Biz, ailesinin yaşadığı hayat tarzını sürdürmek istemeyen kadınlar, sürekli bir varoluş mücadelesi vermek zorundayız.

Bundan yaklaşık iki sene kadar önce bu platformda bir mektubum yayınlanmıştı. Artık takmak istemediğim başörtüsünü çıkarma mücadelemle ilgili. Ben yaklaşık bir yıldır bunu gerçekleştiriyorum. Artık her şeyi hallettim sanırken bugün fark ettiğim bir gerçekle kendimi yine burada buldum. Benim ve benim gibi kadınların mücadelesi sadece başörtüsünü çıkarıp bir kenara bırakınca bitmiyormuş. Çünkü kadınlara yapılan ‘örtünme’ baskısı sadece başörtüsünden ibaret değilmiş. Saçını mı örtmedin, o zaman bacağını kapa. Onun önü çok açık, o çok dar, bu çok kısa…

Ben yıllardır anne ve babamı seviyorum. Çok garip ama bunca şeye rağmen hâlâ “Keşke başkası benim ailem olsaydı” demedim. Yıllarca her özel günde sosyal medyada ablamın fotoğrafını paylaşan anne ve babam, benim önlük giyme törenimde aynısını yapmamıştı. Asla unutmam, annem dedi k: “Kızım doktor olacak diye paylaşamadım bile.”. Utanmış benden. Oysa ben hayatta bir şeyler yapmak adına insanlara yararlı olmaya çalışan biriyim. Hâlâ anlayamıyorum, neden ailem ve yaşamım arasında bir tercih yapmak zorundayım? Ailenden kurtulamazsın, onları olduğu gibi kabul etmek zorundasın, doğduğun yer senin kaderindir… Peki aynı hoşgörü bize gösterilmezken biz bu düzenin neresindeyiz ve neden sürekli birilerini olduğu gibi kabul etmesi gereken biziz?

Çok acı ama ben hâlâ istediğim bir bluzu, elbiseyi giyerken bunu anneme göstermemek ve onun gözü önünde bulunmamak zorundayım. Çünkü ben onun çocuğu isem onun bir uzantısıyım ve onun gibi yaşamak ve davranmak zorundayım. Başörtüsü sadece bir simgeden ibaret. Biz, ailesinin yaşadığı hayat tarzını sürdürmek istemeyen kadınlar, sürekli bir varoluş mücadelesi vermek zorundayız. Ve bu sadece başörtüsünden, giyimden ibaret de değil.

Bir yerlerde bizim gibi düşünen, bizi anlayan insanlar var ve her şeye rağmen bir gün mutlu olmadığımız, kendimiz olmadığımız yerlerden gitme gücünü kendimizde bulacağımıza inanıyorum.

(Görsel: Gülsün Karamustafa)

Comments (9)

  1. en azından başörtüsünü çıkarabildiğin için seni tebrik ederim. böyle ailelere sahipken bunu yapabilmek büyük mücadele ister. ve tıpkı dediğin gibi. onlar bize hoşgörü göstermiyorken biz onlara neden hoşgörü göstermek zorundayız anlamıyorum. ama ya buna mecburuz ya da kaosla dolu bir ortamda yaşayacağız. kafa yapılarının değişeceğini asla sanmıyorum.

  2. zakkumçiçeği

    ben artık dayanamıyorum

  3. Eski yazını nasıl okuyabilirim?

  4. Eski yazını okumak istiyorum da nasıl okuyabilirim?

  5. Safa Tuncer

    “Bas örtüsünün bir simgeden ibaret olduğu” algimizi belki çevremizden edindik ama gerçekten öyle midir ? Hiçbir inanç veya felsefe sisteminin mutlak ait olduğu bir zümre veya topluluk yoktur. Ama özgürlük fikri toplumun her daim kafasını karıştırır. Gerçek inanç yerine bagnazligi gerçek sevgi yerine itaat i dayatabilirler. Ama bu o “kisilere” ait olan bir yanlıştır. İnancın veya sevginin değil..

  6. “Başörtüsü bir simgeden ibarettir” öncelikle kendi bakış açım böyle olduğu için bu cümleyi kurmadım. Gerçekten kendi isteğiyle bunu yapan kadınlar için başörtüsünün ne ifade ettiğini gayet iyi biliyorum.
    Bu biçimde bir hayat tarzının hüküm sürdüğü çevrelerde özellikle insanlar da belirli bir eğitim seviyesinin altında ise başörtüsü meselesi din eksenli değil de daha çok kültürel olarak ele alınıyor. Böyle bir çevrede dünyaya gelen kadınlar da ister tesettürlü olsun ister olmasın; daima dünya görüşleri, yaşam biçimleri sebebiyle daha çok baskıya maruz kalabiliyor. “Simge”den kastım tamamıyla bundan ibarettir.

  7. İnstagram dan bu süreci nasıl yürüttüğünüze dair bilgi ve destek alabilir miyim buna çok ihtiyacım var. Hesabım drkedii

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir