Herkese merhaba, öncelikle benim gibi bir sürü insanın olduğunu bilmek güzel. Benim de bir hikayem var, ama sonu biraz farklı. 🙂
Ben de liseye geçince kendi isteğimle kapandım, daha doğrusu kendi isteğimle olduğunu sanıyordum. Ama hep çevrenin akrabaların manipülasyonları yüzünden 9. sınıfta kapandım. Her şey iyi hoş güzeldi, sonra üzerime giydiğim kıyafetleri beğenmemeye başladım. Okuldaki tüm kızlar kendi yaşlarına uygun giyiniyordu, ben niye yaşlı kadınlar gibi giyiniyorum diye düşünmeye başladım. Yaşadığımız yer çok küçük, mağaza desen 3-4 tane var, internetten sipariş edebilirdim ama internetten elbise siparişine bile karışan babam vardı. Hâlbuki kendi paramla sipariş etmiştim, o kadar pişman oldum ki, sipariş ettiğimde.
Her neyse, sonra kendi içimde açılmak istediğime karar verdim. Emin olduktan sonra ablama anlattım, sağ olsun işin dini boyutunu bana anlattı. “Karar senin” dedi, “arkandayım kararında, bu senin hayatın sonuçta” dedi. Ben de ailemi karşıma aldım, konuştum, karşı çıktılar. “Nereden çıktı şimdi bu?” dediler, bağırış çağırış. Hatta babamın şöyle bir cümle söylediğini hatırlıyorum: “Sen Hıristiyan olmuşsun kızım.” O kadar çok şaşırdım ki, ve o kadar üzüldüm ki, böyle cahil bir anne babaya sahip olduğum için. Neden diye bile sormadılar, direkt bağrış çağrış. Tabii fiziksel şiddet boyutu da var bunun, ama ben yılmayan, pes etmeyen, inatçı biriyim.
12. sınıfa geçince açıldım, çok güzeldi. Saçlarım kıvırcıktı, her gün farklı modeller yapıp gidiyordum okula. Sonra sınav stresi falan derken bu arada ablam üniversiteye İzmir’e gitti, ben evde tek kaldım. Evin tüm yükü bana kaldı, kimse de demedi: “Bu kız üniversiteye hazırlanacak, yardım edelim, bir işin ucundan tutalım”, okul, ev işleri, yemek derken derse hiç vakit bulamadım. Bir de üstüne psikolojik baskı, kendi dağıttıkları ortamı bile temizlemekten aciz insanlara her gün hizmet etmek hizmetçiden farksız olduğun bir ev… Sırf kardeşim erkek diye beni aşağıladığı halde şiddet görmemek için her şeye sustum, ama geçirdiğim sinir krizlerini bir ben, bir ablam, bir de Allah biliyor.
Sonunda üniversiteyi kazandım, Eskişehir’e gittim ablamla. Ama kafamın içinde benimle birlikte geldiler, açık kıyafet giymek istiyor ama alamıyordum. Eğlenmek istiyordum, arkadaşımla takılmak istiyordum, ama hep bir şey engeldi bana. Sonra deprem oldu eve döndük. Boşlukta olduğumu fark ettim ve bir anda dine yönelmeye başladım. Bu sefer kendi isteğimle ve tamamen içimden gelerek tekrar kapandım. Şu an bu konuda mutluyum. O zaman açılmasaydım, muhtemelen anlayarak ve isteyerek tekrar takmazdım bu başörtüyü.
Bunları anlattım çünkü bu hayatımın bir kısmı. Çünkü artık onlara sevgi, saygı vermek gelmiyor içinden. Biz susarsak çok iyi anlaşırız, güzel vakit geçiririz. Ama ne zaman evde biri bir haksızlıktan bahsetse, kendimizi açıklamaya çalışsak, erkek kardeşim ve bizim aramızdaki ayrımcılığı söylesek, yapılan haksızlıkları anneme söylesek ya da babama, sonunda zararlı ben oluyorum. Evde resmen hizmetçiden bir farkımız yok, ablamla benim. Temizlikçi, yemek, bir de sonunda “Hani ne yaptınız, her yeri b*k götürüyor” lafı insanı çileden çıkarıyor. Yaptıklarının bir kalemde silinmesi, değersiz görülmen, erkek kardeşini sürekli senden üstün tutmaları, dinî sürekli bahane ederek kadın olmamızı -annem de dahil- aşağılamaları…
Bugün bu satırları yazmadan önce aramızda bir kavga yaşandı. Herkes odasına gittiği zaman, annem babamı aradı ve seneye ödeme yurt paralarını “Kendileri eşşek gibi çalışıp ödesinler” dedi. Bu laf mı revaydı bize? Bana? Biz zaten bu sene yurt parası dışında her şeyi kendimiz karşıladık, her şeyi, yemek, elektrik, su, yol. Sadece yurt parasını ödediler, onda da 5 ay sonra zaten geri geldik, bunu bile başımıza kaktılar. Yatağımda sessiz sedasız ağladım, sonra annemin yüzüne geçip şöyle demek istedim: “Anne, biz zaten seneye yurt paramızı biriktirip size muhtaç olmak istemiyoruz.” Bunu desem de, beni anlamak istemez. Çünkü beni anlarsa, bizi anlarsa rahatı bozulur. Amacım bir an önce bu evden tekrar ayrılmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşamak. Aslında anlatılacak çok şey var da benim anlatmaya, yazmaya gücüm yetmez.
Sayfada çok güzel bir yazı görmüştüm, onu alıntılamak istiyorum: “Hizmetçi gibi davranılan, aşağılanan kız çocuklarının kurduğu sofrada yemek yemek ile aile olunmaz.”
Allah’a sığının, o sizleri ve beni asla yarı yolda bırakmaz. 🙂