Her ayna gördüğümde gözlerim dolsun istemiyorum.

Uzun süredir bu platformda yayınlanan mektupları okuyordum. Ben de açıldıktan sonra kendi hikayemi anlatmaya karar vermiştim, ancak ailemle konuşmak için cesaretimi toplarken bunu yazmaya karar verdim.

Annem, ben anaokuluna başlayacak yaştayken dinle daha çok ilgilenmeye başladı ve cemaatlere katıldı. Oradan da öğrendikleriyle beni normal bir anaokulu yerine küçük yaştaki çocuklara dini eğitim veren bir kursa verdi. Daha o yaştayken Kur’an okumayı ve din bilgisini öğrenmeye başladım. Küçücük çocuklara bile başlarını kapatmaları için boneler verip, birkaç sene içinde kapanmaları için kendilerine söz verdiriyorlardı. Sadece dinle yakın olduğumda annem bana yakın davrandığı için bunlar beni rahatsız etmiyordu. İlkokula gitmeye başladığımda ilk defa kendi yaşıtım olan erkek çocukları ile karşılaşmıştım, ancak annem bir erkekle aynı sırayı paylaştığım için beni cezalandırdıktan sonra bir erkekle yan yana durmak bile kendimi suçlu hissetmeme sebep olmaya başlamıştı. İlkokuldan mezun olduktan hemen sonraki yaz yatılı Kur’an kursuna verilmiştim. Hayatımda ilk panik atak krizimi buradaki ilk gecemde geçirmiştim. Din travmasıyla beraber gelen mental hastalıklarım da her geçen gün artmaya başlamıştı. Daha sonra ortaokula başlamıştım. Bu da demek oluyor ki kapanmak zorundaydım. Başka şansım olduğunu bile düşünmemiştim. Bana göre annemi mutlu eden şeyi yapıyordum ve bu benim için yeterliydi.

İmam Hatip ortaokuluna başlamıştım. Hayatımda görebileceğim en pis düşünceli eğitimcilerle burada karşılaştım. Tecavüz edilen kadınların yaşadıklarının onların suçu olduğuna inanan, erkek ve kız öğrenciyi yan yana gördüğünde bile çıldırıp kız öğrenciyi tartaklamaya çalışan kişilerdi bunlar. Ortaokulla beraber kendi kimliğimi keşfetmeye başlamıştım. Kızlardan hoşlandığımı fark etmem sanırım her şey için son noktaydı. Dinle alakalı yaptığım her şeyin kendi isteğimle olmadığını, herkese olduğumu kanıtlamaya çalıştığım kişinin benimle hiç alakası olmadığını anlamaya başlamıştım. Tam bu noktada annemle zıtlaşmaya başlamıştık. Bana yaptığı slutshaming’ler nedeniyle hiçbir hata yapmamış olmama rağmen var olduğum için kendimi suçluyordum. Ruh sağlığım daha da kötüleşmiş bir biçimde ortaokulu da bitirdim. Sırada lise vardı. Liseye geçiş senem şimdi dönüp baktığımda bile hayatımın en karanlık senesiydi. Çünkü annem artık herhangi bir erkekle aynı ortamda olmamı istemiyor, okula gitmemin beni daha da kötü yollara sürükleyeceğine inanıyordu. Uzun uğraşlar sonucu onun haberi olmadan yaptırmıştım kaydımı, deliye döndü. Günlerce tartıştık, kavga ettik. Defalarca evden atmaya çalıştı. En sonunda bir şekilde ikna olmuştu. Lise hayatım da ortaokula benzer geçti. En azından artık İmam Hatip’te okumadığım için o kadar kötü eğitimciler yoktu, ama ailemin bana bakış açısı yine aynı kalmıştı. Hatta daha da kötüleşmişti de diyebilirim.

Müslüman olmadığımı ve kendi kimliğimi 9. sınıftayken sonunda kabullenebilmiştim, ancak bu kabullenişten sonra kapalı oluşum beni daha çok rahatsız etmeye başlamıştı. Tüm özgüvenimi yerle bir ediyordu. Dışarı çıkmak istemiyordum, kimseyle konuşmak istemiyordum. Şalımı takmak zorunda olmadığım yatağımda yatmak istiyordum tüm gün. Neredeyse sınıfta kalacak kadar da devamsızlık yapmıştım. 10. sınıftayken bir kez konuşmayı denedim, ancak yediğim tokatla bir daha bu konuda ağzımı açma cesareti bile gösterememiştim. Geri adım atmak zorunda kaldım. Şimdi 12. sınıfım. Liseyi bitirmeme çok az kaldı. Hayatımı olmadığım kişi olarak onlar için harcamayı bırakmak istiyorum. Her ayna gördüğümde gözlerim dolsun istemiyorum. Daha fazla geri adım atmak istemiyorum.

(Görsel: Veikko Vionoja)

Comment (1)

  1. Aynı durumdayım.. açılmana izin verdiler mi bilmiyorum ama eğer tavsiye vermek istersen ig: itshardtoloveu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir