Merhaba. Buraya mektup yazanlara kıyasla çok daha az baskı görmeme rağmen, bir şeyleri biraz olsun değiştirebilmek benim için hiç kolay olmadı. Açıkçası bu mektubu yazmadan önce de düşündüm, benden çok kötü yaşayanlar var benimki de dert mi diye. Ama Türkiye’deki en modern aile bile kızlarına baskı uyguluyor, az veya çok. Ailem başörtüsü konusunda baskı yapmasalar da giyim ve hayat tarzıma sınırlar koymaya çalıştılar ve hâlâ da koymaya çalışıyorlar.
Şimdi yirmili yaşlarının başında bir genç kadınım, muhafazakar bir ailem var. Lise yıllarına kadar ben de muhafazakardım ama lise yıllarından sonra değişmeye başladım. Artık onlar gibi düşünmüyordum, “istediğim gibi giyinebilmek” konusundaki fikrim değişmişti. Özgürce mini etek, şort, askılı giyebilen yaşıtlarımı çok kıskanıyordum. Sürekli kot pantolon giymek, dizimin altına gelen bir okul eteği giymek istemiyordum. Yazın bile okula giderken bacaklarım görünmesin diye kalın çorap giyip terlemek istemiyordum.
Değişmeye başladığımı fark eden ablam ve annem beni “dekolte giymemem, şort-etek vb. giymemem” için uyardıkları, kapalı giyinmenin daha asil olduğunu, açık giyinenlerin basit ve hatta başka şeyler olduğunu söyledikleri (buraya yazmak istemiyorum) ve beni asla dinlemedikleri tek taraflı konuşmalar yaptılar. Okul eteğimi artık dizimin tam üstünde giymeme rağmen ablam benim fazla açık giyindiğimi söyleyip duruyordu. Defalarca kez dışarı çıkmadan önce “Bunu giyersen sonucuna katlanırsın, kendini teşhir ediyorsun” gibi sözler işittim, hatta bazen ailemle kavgalar ettim. Kıyafetimi bazen ağlaya ağlaya değiştirmek zorunda kaldım.
Arkadaşımla buluşmaya giderken giydiğim eteği gören annemin bana arkadaşımın yanında bağırıp beni rezil edişini, başka bir gün babamla bana zorla kendi seçtikleri kıyafeti giydirdiğinde yaşadığım üzüntüyü unutamıyorum. Ama mücadele etmekten vazgeçmedim asla ve zaman içinde çok az da olsa yumuşadılar. Onların belirledikleri sınırların dışına hâlâ zar zor çıksam da artık çok nadir de olsa şort ve diz üstü etek giyebilmeye başladım. Birkaç yıl önce beni ağlata ağlata çıkarttırdıkları elbisemi şimdi istediğim gibi giyebiliyorum. O siyah elbiseyi o kadar seviyorum ki… Başka bir gün giydiğim o elbiseyi kısa bulan babam ve annemle o gün tartışıp, onlara ilk defa gönülsüzce de olsa “Tamam istediğini giy” dedirterek dışarı o elbiseyle çıktığım gün yaşadığım mutluluğu da unutamam, evden çıktığımda sevinçten ağlamıştım.
Yaşam tarzımın farklı olduğunu yavaş yavaş kabul ettirmeye başladım. Ama hâlâ beni kısıtlamaya devam ediyorlar. Deneme kabinlerinde asla giymeme izin vermeyecekleri kıyafetleri deneyip istemeye istemeye o kıyafetleri kabinde bırakmak istemiyorum. İstediğim ama onların onaylamayacağı bir kıyafeti almak için bin bir dümen çevirmek istemiyorum. Ailemin benim yaşam tarzıma karşı duramayacaklarını anladıklarında çok az bana alan açıp bana buldukları her boşlukta baskı yapmasını istemiyorum. Özgürlük konusunda mangalda kül bırakmayan, dışarıya biz moderniz diyen ama bana evde “Açık giyinmen günah, ben başkalarına bir şey demem, onlardan sorumlu değilim ama senden dinen sorumluyum o yüzden izin veremem” diye iki yüzlü olmalarını istemiyorum. Beni gerçekten kabullenmelerini istiyorum. Özgürce giyinebilen arkadaşlarımı gördüğümde onları kıskanmak istemiyorum.
Bir erkek için istediğini giyip sokağa çıkmak çok kolay ama bir kadın için zor. İstediği yere giymeyi bıraktım, sokağa bile zor çıkan kadınlar var. Kadınların sırf biyolojik cinsiyetleri yüzünden tutsak olmasını istemiyorum. Buraya yazılanlara göre yaşadıklarım çok hafif, o mektupları okudukça o kızları bu hayattan kurtarmak için hiçbir şey yapamayacağımı bilip bu düzene lanet etmek istemiyorum. Bu ülkedeki her genç kızın istediği gibi yaşayabilmesini istiyorum.
Hâlâ inançlı bir insanım, dinimi çok seviyorum. Ramazan’da oruç tutuyorum ve namaz kılmayı da çok seviyorum. Ama kimsenin inancının, yaşama tarzının benim yaşam tarzıma saldırmasını istemiyorum. Mektubumu dinde zorlama olmayacağını, kimsenin kimseye karışamayacağını söyleyen iki Kur’an ayetiyle bitirmek istiyorum, belki birileri okur da fikirleri değişir umuduyla:
“Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.” (Fatır Suresi, 18. Ayet)
“Dinde zorlama yoktur.” (Bakara Suresi, 256. Ayet).
Bu son yazdığım ayeti “Müslüman yapmaya zorlayamayız, ama Müslüman birini dini emirlere getirmeye zorlayabiliriz” diye anlayanlar var. Öyle olsaydı ayette “dine” zorlama yok demez miydi? Kız çocuklarını daha ağızları süt kokarken içlerinden gelmediği halde kapanmaya, ibadet etmeye zorlayıp dinden çıkmalarına sebep olmanız çok mu iyi? Kendi öz evlatlarınızın hayatını cehenneme çevirerek mi kazanacaksınız Allah’ın rızasını?