Yalnız yürüyeceğim. Bundan önce yalnız yürüdüm ve hep de öyle olacak, biliyorum. Ben de muhafazakar bir aileden geliyorum. 5 yaşından beri dini kurslara gidiyorum. Önceleri bunları ben istiyorum sanıyordum ama öyle değil. 5 yaşında Arapça Kur’an okumak, hatim etmek değil; oyun oynamak istiyordum ben.
Sonra büyüdüm.
“Ben artık Kur’an kursuna gitmek istemiyorum” demem 5 yılımı aldı. Zor da olsa lisede ancak bırakmış oldum. Ortaokulda yatılı dini kursların etkisiyle, içimde pek istek olmamasına rağmen doğrusunu bu sandığım için kapandım. O örtüyü dışarı çıkarken taktığım ilk günden beri boynuma bir zincir takılmış gibi hissettim. Daha ilk gün anladım bunun bana göre olmadığını ama çevre etkisiyle hayatımın en kötü aylarından birini yaşadım ve okul başlayınca bunu fırsat bilip açıldım. Çevremin o yargılayıcı bakışlarını, konuşmalarını unutmuyorum hala. Tamamı muhafazakar bir aileden gelince kapandığımdaki utancım açıldığımda da hasıl olmuş oldu. Hep çok korkak oldum. Ailemin bana uyguladığı baskıyı ben ses çıkarmadığım için yok sanıyorlardı.
Hiç erkek arkadaşım olmadı, hiç sevgilim olmadı. Olursa aileme karşı nasıl bir durumda kalacağımı biliyordum çünkü. Özgüvenim yerlerdeydi, sınıfın o en sessiz kızı vardır ya, işte o bendim. Lisedeyken babam başımı tekrar kapatmam için baskı yaptı. Kapatmazsam üniversiteye göndermeyeceğini söyledi. Politik görüşüm de onlardan ayrılmıştı. Artık her akşam bir kavga kıyamet ile ağlayarak kaçıyordum odama. Annem sürekli “Baban senin iyiliğini istiyor” deyip duruyordu. Benim iyiliğimi zorla mı istiyordu?
Hiç açık kıyafet giymedim, giyemedim. Benim pantolonum azıcık dar oldu mu babamın nefret dolu yargılayıcı bakışlarıyla karşılaştım. Çok korkak bir insanım ben. Çünkü tehdit edildim. “Sen benim giyimime niye karışıyorsun?” dediğimde özgürlüğümün nasıl tek odaya hapsedileceğini biliyordum. Bir gün saat 6’da dışarıdayım diye babam arayıp bir güzel fırçaladı. Saat 6? Sınırlarımın ne kadar geride olduğunu o kadar iyi öğrettiler ki bana, ilerisine uzanamadım. Beni ezikleştirdikçe baskılamadıklarını iddia ettiler.
Lise sonda biraz açıldım, erkek arkadaşlarım oldu. Hep o ezikliğimi korudum yine de. Sevgilim olsun istediğim zamanlar oldu ama sevgilimin olduğundan ailemin haberinin olması bana ölüm gibi geliyordu. O kadar korkuyordum ki. Normal erkek arkadaşlarımla toplu olarak kız erkek çıktığımızda bile görüleceğim diye ödüm kopuyordu. Mezuniyet gününe babam gelince çok üzüldüm. İnsan babası geldi diye üzülür mü? Hem de onu çok severken. O gece babamın oradaki varlığı arkadaşlarımla eğlenebilme, konuşabilme özgürlüğümü elimden almıştı. O hep oradaydı ve sinirli sinirli bakıyordu. Elbisemi uzun seçtim onun yüzünden. Yine de hoşlanmadı. Sonra istediğim üniversiteyi kazandım. Babam bir iki akrabamızın karşı gelmesiyle ve iyi bir üniversite tutturduğum için göndermek zorunda kaldı.
Hukuk okuyorum şimdi. Onlarla tamamen zıt bir politik duruşa sahibim. Feministim, her türlü kavgayı ediyorum onlarla. Dışarda eleştirdiğim düşüncenin bin katını evde duyunca çıldırıyorum, ağlıyorum. Bu kadar köklü erillik nasıl inşa edilmiş, aklım almıyor. Oysa ben hep onları duyarak büyüdüm, hep. Abime her türlü özgürlük verilirken, ben büyüyüp genç kız olduktan sonra bisiklete binebilmek için bile günlerce ağladım, kavga ettim. Bir seneye yakın başka şehirde olunca biraz özgürüm sandım. Özgürlük, pantolonun üstüne kalçayı kapatacak tişört giymeden okula gidebilmek ve göz kalemi sürebilmek.
Korona sebebiyle eve gelince kafam yerine geldi. Laf arasında çok uzun bir tişörtümün altına tayt giydiğimi söyledim diye, anne ve babama görece daha açık fikirli olduğunu sandığım abim; bana diklenmeye, hesap sormaya başladı. Hep, abi olup da beni kısıtlamamasını bir lütuf olarak gösterirdi. Oysa ki ben, muhafazakarlığa halel getirecek hiçbir şey yapmıyordum zaten. “Yobaz olsam seni kapatırdım” dedi. Ağladım. Bu yüzden böyle konularda onlarla karşı karşıya gelmemeye çalıştım hep. O iğrenç bakışları ve konuşmaları ile karşı karşıya kalmamak için sustum hep.
Ben kadınların özgürlüğüyle ilgili tartışırken kendimi tutamıyorum hiç. Annem onlara anlatamadığım bir travma yaşadım sanıyor. Aslında haklı. Yıllardır bana uyguladıkları, özgürlüğümü kısıtlayan baskıları bende travma yaşattı. Ben hala normal bir birey olamadım. Hala kadın olduğumu hissedemedim. Hala erkekleri kendimden uzaklaştırıyorum. Dışarıdaki herkesten, erkeklerden, ailemden korkuyorum. Tüm bunlara rağmen bunun dışındaki konularda iyi olduğumuz için onları çok seviyorum, ne yazık ki.
Özgürlüğümün önünde sevgimin engel olması, beni tutsak eden en büyük şey. Ailemden vazgeçip kendi benliğimi kazansam yine yapamayacağımı biliyorum. Çünkü ben dış dünyada tek başıma yapamam. Herkesten bu kadar korkarken ve kimseye güvenemezken güvenli bölgeden nasıl vazgeçerim ki? Biliyorum ki hep yalnız yürüyeceğim. O içimden gelen eteği giyemeyeceğim. Sevgilim olamayacak. Akşam eve geç dönemeyecek, o tenha sokaktan hiç yürüyemeyeceğim. Bunların hepsini ailemi sevdiğim için ve iğrenç bir toplumun içinde olduğum için yapamayacağım. En kötüsü de bu yaşadıklarımı benden başka kimse bilmeyecek. Hiç değilse içimi döktüm burada.
Ben kazanamasam da tüm kadınların özgürlüğünü kazanması için savaşacağım.
Baskıcı muhafazakarlığın içine doğmuş kız çocukları…
Hepinizi gözyaşlarınızdan öpüyorum.
(Görsel: Henri Matisse)
“5 yaşında Kur’an okumak değil, oyun oynamak istiyordum.” için 3 yanıt
Merhaba, bence sen benliğini kazanmak adına sana yol göstermesi için bir psikoloğa görünmelisin. Kendini bulursun unutma ki yaşadığın hayat senin hayatın. Sırf anne babanı seviyorsun diye onların istediği biri olamazsın ki her birey farklıdır. Esenle kal.☺?
Son pragraflarin icin yaziyorum eğer gercekten kazanamazsan bunda en fazla suç sende olacak.Kendini .kendi sınırlarını çizip oraya hapsetmissin.Kusura bakma kendi duvarlarıni biraz da kendin örmüssun.Eger bir insan kendi icin bir sey yapmak istemez boyle bahaneler sunarsa ona kimse yardim edemez.Sen kendin icin bi degisim yaratmadigin sürece bunu etrafinda ki insanlardan bekleme cunku bu ilk kendi icimizde baslar..Özgurlukte ,sınırda kendi beynimizin icinde kurduklarimizdan .
kendini o kadar kısıtlamış ve kapatmışsın ki beynin seni yalnız başına dimdik duramayacağına inandırmış. Başkalarının özgürlüğünü savunmak için bana göre önce kendini özgür bırakmalısın. Her şeyi bir kenara bırak ve sadece kendi istediğin şeyi yap. Bu hayatta en önemli şey sen olmalısın kendin için. Hiçbir şeyin içinde keşke olarak kalmasına izin verme. Emin ol sen çok güçlü bir kadınsın. Yapamayacağım dediğin her şey önüne engel olmak yerine sana yeni bir yol açmalı.