsun, buradayız biz, yanındayız, seni destekliyoruz!

  4. senin adına sevindim en azından biraz olsa da özgürsün dilerim ki daha da bir kuş kadar özgür olup uçarsın. Maalesef bu dediklerini her gün yaşıyorum mücadele etmek istiyorum ama konuşma hakkım yok çünkü biliyorum ki konuştuğum gibi şiddette maruz kalıcam bunu yaşamak istemiyorum. Seninle tanışmak isterim özgürlüğü ucundan bile tatış olsan nasıl bir zevk olduğunu benimle paylaşmanı isterim. Kelebek kadar güzel ve bi o kadar uzun ömrün olması dileğiyle hesabım lll.ozge.ll bekliyorum!!!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir