Tam 8 yıldır kapalıyım, tek bir gününde inanmadım, her sabah ben olmadan uyandım.

Adımı bile değiştiriyorum… Başkalarının elleri ceplerinde gittiği yerler için ben gece gündüz koşsam bir arpa boyu bile yetişemeyeceğim… Benim en büyük hayal kırıklığım benim ne annem ne babam, benim ben… Mücadele etmediğim için, her şey onların istediği gibi olsun diye sesimi çıkarmadığım için, ‘Aman be M. annenin yüzünü yere mi eğdireceksin!’ Deyip her dediğine düşünmeden boynumu eğdiğim için… Hiçbirimiz farklı değiliz, hepimizin nasıl oluyor da kaderi aynı olabiliyor?… Bunun içimi bir nebze olsun nasıl rahatlattığını utanarak söylüyorum… Ahh nerden başlasam…

Benim siyah simsiyah kapkara saçlarım vardır… Her bir teli turuncu bakır teli gibi, bir de lüle böyle parmağınızla şekil vermiş gibi :)) Annem küçükken kıvırcık diye çok sinirlenir şekerli suyla saçımı tarar o saç kaskatı kesilirmiş ki düz görünürmüş annem o zaman severmiş beni, hep anlatır… Beni ne yorardı o koyun saçların der dururdu… Liseye kadar durmadan çalıştım derslerime verdim kendimi, dedim ki ‘Ben okuyacağım zayıf çelimsiz kızın tekiyim elimden ağır iş gelmez en iyisi mi okuyayım.’ Okudum da ama… Liseye geçtiğim yılın ikinci döneminde bir akşam üstü evde bir kıyamet koptu ki… Benim kıyametim… Abimle aynı liseye gidiyorduk… Annemle oturmuş portakal yerken odaya girdi, ‘Yarın okula başın kapalı gideceksin ya da okul senin neyine geçip evinde annenin dizinde oturacaksın!’ dedi… Nasıl desem içimden ta içinden bir şey koptu, ayak uçlarıma düştü. Annemin gözlerinin içine baktım. ‘Anne yardım et şu kopanı al da ver bana, Verirsin değil mi anne? Vermedi. Yüzüme bile bakmadı… Kızgın değilim anneme. Nankörlük yapmamam lazım. Annem o benim o. Tutmadı işte uzatmadı bana yüreğini…

Tam 8 yıldır kapalıyım, tek bir gününde inanmadım, her sabah ben olmadan uyandım… Bazen diyorum ki M. ne dertler sen kendininkine dert mi diyorsun… Dert benimki de, dert işte. Hayat kadar gerçek bir dert… Ben o örtünün altındaki kız değilim… Ailemden gizli açılıyorum son iki yıldır. Nasıl mutluyum o anlar da, nasıl özgürüm, yüreğim atıyor, yere basmıyorum sanki bulutlar koltuklarımın altında sanki… Nereye kadar gider böyle bilmem… Gideceği yere kadar gidecek… Sonra belki bir gün o ipekten örtü geçirdiği dişlerini çekecek omzumdan, acıyacak bana. Olacak bir gün ben bekleyeceğim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir