Ben mutluluk hakkımı çoktan mı kaybettim?

İyi günler. Artık dayanamadığımdan dolayı size yazma kararı aldım. Küçüklüğümden beri ailem beni başörtüsüne ısındırmaya çalışıyordu, özellikle de annem ve dindar çevresi. “Bir başörtüsü tak da teyzeler görsün.”den başladık. O zamanlar hiç baskı yoktu, mutluydum, takıyordum. Onlar mutlu oluyorlar diye ben de mutlu oluyordum. İlkokula başladım; “Ablangil ilkokul 3’te örtündü.” diye annem hafiften baskı yapıyordu. Ablamlar da “Daha küçük, 6. sınıf olunca kapanır.” diye benim arkamda durunca, o kadar baskı uygulayamamaya başladı, ta ki ben teca… uğrayana kadar.

3. sınıftım, daha başıma gelenlerden haberim yoktu. Münevver Karabulut haberini televizyonda izlerken anneme sormuştum, teca…ün anlamını. O zaman açıklayınca, anladım. Defalarca yaşamışım bu durumu. Çok üzüldüm, ne yapacağımı bilemedim, odama gidip ablama anlattım. Ablamgil anneme, annem de babama anlattı. Böylece tüm oturduğumuz yerdeki insanlar duydu. Sonra herkes bana karşı taraf aldı. Hatta çocuklarla oynamaya aşağıya indiğimde benimle oynamak istemediler. Onun ismini anıp bana; “Bu isim sana ne hatırlatıyor? Sen or..pusun artık, or..pu!” diye arkamdan bağırıyorlardı. Kimse arkamda durmayınca iyice içime kapandım. Kimseyle konuşmak gelmiyordu içimden. Zaten kimle konuşacaktım? Hangi dala tutunsam elimde kalıyordu.

Bir süre sonra okullar açıldı. Aşağıya servis beklemeye indiğimde, annem de benimle birlikte iniyordu. Beni servise bindirip geri eve çıkıyordu. Bir gün o şahsın kız kardeşi de benimle birlikte aşağıya indiğinde, annem ile onun annesi karşılaştı. Baya bildiğiniz dost gibi konuştular… Sonra muhabbet bana geldi, kadın; “Sizin kız yalan söylüyor olmasın.” dedi, annem de kadına hak verdi. İşte o zaman yıkıldım, annemin ne olursa olsun bana inanmasını beklerdim ama millettin lafı benim lafımdan katbekat daha değerliydi onun gözünde. İşte hep o anda takılı kaldım, hep bu anı düşündüm, hiç olmazsa bari tarafsız kalsaydı da karşımda durmasaydı diye düşündüm.

En sonunda bizimkiler polise gitme kararı aldılar. Polise gittiğimizde ifadem gelene kadar polis ablalar, abiler benimle muhabbet ettiler, şakalaştılar. O zamanlar kimse konuşmuyorken onların bir merhabası bile beni çok mutlu etmişti. Hala onları unutamadım iyi ki varlar, hatta onlardan sonra polis olmaya karar vermiştim. Bir süre sonra adli tıpta muayene olmam gerekti, gittik. Oradaki doktorlar da beni muayene ederken, polisler gibi iyi davrandılar. Sonra psikiyatristle konuştum, artık olayın gerçek olduğu ortadaydı. Annem sonunda bu durumun gerçek olduğuna inanmıştı. Psikiyatristti, İstanbul’daki adli tıptı derken, sonunda duruşma vakti gelmişti. İçeriye gelirken annesi ve babası da içeri girmeye çalıştı. Arkamdan hakaretler ettiler, oysa onların da kızları vardı, aynısı kızlarının başına gelseydi, kızlarını mı haksız göreceklerdi? Neyse, duruşma başladı. Babamın o kadar avukat arkadaşı varken; “Aman adımız çıkmasın.” diye sıradan bir avukat bulmuştu. İşte o avukat, hep sustu. O da herkes gibi sustu. Kendi hakkımı kendim savunmaya çalıştım, başaramadım ve sonuç olarak o 2 yıl gibi bir süre içeride yattı.

Bu olaylar bitince annem, onun annesi gibi benim suçlu olduğumu düşünmüş olacak ki tüm açık kıyafetlerimi hayra verdi. Bana şallar aldı, zorla uzun kollu giydirmeye başladı. Hatta benimle açık olduğumdan dolayı kavga etmeye başladı. Kur’an kurslarının daha sıkılarına gönderdi. Zaten kendimi bildim bileli gidiyordum… Hep; “Örtüneceğim ama en azından liseye geçeyim.” diye öteledim bunu, hep karşı çıktım, başardım da. Artık “Örtün” diye sözel olarak baskı uygulamıyor ama bu sefer de başkaları tarafından arkadaşlarıma, bana kapanmam için konuşmalar yapmalarını istiyor. Bu baskılar bitince kendimi daha çok sevmeye başladım.

O kıyafetlerim hayra verilince hep şort giymek istemişimdir. Tek başıma mağazaları gezdiğimde, hep şort denerdim. Çok mutlu olur, geri çıkartırdım. Bir gün karar verdim, gittim bir şort aldım, evde kimse yokken tek başıma giymek için. Ama gel gör ki annem o mutluluğu da bana çok gördü. Ablamı bana gönderdi. Çok istiyormuş, çok beğeniyormuş gibi yaptırtıp elimden o şortu aldırttı. Hatta annem arkadaşlarının yanına giderken beni zorla örttürürdü, çünkü benden utanırdı. İstemezdim ama sırf annemi üzmemek için annemin arkadaşlarının görmeyeceği bir mesafede başımı örter, onlarla konuşup muhabbet edip onlardan uzaklaştığımızda ise başımı açardım.

Özgür olmak istiyorum. İstediğim gibi saçımı, tırnağımı uzatıp şortumu giymek istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Ya da bunu hak etmiyor muyum? Ben mutluluk hakkımı çoktan mı kaybettim? Hep mutlu olduğumda bu anılar aklıma gelmek zorunda mı? Hep bununla yargılanmak zorunda mıyım? Neden? Nasıl aşacağım bu durumları? Ne yapmam gerek? Eskisi gibi mutlu, içten gülebilmem için ne gerekli?

(Görsel: Kai Fjell)

Comment (1)

  1. Yardım edebilme şansım olsaydı keşke sana üzülme bunlar senin suçun değil. Ne denebilir ki, seni nasıl koruyabiliriz ki psikologa gitme şansın varsa bi git derim. sakın yanlış anlama seni iyileştirebilme şansları var bunları kolaylıkla atlatabilmeni sağlar. Lütfen bunu unutma sen değerlisin, sen seviliyorsun Birtanem ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir